|
Bir devir, bir muhit ve Fevziye Nuroğlu
Perşembe günü “Eczacı Fevziye abla”nın ölüm
ni aldığımda kitlenen belim henüz açılmamıştı. Cenazesine katılmak nasip olmadı. Bir merak sordum gidenlere, görüp görebileceğimiz en kalabalık kadın cemaati idi dediler. Bundan doğal ne var. Bir şekilde yolunuz merhume ile kesişmiştir, çünkü o “mümin kardeş” ifadesinin ete kemiğe bürünmüş hali olarak yaşadı aramızda.

Cuma günü, sabahtan akşama kadar Cumhuriyet’in Dindar Kadınları’nda Fevziye Nuroğlu’nun olup olmadığını soran telefonlara muhatap oldum. Kitap açılacak, Fevziye Nuroğlu ile ilgili bahis okunup acelesinden bir gazete yazısı kotarılacaktı.

Acelesinden diye sitem etmemin sebebi var. Gün boyunca merhume Fevziye Nuroğlu’nun adı Allah selamet versin Dr. Hümeyra Ökten’in fotoğrafının altına yazıldı. Hayattayken hizmeti ile ön planda, isim olarak daima geri planda olmayı tercih etmişti Fevziye Hanım. Tercihi, ölümü haber olduğunda bile devam etti adeta.

Cumhuriyet’in Dindar Kadınları’nda bir başlık olarak Fevziye Nuroğlu yok. Çünkü kendisi kabul etmedi. Ama diğer taraftan hem Gülsen Ataseven’in hem Meliha Yalçıntaş’ın anılarında her bahis Fevziye Hanım’a çıkıyordu. Yapılsın denilen her işe canla başla dört elle sarılıyordu merhume.

Şöyle yazmıştım Cumhuriyet’in Dindar Kadınları’nda: “ Bu muhitin resminin daha net olması için elbette ‘mücahide’ kimliği ile hafızalara kazınmış olan eczacı Fevziye Nuroğulu’nun ve döneme tanıklık açısından ince dikkatlere sahip Aynur Mısıroğlu’nun da muhakkak bu çalışmada yer alması gerekiyordu. Ne var ki Fevziye Hanım’ın bu tarz çalışmalara ‘mesafesi’ni kırabilmek mümkün olmadı. Aynur Mısıroğlu ile takdir-i ilahi neticesi, farklı yıllarda üç defa randevulaştığımız halde bir araya gelmemiz gerçekleşemedi. Fakat kitap okunulduğunda müstakil bir hayat hikayesi olarak kitapta yer almamış olan bu iki ismin, esasında ‘arkadaşlarının hikayesi’ üzerinden ziyadesiyle var oldukları fark edilecektir.”

Fevziye Nuroğlu başını örten ilk üniversiteli kuşaktan. İlk başörtülü eczacı. Heyecanlı, gayretli bir insan. Mustafa Kutlu’nun Ya Tahammül Ya Sefer’ini bilirsiniz... Orada dava delisi bir Kerim vardır. İşte merhume Fevziye Hanım dava delisi Kerim’in kadın versiyonu idi. Olmazları oldurmaya azimli, tepeden tırnağa dava idi. Davası Hz. Peygamber’e komşu olmaktı. Onun için bu dünyayı kazanmak ile hiç işi olmadı.

Yetim başı okşamak, dertlilere deva olmak, fakirlere aş ulaştırmak, kimsesizlere sahip çıkmak, İslam’ın bayrağını dalgalandırmak onun yaşama gayesi idi.

Allah rahmetini ziyade etsin. Amin!

#Fevziye Nuroğlu
#Dr. Hümeyra Ökten
7 yıl önce
Bir devir, bir muhit ve Fevziye Nuroğlu
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi