|
“Çoban Ahmet Aslan’ın hikayesini dinledik, hikayesinde dinlendik”

Çoban Ahmet Aslan'ın hikayesinden yol almaya devam ediyoruz. Konyalı okuyucularım Ahmet Aslan'ı misafir etti ve nasiplerinden bize de pay sundular. Buyurun:



“Okudukları ve yaşadıkları ona arifane bilgelik kazandırmış”


okudum, bahsi geçen çoban Ahmet Aslan'ın belgeselini izledim ve hikayesinden çok etkilendim. Konya'da yaşadığını öğrenince bu insanı mutlaka tanımalı ve tanıtmalıyım düşüncesi ile tweet attım size ve sayenizde dileğim gerçekleşti. (Teknoloji ve internet mucize bir nimet) Malumunuz Konya'da

okurları olarak toplanıyor ve dergimizi birlikte değerlendiriyoruz. Bu defa toplantımıza çoban Ahmet Bey'i davet ettik ve tabiri caizse nefesimizi tutarak dinledik kendisini. Onu dinlerken günlük koşturmalarımızın bizi ve zamanımızı nasıl öğüttüğünü, yok ettiğini düşündüm.



Okudukları ve yaşadıkları ona arifane bilgelik kazandırmış ve her insan fıtratında var olan iyi hasletlerin onda farklı ve sıradışı bir tezahürü olmuş. Zamanı durdurmuş sanki. Bir parça kağıt için ağaçlardan utandığını düşünen, dağda, merada, heryerde ve yaratılan herşeyde bir ruh, bir incelik ve bir can gören bilge birini dinledik!!



Siz ona “memleket tebessümü” demiştiniz, hakikaten dediğiniz gibi memleket tebessümü ve biz de payımıza düşen dersleri aldık Elhamdülillah!



Ayşe K.



“Onu dinlerken hızlı yaşamanın ruhumuzu nasıl incittiğini fark ettim”


Çoban Ahmet Aslan'ı misafir ettik. Dinledik…



Dinlerken düşündüm, beni bunca vuran, bunca etkileyenin ne olduğunu.



İç evimde konuşmalar yaptım. Dedim insan farklı olanı sever, karşında oturan bu adam farklı. Bu mu? Hayır, farklı olanı tüketiriz, harcarız. Başka bişey. Dedim 6 yaşından beri dersler ve sınavlar, sonra yeni dersler ve yeni sınavlarla hayatını mahvetmiş birinin içindeki doludizgin isyanla mı ilişkiliydi bu etki. İlkokulu anca bitirebilmiş bir bilge insanın sade ve hikmet dolu cümlelerini beynime tek tek kazıyan ve aslında biz yıllardır ne öğrendik (öğrenemedik mi demeliyim) diye sorduran bir isyan. Anlattıkları, mesleği, okuduğu kitaplar… Bunlar mı beni etkileyen? Bu karşımda duran ve köpeklerle konuşmaktan, yeryüzünü bir kitap gibi okumaktan, Allah'la yalın konuşmalar yapmaktan, insan yüzlü taşlar biriktirmekten, eşeğinin heybesinde peynir ekmekle birlikte kitap taşımaktan, evinde çocuklarına şiir okumaktan bahseden bu adam, yazdığı kitapların hammaddesi ağaçlardan mahcubiyet duyan bu çoban adam, birkaç yüzyıl önceden buraya gelmiş ve burada unutulmuş gibiydi.



İçine doğduğumuz ve yaşamak zorunda hissettiğimiz kurgunun tamamen dışında ve özgür… Ona baktıkça bunca hızlı yaşamanın ruhumuzu nasıl da incittiğini hatırladım.



Dedim, ben bu adamda, o ince ruhlu Elçi'nin göz kamaştıran sadeliğini ve hasbiliğini, eşyaya bakışındaki latif ahlakın kokusunu hissettim. “Biz Uhud'u severiz, o da bizi sever” diyen, devesinin durduğu yerde konaklayan, taşlarla konuşan, bazı bazı insanlardan çekilip dağlarla söyleşen, o çoban Peygamber'in kokusunu.



Fatma G



“Güzel insanlar bir yerlerde yıldızlara dokunuyor”


Bir süredir iyi insanların varlığına olan inancım gitgide azalıyorken, onunla tanışmak, güzel insanların hala bir yerlerde yıldızlara dokunduğunu hissettirdi bana. Paranın, makamın ve hatta dünyanın yüreğinde değeri olmadığını gördük. Birçoğumuzun arkasında bırakmaya korktuklarını bir çırpıda bırakıp yola çıkmış, çünkü gideceği yerde bulacaklarının onu tatmin edeceğini idrak etmiş. Evlatlarını televizyondan uzak yetiştirmiş, evlerinde öykü-şiir akşamları düzenliyorlarmış. Sık sık okul değiştirmelerine, belki her sene başka köyde olmalarına rağmen çok başarılı evlatlar yetiştirmiş. İşte kitabın gücü budur, bir babanın azmi boşa gider mi? Okuyor ve evlatlarına okutuyor…



Şeyma D.( Üniversite öğrencisi)



“Hayret ve hayranlıkla dinledim”


Çoban Ahmet Aslan'ı tanıdım ve dedim ki acaba hayatta hangi fırsatları kaçırdım? Çünkü Ahmet Aslan hayatı hakikaten yaşayan, karşısına çıkan herşeyi anlama ve değerlendirme çabasında. Modern insanın saate yetişme telaşından çok uzakta, kendi zamanında yaşayan biri.



Şimdiye kadar dinlediğim tüm insanlardan çok farklı, çok daha gerçek olan Ahmet Aslan'ı dinlerken bana eşlik eden en yoğun duygular hayret ve hayranlıktı. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki; Ahmet abiyi dinlerken, bu anlatılanları herkes dinlemeli diye içim içime sığmazken, diğer yandan bu güzel insanın popülarizme sunulup “kitap okuyan çoban” imiyle bir çırpıda harcayabilecek romantik gençlerin varlığı beni endişelendiriyordu.



Tuba K. (Üniversite öğrencisi)



“Çoban'dan mekân imkân dersi…”


Ahmet Aslan'ı dinledikçe kendimi sanal bir kafese kapatmışım gibi hissettim. Her mekân tercihinde mekânı daha da daraltmışım.



Yoksa 'şehrin imkânları daha çoktur' sözü bir aldatmaca mı? Kendi kendimiz avuttuğumuz… Zihnimde mekân-imkân imgelerini tekrar tekrar sorguladım. Hicreti yeniden düşündüm. Mekân sorunun yoksa imkân problemin de yok onu anladım.



Bir takım insanlardan bahsederken, “Onlar demir gibidirler, ne yaparsanız yapın şekil veremezsiniz. Bunun için ateş lazım”, “Ateş, yakmaz suya götürür” sözleri yüreğime kor olup düştü.



Mustafa G.


#Çoban Ahmet Aslan
#Nihayet dergi
8 yıl önce
“Çoban Ahmet Aslan’ın hikayesini dinledik, hikayesinde dinlendik”
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset