|
"Şifre çözücü" unsur olarak başörtüsü

Kollektif kişiliğin mantığı tasfiyedir" der Sennet, Kamusal İnsanın Çöküşü adlı önemli eserinde. Kollektif kişilik, Türkiye gibi kamusal proje üretiminden yoksun olan ülkeler için, siyasetin emniyet sibobu vazifesini icra etmektedir.

Kollektif kişiliğin oluşması için biz ve ötekiler olarak toplumu ikiye ayıran fay hattı gerekmektedir. Bu fay hattı bazen etnik kimlik, bazen dinî cemaat, bazen de ideolojik çatışmalar vasıtasıyla oluşturulur. Fay hattının karşılıklı odaklarında konuçlanmış olan siyasi liderler, duruşlarının getirdiği emniyet ile istikbale ait proje ve siyaset üretme yükümlülüğünden azat olurlar. Çünkü her iki tarafın savunucuları için de "ötekiler" vardır. "Ötekilerin varlığı"nın bir tehlike oluşturduğuna inanıldığı ve inandırıldığı sürece kendi seçmenlerinin "Niçin yaptın?" ve "Nasıl yapacaksın?" yollu parti siyasetini yakın takibe alan havasından kurtulunmuş olur.

Kollektif kişilikler karşı tarafın ne kadar tehlikeli olduğunun iddia edilmesiyle birlikte "birleşik cephe" harekatına dönüşür. Yaşayış, meşrep, uslup ve sosyal sınıf olarak esasında bir arada yer almayacak olan gruplar "ötekinin saçtığı tehlike" oranında bir araya gelirler. "Birleşik Cephe" stratejisi insanların birbirini duygusal olarak yaralama ilkesine dayandığı için toplumsal kutuplaşmanın en yoğun frekansta seyretmesine sebep olur.

Duygusal yaralama için; sokaktaki insanın fay hatının neresinde yer aldığının ilk bakışta "teşhis edilmesi" büyük önem taşır. Bu noktada giyimin biçimi, uslubu ve kalitesi "saldırgan bir dil" olarak savaş mantığı içine sokulur. "Öteki" ayrımının bileşik cephe içinde tehlikeli bir boyut içinde varlığını sürdürebilmesi; onun ilk bakışta "teşhis" edilmesiyle yakından alakalıdır.

Kendi arasında ortak bir hayat uslubu, ortak dünya görüşü ve ideal oluşturamayan gruplar için "öteki" etrafında kenetlenmek kolaylığı vardır.

Seçim öncesine kadar bütün kapalı adayları "gerginliği artırıcı unsurlar" olarak değerlendiren medya mensupları MHP''nin aldığı galibiyetten sonra bütün tesettürlü kadınları "öteki" kimliği içinde hapsetmeye kalkmaktan vazgeçmiş görünüyorlar. Bu vazgeçişin iki önemli sebebi var:

1- Fazilet olmasın da ne olursa olsun kolaycılığından politika üretilmeye devam edilmesi.

2- "Başını örtenlerin bazısı siyasi nedenlerle örtüyor" söylemi için Nesrin Ünal''ın modelleştirilmesi.

Birinci şık, 28 Şubat''tan bu yana dozu artırılarak sürdürüldüğü için sokaktaki vatandaş bile bu söylemin kokusunu kilometrelerce uzaktan teşhis edebilmekte.

Bizim açımızdan esas önemli olan ve bu yazının yazılma sebebini oluşturan ikinci madde. Bilindiği gibi özellikle İran Devrimi''nden bu yana başını örtenlerin dinî kaygılarla değil siyasi sebeblerden dolayı başını örttüğü söylemi laikçi zihniyet tarafından özellikle müdafaa edilmekteydi. Fakat bu söylem siyasî olarak başını örtenler ile dinî kaygılardan dolayı başını örtenleri nasıl ayıracaksınız sorusuna cevap verme noktasında tıkanmaktaydı. Şimdi bu tıkanıklık Antalya''dan MHP milletvekili olarak seçilmiş olan Nesrin Ünal ile aşılmaya çalışılıyor. Laikçilerin dört elle sarıldıkları kriter şu: Başını dinî kaygılarla kapatanlar gerektiğinde başlarını açıyor. Mesela partisini ve devletini zor duruma sokmaktan kaçınan Nesrin Ünal gibi. Halbuki dinî gerekçelerle değil de siyasî semboller ile başlarını örtenler her türlü çatışmayı göze alarak başını açmak istemiyor; mesela Merve Kavakçı gibi. Bu mantık yanlış bir çıkarıma dayanıyor. Çünkü siyasetin dengeleri her an değişebilir. Dengeler değiştikçe "doğrular" da değişir. Halbuki kendi konumunu siyasi oluşuma göre değil de, Yaratıcı''nın karşısında "kul" olarak belirleyenler için ilkeler değişmez. Allah''ın ilkeleri bütün zamanlar içindir. Her türlü baskıya rağmen başını açmayanlar Allah''a kul olmaktan vazgeçmedikleri için başlarını açmamaktadırlar.

Bütün başörtüleri zihninde "öteki" olarak öğütlemiş olanlar bunun ağırlığını geçici olarak Nesrin Ünal "gibi"lerin çoğalmasını umarak ve bu noktada Ünal-Kavakçı çatışmasını senaryolaştırarak aşmaya çalışıyor. Her iki milletvekiline de bu noktada karşı karşıya değil de yan yana bir duruş sergilemek açısından önemli görevler düşüyor. Özellikle Nesrin Ünal kendi başındaki örtünün "şifre çözücü" bir unsur olarak kullanılmasını engellemek konusunda tarihî bir karar aşamasında bulunmakta.


25 yıl önce
"Şifre çözücü" unsur olarak başörtüsü
Yine ve yeniden Akdeniz
Hâlâ kımıldıyor FETÖ fitnesinin ibresi
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…