Halkımız işte bu yüzden CHP''yi ve CHP''lileri seviyor: Müthiş demokrat, müthiş müsamahalı ve müthiş sevecen oldukları için...

İddianamenin Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edildiği duyulduğundan beri Ak Partililerin ağzını bıçak açmıyor. Elbette değişik konularda görüş açıklayan, kürsüye çıkıp konuşan, katıldığı etkinliklerde yaşananları basın toplantısıyla değerlendiren her düzeyde Ak Partili var; ancak söz kapatma davasına geldiğinde hepsi de zarif bir vücut çalımıyla topu taca atıyorlar.

Başbakan Tayyip Erdoğan İsveç''te bir gazeteciye sebebi açıkladı: “Dava konusu yapılan, siyaseten yasaklı kılınmak istenen biri olarak konuşmam doğru olmaz.” Davaya nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda bir yol haritası tespit edene kadar bu ''konuşmama tavrı'' sürecek gibi...

Onlar konuşmayınca yerlerine başkaları konuşuyor. Ak Parti''ye çıkış yolu arayan arayana... Kimin aklına nereden geldiyse, Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Deniz Baykal''ı buluşturmak gelmiş; Deniz Bey de büyük bir civanmertlikle “Neden olmasın?” cevabını veriyor. ''Büyük kurtarıcı'' olacak olmasına CHP lideri de, büsbütün de beklentisiz değil. Bir talebi var: Tayyip Erdoğan''ın özeleştiri yapması...

Şunları söylediğini öğreniyoruz Deniz Baykal''ın: “Sonuç alıcı bir diyalog sürecinin başlatılması için AKP''nin öncelikli olarak gelinen noktayla ilgili bir özeleştiri yapması gerekiyor. Başbakanın, ''Yaptığımız hatanın farkındayız ve bunu düzelteceğiz'' demesi gerekiyor. Özellikle de kapatma davasına da konu olan lâiklik karşıtı eylemleriyle ilgili bir özeleştiri süreci gerekli. Aksi takdirde, yapılan görüşmeler sonuç vermez. Örneğin, Başbakan siyasal simge olan türbanı üniversiteye sokmaya yönelik anayasa değişikliğiyle, lâiklik konusunda en büyük hatasını yapmıştır.”

Müthiş demokrat, müthiş müsamahalı ve müthiş sevecen bir yaklaşım bu; halk da kendisini ve partisini bu yüzden seviyor zaten...

Ak Parti 2002 yılında yüzde 36 civarında bir oy almıştı, sekiz ay önce oyunu yüzde 47''e taşıyan yeni bir güven tazelemesi yaşadı seçmenle. Önce bu hatasını itiraf etmesi gerekiyor işte. Ak Parti gibi partiler elbette demokrasinin tuzu biberidir; olacaklar, olmalılar, ancak oylarının yüzde 20''inin üzerine geçmemesi şartıyla... Yakın geçmişte bazı partiler yüzde 20 sınırını tecavüz ettikleri için cezalandırılmadılar mı? Peki öyleyse, politikaya o partilerin safında atılmış insanların da içinde yer aldığı Ak Parti yüzde 47''lik bir oy oranına nasıl ulaşabilir? Böyle bir şey nasıl düşünülebilir?

Özeleştiri yapıp işte bunun için özür dilemesi gerekiyor Ak Parti''nin...

Burada dursa ve önceden sınırları çizilmiş bir alan içerisinde politika yapmaya razı olsaydı belki yine de dokunulmayabilirdi Ak Parti''ye. Tayyip Erdoğan biraz da CHP lideri Baykal''ın da desteğiyle başbakan olabildi; Abdullah Gül''ün cumhurbaşkanı olmasına itiraz etti CHP, ama olunca da kabul etti. Kendilerine gösterilen müsamahayla yetinselerdi ya? Hayır, onlar kendileri için tanınan özgürlüğü üniversite kapılarında yığılan kızlar için de istemekle haddi aşmış oldular. Yapmak istediklerinin toplumda yüzde 70''e varan bir kabul bulduğu noktasından hareketle...

Müthiş demokrat, müthiş müsamahalı ve müthiş sevecen bir yaklaşımı Ak Parti anlayamamış ve başını duvara çarpmış bulunuyor. Hem de eşinin başı örtülü bir başkana sahip Anayasa Mahkemesi duvarına... Bu ülkede herkes sınırlarını bilirse, demokrasi, müsamaha ve sevecenlik devreye giriyor; aksi davranışlar duvara çarpıyor. Hâlâ bu gerçekten habersizler bulunması sorun teşkil ediyor işte..

Ne istiyor ki, Deniz Baykal Başbakan Tayyip Erdoğan''dan? Özeleştiri yapıp, hatalarından dolayı özür dilemesini ve “Bunu bir daha yapmayacağım” keskinliğinde tövbe etmesini... Beklentiye cevap verdiği taktirde partisinin oyları yüzde 20''in altına düşeceği için sistem açısından da mahzurlu olmaktan çıkacaktır zaten Tayyip Erdoğan. CHP lideri Deniz Baykal böylece bir ''köklü kurtuluş'' simidi atmış oluyor Ak Parti''ye...

Demokrat, müsamahalı ve sevecen bir lider olarak...