|
Eski çocuklar yeni çocuklara bir şey anlatamıyorsa suç kimin?

Bir sohbetin içindeydik. Daha doğrusu ben kıyısındaydım. Denizin kıyısında, sohbetin kıyısında, hayatın kıyısında.



Hani uyku ile uyanıklık hali vardır. Hem rüya görürsünüz hem de odadaki sesleri sohbetleri duyarsınız. Kıyıda olmak hali dediğim budur.



Deniz kıyısında da ne denizin içindesinizdir ne de tam olarak karaya aitsinizdir. Düşleriniz denizde bedeniniz toprakta.



Ben kıyıdaydım henüz tanıştığım öğretmen grubu hayatın bir hayli içindeydi.(Biraz oturabilir miyiz diye sorup cevabını hiç beklemeden tabii ki oturabiliriz bunca yıl sizin okurunuz diyerek sandalye çekip oturdular.)



Hayattan, kaderden, kederden, tasadan, kilolardan, mevsim sonu indirimlerden, Suriye'deki savaştan, yetimlerden, ve 16 Temmuz'dan bu yana her sohbetin muhakkak payını alacağı 15 Temmuz gecesinden konuşuldu. Sonra “yeni çocuklar”larla başa çıkmanın ne kadar zor olduğunu anlatmaya başladılar.



“Yeni çocuklar”.



Unutmamak için tekrarladım. “Şaşırdınız mı?” dediler. “Yok” dedim “şaşırmadım.”



Zamane çocukları, şimdiki çocuklar, günümüzün çocukları derken ne zaman “yeni çocuklar”a geçtik diye düşündüm biraz.



İçlerinde en genç olanı “öyle değil mi ? Ama sizin sosyolojik analizleriniz vardır” dedi.



“Yok” dedim.



Yok dememe şaşırdılar. Bu sene emekli olacağını söyleyen “ Siz bizim sohbetimizi sevmediniz, onun için bu gönülsüzlüğünüz” dedi.



“Başına “yeni” sıfatı getirilen her şey beni uzun uzun düşündürüyor” dedim.



Çocukluğumda rahmetli dedemden dinlediğim bir hikayeyi anlattım onlara.



Size de anlatayım...



Çoban koyunlarının başını beklerken bir ihtiyar yaklaşır. Hoş beş derken vakit ilerler, çoban buraları bilip bilmediğini, buralarda ne aradığını sorar. İhtiyar ben şeytanım der.



Çoban şaşırır. Nasıl olur der bize şeytanın pek iğrenç pek kötü olduğunu anlattılar bunca yıl. Ne güzel sohbet ettik. Ne tatlı dilli ihtiyarmışsın halbuki.



Şeytan çobanın iltifatına iltifat ile cevap verir. Nihayet der kıymeti anlayacak bir kul buldum. Öyleyse bu kulu gizli ilmimden istifade ettirmeliyim.



Çoban kimselerin bilmediği gizli ilme kavuşmak için heyecanlanır.



Git der Şeytan, Tur dağında Allah ile konuş.



Nasıl olur der Çoban. Ben Musa aleyhisselam mıyım ki Allah benimle konuşsun!



Olur mu öyle şey der Şeytan. Musa da senin gibi bir fani idi. Üstelik sendeki zeka, sendeki güç kuvvet onda yoktu.



Şeytanın iltifatları ile kendini pek yüce pek seçkin hisseden çoban sürüsünü Şeytana emanet ederek varmış Tur dağına. Bağırmış, çağırmış nafile. Yorgun bitkin, sesi kısılmış, morali bozulmuş şekilde dönmüş sürüsünün başına. Fakat o da ne!



Sürünün yerinde yeller esiyor.



Nasıl aldandım diye dövünürken Şeytan görünmüş. Bak demiş Çoban, senin nasihatini dinledim bu haldeyim. Sürüm heba oldu. Takatim bitti. Bir de Allah'a isyankar oldum. Seni gerçek insandan ayırmak için bana bir yol göster.



Şeytan gayet basit der. Biz insanoğluna onda bulunmayan meziyet ve sıfatların evhamını veririz, böylece helakına koşar. Sana sende olmayanlarla iltifat edenlerin gerçek hüviyeti benim.



Hikayeyi merakla dinlediler diyemeyeceğim. Meraktan ziyade itiraza hazır bir karşı duruş ile dinlediler. İkisi, bitince itirazım hazır edasında dinledi.(İtiraz edenler ikna edilmeyi bekler.) Birisi bu hikayeyi çağrıştıran başka bir hikayeyi şimdi hatırlamış gibi dinledi.(Bu dinleyiş bağlantı kurmakta zorlananların dinleyişidir.)



En genç olanları cümleme son noktayı koymamı beklemeden “bu hikayeleri anlatacak o eski çocuklar yok” dedi.(Yeni çocuklar için yeni hikaye, yeni pedagoji lazım diyenlerin dinleyişi.)



Hayatımızı hikaye tadında bütünleyemiyoruz. Bütünlenmemiş hikayeyi anlatmaya kalktığımızda, dinleyici bulamıyoruz, dinleyici bulduğumuzda anlayanı bulamıyoruz.



Dinleyenlerin ikna olmayı beklediği bir ortamda bütün hikayeler yarım kalır. Ben de dinleyicilerimin “itiraz yüklü bakışları” altında onlara bu hikayeyi neden anlattığımı unuttum.



O gün bugündür soruyorum kendime iyi de ben lafı nereye getirecektim?



Not: Yazıyı gazeteye göndermeden önce bir kaç kişiye okuttum. Bu yazıyı niye yazmış olabilirim dedim. Kendilerini sınadığımı zannederek uzun uzun düşündüler.



En çarpıcı yorum şuydu:



O eski çocuklar “yeni çocuklara” bir şey anlatamıyorsa suç kimin? (Yorumu yapanın çok genç olduğunu söylememe gerek var mı?)


#Çocuklar
#Suriye
#Hz. Musa
8 yıl önce
Eski çocuklar yeni çocuklara bir şey anlatamıyorsa suç kimin?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset