|
‘Yükümüz ağır!’

Bayramı “tatil” edenlerle, bayramı bayram edenlerin ortak mesaisi bu sabah itibariyle başladı.



Bayramı ne “bayram” ne de “tatil” olarak yaşayamayanlar da var dünyanın dört bir köşesinde.



Bayram sabahının varlığının ve yokluğunun aynı anda en derin hissedildiği yer, hapishane, hastane köşeleri ile vatandan kilometrelerce uzaktaki gurbet köşeleri…



Bugün size gurbette idrak edilen Ramazan-ı Şerif'i ve gurbet bayramını anlatan bir mektup sunuyorum. Buyurun:



Selamünaleyküm Hocam!


Ramazan'ın ucundan kendini gösterdiği bir beldede elimden geldiğince Ramazan-ı Şerif'i idrak etmeye çalıştım. Anladım ki Ramazan tek başına geçirilecek bir ay değilmiş. Arkadaşlarım bana

'nin Temmuz sayısını yolladı. Ramazan'da yoldaşım Nihayet'ti. Ellerinize sağlık. Köşe yazılarınızı da düzenli olarak takip etmeye çalıştım, kaçırdıklarımı da geri dönüp mutlaka okudum.



Pazartesi günü

bir ekleme de ben yapmak isterim müsaadenizle: Bir Ramazan-ı Şerif'i daha 'ihtilaflarla' idrak ettik.



Bu Ramazan İslam dünyasının birlik içinde olmayışını daha yakından hissettim. Burada Suudi Arabistan, Katar, Dubai, İran ve Kazakistan olmak üzere Türkiye dışından Müslüman arkadaşlarım var. Ezansız bir beldede ezan saatlerini neye göre belirleyeceğimiz hakkında hiçbirimizin bir fikri yoktu. İmsak ve iftar için Diyanet, buranın yerel camisi ve Abdülaziz Bayındır'ın takvimini kullanan üç farklı kesim vardı.



Ramazan başladığında Suudi Arabistanlı bir kız geldi okula. Kendisi Türk televizyonlarını takip ederek az çok Türkçe konuşabiliyor. Türkiye'ye hayran. Ama Türkiye'den gelmiş bazı kişilerin ne- den oruç tutmadığını anlayamıyor.



Kendisini sorgulasa nedenleri niçinleri daha kolay anlayacak ama… Mesela neden başını sadece Suudi Arabistan'da örttüğünü sorgulasa. (Ama o tessettür meselesini bir devlet zorunluluğu olarak kabul etmiş, zorunlu olmayan yerlerde başını açmakta hiçbir sıkıntı görmüyor.)



Neden sadece oruç tutmayan Türklere odaklanıp da oruç tutmayan Arapları görmezlikten geldiğini de sormalı kendine.



Belki bütün bunları hayatının daha sonraki evrelerinde sorgulamayı başarır. Şu an sadece Batı dünyasında Müslümanlara karşı büyük bir ön yargı olduğunu, medyadan okuduğu haberler eşliğinde durmadan tekrarlıyor.



Bayramın ilk günü hepimizin bayram sabahı olmadı.



Biz bir grup Türk arkadaş Salı günü bayramı kutladık ama Suudi Arabistanlı arkadaş o gün oruçluydu. Burada bayram namazı sanırım çarşamba günü kılındı.



Bütün dünya 31 Aralık'ta yılbaşını kutluyor da… Müslümanlar aynı bayramın sabahına uyanamıyor.



Uygulamada farklılıklara düşmemizi anlayabiliyorum ancak dünya Müslümanları olarak pek çok konuda ayrı düşmemiz bizim birlik oluşumuza zarar veriyor.



Yükümüz ağır!


İslamiyet'i bizimle tanıyan insanlara Müslümanların davranışlarına dair anlatabileceklerimiz gide- rek zorlaşıyor.



İslamiyet'i, İslam dünyasındaki haberler üzerinden izah etmek zorunda kalmak! Yaşadığım en büyük sıkıntı BU!



İstanbul saldırısından sonra yabancı insanlara “Türkiye'de de çok sık patlamalar olur” temalı konuşma yapan Türk arkadaşlarımı mümkün olduğunca engellemeye/uyarmaya çalışıyorum. Elbette ülkemizdeki her şeyden memnun olmayabiliriz. Ama burada çok da iyi şartlarda yaşamayan bazı Türklerin gözlerini kapatan “Avrupalı ” olma hayali ile Türkiye'den bihaber Türkiye'yi yargılamaları da bana adil gelmiyor.



İnsanların kafası çok karışık.Hayata karşı duruşları sadece şikayet. Nimet külfet dengesi hiç yok zihinlerinde. Avrupa'nın en iyi özellikleri ile Türkiye'nin en iyi özelliklerini bir arada istiyorlar. Hem Avrupa'daki uygulamalardan şikayetçi olup “Türkiye gibi ülke yok” diyorlar hem de medyanın servis ettiği Türkiye haberlerinin peşine düşerek “Türkiye yaşanacak bir yer değil” diyorlar.



Avrupa Birliği'nden kaçmanın bahanesini “Anne Türkler geliyor” olarak formüle eden İngilizler, Türkiye'yi sadece olumsuz haberlerin öznesi olarak sunuyor.



Türkiye'nin kıymeti BİLİNMİYOR!


Amerika kıtasından gelenlerin Arap ülkesi sandığı, Asyalıların pek bir fikrinin olmadığı, Arapların hayran olduğu; Türklerin vatanlarının kıymetini bilmediği Türkiye.



Burada, dünyanın dört bir tarafından gelen öğrenciler var.



Ülkelerin imajına dair gözlem yapıyorum bol bol.



Mesela İtalyanlar bir araya gelip kendi dillerinde konuştuklarında kimse bunu yadırgamazken, aynı şeyi bir Arap yaptığında herkes bir anda dikkat kesiliyor ve konuşmalarını Arapça'daki boğaz sesleriyle doldurarak dalga geçiyorlar.



İspanyolca konuşanlar bir araya toplanıp yemek yediğinde problem olmazken, Asyalıların birlikte gezmesi “bunlar kendilerinden başka kimseyle iletişime geçmiyor” yorumlarına neden oluyor.



Uzun bir mektup oldu. Yazamadıklarım yazdıklarımdan çoktur.



Allah'a emanet olun.


L.A.


#Ramazan
#Bayram
8 yıl önce
‘Yükümüz ağır!’
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’