|
Rus gelinleri konuşacağız elbet! Lakin, konuya önce Alman gelinlerden girelim

Geçen haftanın gençler arasında en önemli gündemi Sayın Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu''nun Rus gelinlere dair söylemiş olduğu sitayişkâr ifadelerdi. Sözlüklerde gençler epey yazıp çizdi. Bekâr genç kızlar bir hayli alındı.

Rus gelin meselesine gireceğim elbet. Ama önce dünyanın Alman gelini olarak Merkel üzerinden konuya dâhil olalım.

Roman vatandaşların Sarkozy şarkısını dinlediniz mi? Dinlemediyseniz muhakkak dinleyin: ''Konuşursun abuk sabuk/Defol git kaybol çabuk/Seni gidi korkak tavuk/Kulakların kepçe, burnun yamuk. Abe kozy, Sarkozy/Oğlum sana ne oli/Biz Romanız şugarız, Türkiye''de yaşarız/Türküz, Kürdüz, hem Lazız/

Ama önce insanız''

Romanların Sarkozy şarkısını dinlerken bir taraftan da internet üzerinden Merkel''in Davos zirvesinde yaptığı konuşmaya bakıyordum (bakmak ile okumak arasında farka dikkatinizi çekiyorum elbette). Merkel malum Yunanistan''ın hamisi/muhteşem yengesi. Lakin Davos''ta dünya benden yengelik beklemesin demeye getirdi herkesi de kurtaramam mesajı eşliğinde.

Okuduğum haberler ile Sarkozy şarkısının oluşturduğu kimya beni Ömer Seyfettin''in Fon Sadreştayn hikâyesine götürdü.

Hikâye muhteşem. Yani Türk erkeğinin kafasındaki ideal kadını, yeni ideal kadını tasvir etmesi bakımından üzerine birkaç yazı yazılmasını hak ediyor. Fakat Ömer Seyfettin''in bu hikâyesi çok bilinmiyor. Ben de birkaç hafta öncesine kadar habersizdim. Hikâyeyi İ.Ü. Kadın Araştırmaları Bölümü''nde yüksek lisans yapan Özlem Türkdoğan''a borçluyum.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı''nda, Osmanlı kadın modernleşmesinin izini Romanlar üzerinden sürdürdüğümüz bir okuma grubumuz var. Ahmet Mithat Efendi''nin Felatun Bey ile Rakım Efendi''sini okurken yazarın ideal kadını neden köle canan üzerinden inşa ettiği üzerinde durduk ders boyunca. İşte bu esnada sevgili Özlem Türkdoğan, Ömer Seyfettin''in yukarıda bahsi geçen öyküsünü aktardı. Eve gelir gelmez öyküyü internetten bulup okudum. (Sevgili Kültür editorümüz Hale Kaplan Öz bunu gazetemizde yayınlasa ne kadar iyi olur.)

Hikâye; anlatıcı ile hikâyenin kahramanı olan Sadrettin''in trende karşılaşması ile başlıyor. Anlatıcı karşısındaki kişinin bir zamanların sıska Sadrettin''i olduğunu anlamaz önce. Karşısında; sıhhat fışkıran bedeni, görgüsü ve asaleti ile bir Alman vardır. Gazeteyi okuyuşu, etrafına bakışı ve etrafındakilerin Fon Sadreştayn diyerek kendisine hürmet gösterişi ile ne kadar fevkalade bir Almandır o:

"İşte bu, sinirleri adalât içinde kaybolmuş, kavî, gürbüz bir mesuttu! Kimbilir ne güzel yiyor, ne iştiha ile içiyor, ne kadar kolaylıkla hazmediyordu. İnce ceketinin üzerinden kalın vücudunun kabarıklığı belli oluyor, sağ cebinden kocaman bir gazete tomarı görünüyordu. Bir rüya kadar râbıtasız, intizamsız tedâîlerle Almanya''yı, Almanlıktaki sırrı, Almanlar''ın sıhhatini, saadetini, neşelerini hatırlıyordum. Bu nasıl bir milletti! Kendi gibi, fertleri de kavî, muntazam, mes''uttu"

Hikâye günümüzde geçse kahramanın ne kadar bakımlı ve mesut olduğunu anlatmak için yazar muhtemelen fit vücudun işlek kaslarından bahsedecektir. Ama Ömer Seyfettin''in hikâyeyi yazdığı dönemde "bir dirhem et bin ayıp örter" anlayışı geçerli olduğu için tasvir tombulluk üzerinden yapılıyor. Tombul olmanın önemini kavramanız için geçerken hemen şunları söylemiş olayım: Şair Nigar Hanım günlüklerinde Polenezköy''de ne kadar mutlu olduğunu anlatmak için bir, iki kilo aldığından bahseder. Şişli Etfal Hastanesi''nin girişinde çerçevesi Sultan Abdülhamit tarafından yapılmış olan endam aynası dönemin ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir beden büyük gösteren bir cömertliğe sahiptir. Günümüzün kıyafet pazarlama stratejisinin kişiyi bir beden küçük gösteren pazarlama yöntemlerine muhatap zihinlerimiz için bu bilgileri hatırlattığımı ifade ederek kaldığımız yerden devam edelim.

Anlatıcı, karşısındaki bu bakımlı ve Alman asaleti ile donanmış kişinin bir zamanlar jimnastik dersinde kenara ayrılan bakımsız, sıska Sadrettin olduğunu öğrenince iyice şaşırır.

Peki, bu sıhhat, bu başarı bu saygınlık nasıl olmuş da Sadrettin''in başına talih kuşu olarak konmuştur. Sadrettin iken nasıl asilzade bir Alman Fon Sadreştayn haline gelmiştir!

Atasözümüzü hatırlayalım: Erkeği vezir eden de rezil eden de karısıdır.

Sadrettin bir Türk kadını ile evli iken rezildir. Karısını bir türlü memnun edememektedir. Karısını boşar bir Alman kadın ile evlenir. Vezirliğin basamaklarını böylece hızla çıkar.

Öyküyü internetten bulup okuyun. Okurken dönemin ruhunu düşünün lütfen. İttihat –Terakki zihniyetinin Alman hayranlığı düşüncenizde size mihmandarlık etsin.

Çarşamba günü devam edeceğiz. Türk erkeğinin bilincindeki ideal kadının neye tekabül ettiğini önce Alman gelin üzerinden okuyup sonra Dışişlerimiz''in "Rus gelin" imajına doğru yol alacağız.

12 yıl önce
Rus gelinleri konuşacağız elbet! Lakin, konuya önce Alman gelinlerden girelim
Mesele malum, problem belli, ya çözüm önerisi...
Kamu yönetiminde sorunların çözümüne yönelik ayak sesleri duyulmaya başladı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…