|
IMF anlaşması olmayacak

Tamam, bu iş bitti. Bu konuda bir daha yazmam diyordum. Gelgelim yılın son günüyle birlikte IMF anlaşması yeniden gündeme geldi. Biz de yeniden istemeyerek de olsa IMF hakkında bir kez daha yazmak durumunda kaldık…

Artık her kesim neredeyse IMF ile bir anlaşma olacağına inanıyor. Çünkü hükümet kanadından ilk kez anlaşma olacağına dair somut ve net bir açıklama yapıldı.

Ama ben inanmıyorum ve anlaşmaya da bir anlam veremiyorum. Aslında bu anlaşmaya anlam veremeyen tek ben de değilim.

Türkiye, bir buçuk yıldır IMF tartışmalarının gölgesinde ve IMF desteği olmaksızın, küresel krizin en zor döneminde kendi ekonomik programıyla yönetildi.

Sonuç; IMF ile anlaşma yapan ülkelerde ekonomik kırılganlıklarda bir değişiklik olmazken, not artırımı da olmadı. Anlaşma imzalamayan Türkiye ise, en az riskli ülkeler kategorisinde değerlendirildi. Fitch''in geçtiğimiz ay Türkiye''nin notunu iki basamak artırmasının ardından, Moody''s''te not artışına gitti. Şimdi de diğer kurumlardan not artırım beklentileri piyasalarda hâkim. Ama halen hak ettiğimiz notta değiliz.

Bu not artışları ve en az riskli ülke değerlendirmeleri IMF desteği olmaksızın sağlandı.

Dedik ya, olası bir anlaşmaya anlam veremeyen sadece ben değilim diye…

İngiliz bankacılık devi Barclays, yayınladığı Türkiye raporunda anlam veremediği için "Niçin şimdi bir IMF anlaşması" diye soruyor. Barclays, "Türkiye''deki faiz oranları her zamankinden daha düşük, TL istikrarını sürdürüyor, krizin en kötüsü bitmiş gözüküyor. Bunun için bir IMF anlaşması mantığını anlamıyoruz" diyor…

Bizce, eğer bir anlaşma olursa; Türkiye tarihi bir fırsatı da elinin tersiyle tepmiş olur. Küresel ve tarihi boyutta önemli bir krizi Türkiye, dünya ölçeğine göre kendi başına sınırlı hasarla atlatmışken, içeride iş dünyası dahi artık IMF''den umudunu kesmişken, neredeyse her kesimin 2010 yılında toparlanma umutları zirve yapmışken, yeniden IMF ile el sıkışılması IMF''den kurtulma fırsatını değerlendirememek olur…

Diğer taraftan hükümet kanadından yapılan açıklamalarda, olası bir anlaşmanın sağlanacak kaynaktan daha çok akreditasyon ve kredibilite açısından önemli olduğu açıklandı. Hâlbuki Türkiye ekonomisi IMF olmaksızın şu ana kadar gerekli akreditasyonu ve kredibiliteyi sağlamıştır. IMF''siz not artışları ve olumlu açıklamalar bunun en somut göstergesidir.

Hazine bu yılki borçlanmasının yüzde 37''sini yılın ilk haftasında IMF olmaksızın tamamlamıştır. Türkiye''nin IMF''siz yaptığı 30 yıl vadeli, 2 milyar dolarlık Eurobond ihracına 5 kıtadan, 25 ülkeden 3,5 kat talep gelmiştir. Ve bu ihraç gelişmekte olan ülkeler tarafından yapılan 30 yıllık ihraçlar arasında bugüne kadar tek seferde gerçekleştirilen en yüksek tutarlı işlem olmuştur. Ayrıca Eurobond faizi de diğer ülkelere yakın seviyede gerçekleşmiştir. Peki, bu borçlanabilme prestijini de IMF mi sağlamıştır.

Kaldı ki, IMF ile bir anlaşma yapılması ve ortak hareket edilmesi, IMF''ye muhtaçlar ligine girmemiz nedeniyle, içeride ve dışarıda bir buçuk yıldır sağladığımız tüm prestiji kaybetmemize neden olur. Bugüne kadar Türkiye ekonomisi hakkında yapılan olumlu değerlendirmelerin içerisinde IMF priminin olmadığı unutulmamalıdır.

Daha önceki yazılarda detaylı belirtmiştik. Kabaca bir kez daha değinelim. Bizim yıllarca IMF''ye muhtaçlığımız en başta cari açık nedeniyle olmuştur. IMF''den alınacak kaynağın etkisiyle döviz düşer, yabancı malların fiyatları ucuzladığı için ithalat artar, ihracat düşük kur nedeniyle daha da düşer…

Sonuç: Yine cari açık belası…

Çözüm: Yeniden IMF kaynağı.

Tüm bu nedenlerden dolayı bence anlaşma olmamalıdır ve olmayacak da…

Yoksa yıllardır devam eden sarmal bir kez daha başımıza gelir. Ek kaynak için IMF''ye yeniden muhtaç oluruz. Fırsat varken bu sarmalı kırmak gerekiyor. Yoksa işte o zaman gerçekten, yeniden "ümüğümüzü sıkarlar"…

il y a 14 ans
IMF anlaşması olmayacak
Başbakanlık açıklaması: 1915’ten 2015’e...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?