|
İtibarsız asla!

İstanbul Beşiktaş''ta Barbaros Yokuşu''ndan aşağıya inerken bir grup çarşaflı kadının müthiş bir aceleyle yürüdüklerini gördüm dün. Başka bir zaman olsa aklıma ne gelirdi bilmiyorum, ama dün bir tek espri beni esir aldı: CHP toplantısına rozet taktırmaya gidiyorlar...

Elbette nereye gittiklerini bilmiyordum o kadınların, CHP''yle bir ilişkileri olacağını da pek sanmam. Ancak Deniz Baykal''ın başlattığı açılım, ister istemez, insanın aklına bu tür düşünceleri getiriyor. Acaba CHPliler de başı örtülü, çarşaflı kadınlara baktıklarında kendileri hakkında yerinde espriler yapabiliyorlar mı?

Yapabildiklerini umarım...

Sebebi şu: Sanılanın aksine Türkiye''de kadınların kıyafetlerine dair herhangi bir yasal düzenleme yok, hiç olmadı. Tek parti döneminde -hayatına kendi eliyle son vermiş Ankara Valisi Nevzat Tandoğan türü durumdan vazife çıkaran zorba yöneticiler dışında- kadınların kıyafetine karışan pek olmadı. Kısıtlamalar, zorlamalar, yasaklar çok daha sonraları geldi.

Ne zaman mı? Sözlü olarak 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında... Fiilî olarak 12 Eylül (1980) sonrasında...

27 Mayısçılar''ın en cerbezelilerinden biri darbenin ertesinde Cumhuriyet gazetesinde Cevat Fehmi Başkut''un kendisiyle yaptığı mülâkatta, “Çarşaflılara karşı mücadele açacağız” demişti. 1960''da o sözde kalan mücadele, 1980 sonrasında üniversitelerde başörtüsü yasağı olarak karşımıza çıktı.

CHPlilerin kendilerini darbecilerle aynı çizgide görmeleri ve yasaktan yana tavır almaları için hiçbir sebep yoktur. Buna rağmen şu yakınlarda hemen her ''özgürlükçü'' girişimi engelleyici bir unsur olarak CHP''nin karşımıza çıkması talihin garip bir cilvesidir. ''Sosyal demokrat'' iddialı bir partinin darbeciler ve yasakçılarla aynı çizgide buluşması için daha başka ne denebilir?

Deniz Baykal, ''çarşaf'' ile başlayıp bütün başı örtülüleri kapsayan özgürlükçü açılımıyla, kendisinin CHP''ye giydirdiği, CHP''ye -ve daha çok da kendisine- hiç mi hiç yakışmayan dar gömleği yine kendisi çıkarmış oldu.

Kısa süre önce Anayasa Mahkemesi''ni anayasada öngörülen görev alanını çiğnemeye davet ederek yasağın devamını sağlaması ile bugün üstlendiği tavır arasında ciddi bir farklılık Deniz Baykal''ın, düpedüz çelişki var. Bu doğru. Ancak bugün sergilediği keskin dönüşü belki de Anayasa Mahkemesi''nden çıkardığı başörtüsünün ''siyasî simge'' olduğu gerekçesi üzerine oturan ''yasağın devamı'' kararına borçluyuz.

''Siyasî simge'' olduğuna inanılan başörtüsü ile ilgili yasağın zorla sürdürülmek istenmesine rağmen, bu durumdan doğrudan mağdur olan gençkızlar ile dolaylı mağdur aileleri ve yakınlarının sergilemeye devam ettikleri ''asil tavır'' az mı göz açıcıdır?

Artık nasıl bir ''siyasî simge'' ise, anlamsız yasağın sürdürülmesine rağmen siyasî veya başka türden bir tepki doğurmuyor? Mağdurlar yapılanı sineye çekiyor, hak kazandıkları üniversite eğitimini yarıda bırakmak dahil kendileri için hoş olmayan bütün sıkıntılara göğüs geriyorlar.

İki-üç kız çocuğuna destek vermelerini büyük bir başarı gibi sunan Çağdaş Yaşamcı kadınların, yüzlerce -belki binlerce- gençkızın önlerine konulan anlamsız bir yasak yüzünden okuyamamasını umursamadıkları Deniz Baykal ve arkadaşlarının gözünden kaçmış olabilir mi?

En başta yaptığım espriye bakmayın; Baykal''ın yeni açılımını beğendikleri için herhalde bütün çarşaflılar ve başı örtülü kadınlar CHP''ye koşacak değil. Bu sayede oluk oluk oy da akmayacak CHP''ye. Ancak bu açılımın sosyal demokratlara kayıp itibarlarını iade etmeye başlaması bile yeter.

Hayatımızı pek çok şeyden mahrumiyete katlanarak sürdürebiliriz, ama itibarsız asla! Öyle değil mi?

NOT: Bütün okurlarımın bayramlarını tebrik ederim. Bayram boyunca ben de tatil yapacağım. Sonrasında görüşmek umuduyla...

15 yıl önce
İtibarsız asla!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi