|
Haberin yükü -2

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Bazıları aramızdan hızla ayrılıyor. Burada olan bedenlerine bakıp bu nasıl insan diye söylenmeyin. O çoktan otomatların arasına karıştı gitti.



Otomatların arasına nasıl karışıldığını 82 yaşında cami cezası alan nine üzerinden “okuyalım”.



Camii bekleme cezası alan 82 yaşındaki Fatma Sazan ninenin haberini can dostum kulağıma anlattı telefon telleri üzerinden. O anlatırken ağladı, ben dinlerken. Onun ağladığını burnunun akmasından anladım. O benim ağladığımı bilmedi.



Kalbim daraldı. Koştum sosyal medyaya arka arkaya bir kaç tivit yazdım. Yazmasam ölürdüm noktasına gelmeme az kalmıştı.



Yazar yazmaz pusuda bekleyenler sökün etti.



1-Vicdansız! Nineyi görüyorsun da filanı niye görmüyorsun. Onun hakkında yazıyorsun da benim hakkımda neden yazmıyorsun?



Kafanızı kuma gömdünüz Allah belanızı verecek.



Yukarıdaki cümlelerin sahipleri incitmek, aşağılamak için bekleyen “onu yazma beni yaz” taifesinden.



Bunlara cevap yazmıyorum. Ama hesaplarına gidip bakıyorum. Attığım her tivit için pusuda bekleyenler ne yazmış? Ne yapıyor? Kaleminden beddua akanlar yemiş –içmiş, eğlenmiş oluyor genellikle. Hatta vicdanın varsa, hadi şu intiharı da yaz diyen, bana öyle dedikten sonra başka hesaplara gayet hoş eğlenceli şeyler yazmış oluyor. Çok güldük, çok eğlendik falan filan.



Hakikaten kederli olan, yardım bekleyen insanların hesabı dört bir taraftan yardım bekleyen tivitlerle dolu. Ki bunlardan birisi yıllarca kuru iğne tedavisi yaptırdığım Prof. Dr. Turan Uslu'nun oğluna ait. Turan Uslu'nun bir an önce hakim karşısına çıkarılması için dua ediyorum. Benim gibi dua eden çok hastası vardır muhakkak. Ama kas hastası olan oğlu için gerçekten çok üzüldüm/üzülüyorum.



Bunlar benim bildiğim hikâyeler. Bir de bilmediklerim var.



FETÖ davasından içeriye alınan, mesleğini kaybeden yüzlerce belki de binlerce masum insan var. Bu konuda niye yazmıyorsun diyenlere şunu söylüyorum: Neyi yazacağım? İçerde masumların da olduğunu Adalet Bakanı bizzat kendisi dile getirmişken, ben neyi dile getireceğim?



Toplumsal olarak ne yapabiliriz konusuna bütün kalbim ve zihnim ile kafa yoruyorum.



2- “Onu yazma beni yaz” taifesini, devletçi taife takip ediyor. Hakim bir ceza verdiyse nine hak etmiştir.



Güçlü bir devletin vatandaşı olmak ile devletçi anlayışın ezik vatandaşı olmayı birbirine karıştıran bir güruh bunlar.



Devletimizin güçlü olması için tek tek bireylerin güçlü olması gerekiyor. Vicdan sahibi, eleştirel bakışı zengin, dürüst bireyler. Gelen paşamdır giden ağamdır anlayışı ile ne kul, ne birey, ne de vicdan sahibi olunur.



Nine neyi hak etmiş? 82 yaşındaki bir kişiye “Cami cezası” verilmesinden bahsediyoruz. “Cami” ve “ceza” kelimelerinin yan yana getirilmesine mi yanayım, 82 yaşındaki kadının soğukta bekletilerek dondurulmasına mı?



3-Sıra geldi öncelik, sonralık hakkını elinde tutan numaratörlere: Memleketin bütün meseleleri bitti de sıra buna mı geldi? Maç konuşsam sıra buna mı geldi olmaz, birisini dilime dolasam “vur vur inlesin” temposunda alkış tutarlar.



Tekrar ve tekrar söyledim bir kere daha söylemiş olayım: Gündemimi grup kimliği belirlemiyor tek tek bireylerin hayat hikayesine odaklanmaya çalışıyorum, zira İslam'da fakirin, yaşlının, çocuğun, hayvanın hukuku merhamet üzerinden güdülür.



4- Bir de kesintisiz mutlu olanlar var. Başkasının acısını duymak bile keyiflerini kaçırıyor. Oysa onun keyfi muhkem bir naylon olarak öylece parlamalı: Uzatmayın ya cezası ödendi evine döndü nine.



Alt seviye. Olaydan fikre geçemiyor. Onun için bir olay sadece bir olay. Oysa burada ciddi bir izansızlık var.



5- Medyada haber olunca bütün sorunların kökünün kuruyacağına inanan ekran taifesi: Canım medyaya zamanında haber verselermiş. Bak haber oldu kaymakam ve vekiller duruma derhal el koydu.



Cezayı veren vermiş, cezayı çeken çekmiş, cezanın bitmesine bir kaç hafta kala sayın vekiller ve sayın kaymakam “derhal” müdahale etmiş.



Kaymakam ve vekiller medya haber yapmadan/medyanın haber yapmasına gerek kalmadan duruma el koymalı. Çünkü onlar bunun için maaş alıyor. Onların görev tanımı görev yaptıkları şehrin, ilçenin bireylerin dertlerine çözüm bulmayı içeriyor. Vekiller, valiler, kaymakamlar mesul oldukları şehirden medya aracılığı ile haberdar oluyorsa; işte o zaman vay geldi memleketimin başına diye dertleniyorum.



Diyorsunuz ki boş ver bunları yakında robotlar gelecek, bütün davalar mis gibi hızlı bir şekilde “görülecek”.



Farkındayım, değiş-tokuş sandığımızdan hızlı gerçekleşiyor. Aramızdan bazıları çoktan otomatlaştı zaten.


#FETÖ
#Medya
#Memleket
7 yıl önce
Haberin yükü -2
Süveyş Kanalı neden önemli?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…