|
Başkanlık sistemi mi?

NEW YORK

Çabuk unutuyoruz, ama unutmayanlar da var. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Anayasa değişikliği konusunda yapılan referanduma Meclis''te yöntem üzerinde uzlaşma sağlanamadığı için gidildiğini hatırlıyorsunuz, değil mi?” diye bizlere sorunca yeniden hatırladım: O zamanın Meclis başkanı Köksal Toptan bir ''uzlaşma komisyonu kurulması'' çağrısı yapmıştı da, CHP''nin eski genel başkanı Deniz Baykal reddetmişti.

Reddetmek yerine üzerinde düşünüp kabul etseydi, dört partinin ikişer milletvekiliyle temsil edileceği uzlaşma komisyonundan geçen anayasa maddeleri yine aynı üyelerin üzerinde birleştiği şekilde değişecekti. O durumda, halkoylamasına gitmek de, paketin oylanmasını genel seçim havasına dönüştürmek de gerekmeyecekti.

Cumhurbaşkanı değiştirilen maddeleri “Zamanında ben de savunmuştum” diye benimsiyor; en fazla tartışılan Anayasa Mahkemesi''nin yeniden yapılanmasına ait maddeyi mahkemenin eski başkanı Mustafa Bumin''in kendilerine teklif ettiğini söylüyor. Tek itirazı, kampanyanın genel seçim havasına; “Kimse ''ombudsmanlık gerekli mi, askere sivil yargı yolunun açılması, HSYK''nin yeni yapısı iyi mi?'' diye maddelerin içeriğini tartışmadı” diye yakınıyor...

Yeni dönemde bazı temel yasalarda yapılacak değişiklikler var Meclis''in gündeminde; onların daha akılcı bir yöntemle ele alınması gerektiğine inanıyor.

Anayasa değişikliğinden mutlu, ama gönlü hâlâ sıfırdan ele alınıp yazılacak yeni bir anayasada. “Bugünkü Meclis yüksek oranda temsil özelliğine sahip, keşke kalan süresinde anayasayı yeniden yazsa; bu olamayacaksa halka bu niyetin deklare edilmesiyle gidilecek ilk seçimden sonra...” diyor. İstediği, kendi içerisinde bütünlüğü olan, AB üyesi bir ülkeye yakışan, ekonomisi ve itibarıyla uyumlu, özgüven içerisinde kaleme alınmış yepyeni bir anayasa...

Mevcut anayasayı kısıtlayıcı ve tepkisel buluyor. “1960 da öyleydi, bu da” diyor. Gündeme zoraki sokulmuş yapay konuları tartışmak yerine, sorunların hepsini bütüncül bir bakışla çözebilecek yeni bir anayasa arayışına gidilmesinden yana... Bu konuda iktidar partisini ne kadar sorumlu görüyorsa, anamuhalefet partisine de aynı sorumluluğu yüklüyor.

Fazla zevk almadığını hemen belli ettiği bir konu da ''başkanlık sistemi'' üzerinde çıkan tartışmalar... “Başbakanın bir soruyla karşılaşınca verdiği öylesine bir cevapla başladığı” kanaatinde tartışmanın; planlı bir niyetle irtibatsız bir tartışma açıldı ona göre. ''Başkanlık sistemi'' denildiğinde herkes aslında farklı bir şey düşünüyor; nitekim tartışma uzayınca farklılıklar da ortaya çıkıyor. “Herkesin algısı farklı bu konuda” diyor Cumhurbaşkanı Gül.

“Bu konu şaka kaldırmaz” anlamına bir tepki verdi “Başkan olsaydınız Çankaya daha mı değişik olurdu?” sorusuna. Dediklerinin özeti şu: Her sistem gibi, ''başkanlık sistemi''nin de avantaj ve dezavantajları var. İlk bakışta bizim tarihimizdeki örneklere bakılarak ''uygun gibi görünse'' de üzerinde ciddi ciddi düşünmek gerekir. Ayrıntılı yönleri olduğu için konuya tek cümlelik cevaplarla yaklaşmak tehlikeli. Milletvekili seçiminden, bakanların tespitine, kuvvetler arasında dengelerin oluşmasına kadar pek çok farklı yönler var ''başkanlık sistemi'' ile ''parlamenter sistem'' arasında. Uygulayan ülkeler arasında da farklı yaklaşımlar var.

“İki sistem arasında taraf tutmak, biri lehine açıklama yapmak istemem” dedi Cumhurbaşkanı; “Bu konu da zamanı geldiğinde ve gerekirse tartışılır.”

Galiba bütün konular bir başka önemli tavsiyesinde düğümleniyor: “Bugüne takılıp kalmasın siyasi partiler, ileriye baksınlar. Diyalog kapılarını her zaman açık tutacak bir dil ve jargonu benimsesinler.”

O günleri de görecek miyiz?

14 yıl önce
Başkanlık sistemi mi?
Allah akıl fikir versin ve biraz da izan
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?