|
"Modern" türbanlılara modern laikçi kadınlar neden karşı?

21 Mayıs Cumartesi günü İskele-Sancak programında Ahmet Hakan Coşkun''un konuğu olan gazeteci yazar Taha Akyol uzun saatler boyunca seyirciyi ekrana zaptederek önemli tahlillerde bulundu.

Verilen telefon numaralarına ulaşmak için epey bir gayret sarfettiğim halde yoğunluktan dolayı ulaşamadım. Telefonla iki katılımcısı oldu programın. Birincisi Taha Akyol''un çifte vatandaşlık konusundaki görüşlerini soran Alev Alatlı, diğeri ise MHP Antalya Milletvekili Nesrin Ünal.

Başörtülü üniversite öğrencileri hem liberal sağ çevrelerden hem de sosyal demokrat kesimlerden getirilen "Benim annem de örtülüydü, ama sizin gibi örtülü değildi. Çünkü onlar geleneksel olarak başlarını örtmekteydi, halbuki siz ideolojik olarak başınızı örtüyorsunuz" eleştirisine; Taha Akyol "Evet onlar geleneksel çevreler gibi örtmüyor çünkü türbanlı öğrencilerin başlarını örtme şekilleri ve gayeleri çevrede kalarak hayatın dışında durmak değil bizzat hayatın içine katılmaktır. Ve bu manada türban diye adlandırdığımız başörtüsü modernleşmenin bir parçasıdır" şeklinde cevap verdi.

Türbanın, modernliğin bir parçası olduğunu herkesle tartışmaya açık olduğunu söyleyen Taha Akyol''a eğer ulaşabilmiş olsaydım Türk modernleşmesinin sembolik taşıyıcısı olan "asrî kadınların" türbanlı kadınlara neden karşı olduklarını sormak istiyordum. "Modern" dindar kadınlara, modern seküler kadınların karşı çıkışının ana sebepleri nelerdir?

Bilindiği gibi giyim-kuşam etrafında gelişen Batılılaşma macerası erkek giyiminde varlığını Tanzimat''tan itibaren devlet politikaları yoluyla hissettirmiş, sosyal hayatın Batılılaşan her cephesine karşı, kadınların Şarklı kimliği muhafaza etmesi için fermanlar çıkarılmıştır. Tabiidir ki hayatın her cephesi Batılı estetiğin egemenliği altında kalırken ve Türk erkekleri Batılı kadınları güzel bulurken, üst sınıf kadınlarının beğenilmeyen ve rağbet bulmayan Şark estetiğinin uygulayıcısı olması beklenemezdi. Osmanlı Batılılaşması ile Cumhuriyet Batılaşması''nın giyim konusundaki en önemli farklılığı kadınlar üzerinden gerçekleşen yapısıdır. Tanzimat döneminden sonra çıkartılan fermanların kadınlar ile ilgili olanlarının en önemli özelliği, Müslüman kadınların giyim kuşam yoluyla Müslüman kimliklerini korumaları yönünde iken; Cumhuriyet döneminde devlet politikası olarak ibre tamamen aksi yöne çevrilmiştir. Böylelikle zaten elit kesimin kadınları arasında çok rağbet gören "asrî" giyim tarzı bütün halk tabakalarına mecburi kılınmıştır. Bu mecburiyet çarşafın yasaklanması dışında kanunlarda varlığını bulan bir mecburiyet değildir. Fakat asrî kadın görüntüsünün statü bahşeden havası, kanunlardan değil kişilerden aldığı destek ile Müslüman kadın görüntüsünün özellikle tek parti döneminde sokaklardan tamamen silinmesi neticesini doğurmuştur.

Sokaklardan silinen tesettürlü kadınlar, yerlerini asrî kadınlara bırakıp giderken evlerinin en kuytu köşesinde Müslümanca bir hayat içinde "var olmaya" devam etti. Sokaklardan çekilmeleri teslimiyet rengi mi taşıyordu? Hayır. Almış oldukları terbiye ve yaşayageldikleri hayat tarzı itibarıyla şimdilerin moda tâbiri olan kamusal alan onlar için çok şey ifade etmiyordu. Kendilerine yetecek bir hayat dekoruna sahiptiler ve bunun için kamusal alandan mahrum kalış duygusunu hiç taşımadılar. Kamusal alan ile aralarındaki ilişki tenezzül etmezlikten öte gitmiyordu. Fısıltı gazetesi yoluyla bir iken belki on olan "Biliyor musunuz vapurda bir sıkma baş hanımı tartaklamışlar" haberi, sokaklara tenezzül etmezliği pekiştiriyordu. Onlar Osmanlı''dan armağan ilk Cumhuriyet kuşağıydı. Kendilerine yetecek hayat dekoruna İmparatorluk bakıyesi olarak daima sahip çıktılar.

Onların sahip olduğu hayat dekoru zaman içinde iyice eskidi. Onarabilecek ustalar bir şekilde "mesleklerini" icra edebilecek alan bulamadığı için. Evin içindeki "hayat dekoru" artık yaşamak için yetmediğinde; torunlar mecburi olarak başladıkları ilkokulu bitirdiklerinde evlerine geri dönmedi. Büyükannelerinin, annelerinin talip olmadığı kamusal alana talep böyle başladı. Bu talep annelerden alınan destek ile ve ikide bir karşılarına çıkan "devlet baba" yasağı ile üç adım ileri iki adım geri şeklinde devam etti. 1960''lı yılların sonunda sokakların "asrî kadın" görüntüsünü kırılmaya uğratan ilk tesettürlü üniversite mezunları kamusal alanda varlığını gösterdi.

Halbuki kamusal alan ve özellikle kamu alanının "asri" kadınları Cumhuriyet''in "bütün yükünü" sırtında taşıyarak ve rejimin ideal kadınları olarak ve üstelik Türkiye''yi balede, operada güzellik yarışmalarında en iyi şekilde Batılılar''dan daha Batılı bir tarzda temsil ederken nereden çıkmıştı bu "sıkma başlılar"?

Nereden çıktıkları sorusuna cevap bulmakta zorlanmadılar. Üstelik bulunan cevap asrî kadınların statüsünü yükseltici bir özellik de taşıyordu. Üniversitede başını örtmeye kalkan bu kızlar taşra kökenliydiler. Ve henüz büyük şehirlerin büyük üniversitelerinde, büyük caddelerinde nasıl giyinileceğini bilmiyorlardı. Bilgisizlik, cahillik sözkonusu olduğunda "bütün suçlar" af hanesinde kayıtlı tutulmaktaydı. Yeter ki bu kızlar bazı şeyleri bile bile yapıyor olmasındı. Zaten başörtüsü cahil kadınların geleneksel olarak taktıkları bir sembol değil miydi? Nevzuhur kızlar ellerindeki diplomaya bakılırsa cahil değildi. Giyimlerine bakılırsa?.. Aranan tanımlama giyimden ve baş bağlayış biçiminden bulundu nihayet. Bu kızlar rejimi tehdit gayesiyle başlarını örtmekteydiler. Böylelikle türbanlı kadınlar tarafından tehdit edilen rejim; harem-selamlık mantığına uygun bir biçimde laikçi asrî kadınlar tarafından Anıtkabir ziyaretleriyle zenginleştirilmiş olarak koruma altında tutulmaya çalışıldı.

Rejim, laikçi asrî kadınlara, türbanlı kadınlara karşı durmaları ve onları kamu-kamusal alandan içeri sokmamaları için body-guard''lık bahşetti. Body-guardlar savundukları şeyin doğruluğunu ve yanlışlığını düşünmezler. Türbanlı kızların kendilerini anlatamadıkları tek kadın grubu olmaları işte bu body-guardlık müessesesine dayanmakta.


25 yıl önce
"Modern" türbanlılara modern laikçi kadınlar neden karşı?
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti