|
Şu cümleyi anlayan varsa, anla ki!..

14 Nisan Tandoğan mitinginde çalınan ve bugün de Çağlayan mitinginde çalınacak olan marşlardan biri de 10. Yıl Marşı..

Hani Bekir Coşkun''un, Ankara''da kaldırımda yürürken mırıldana mırıldana ve pek tabii ki zıplaya zıplaya terennüm ettiği 10. Yıl Marşı var ya, işte o marş..

Örneğin, “Türk''üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi..” şeklindeki cümle Türkçeyi katletmektir.

Diyelim ki, “Aşığım, senin göğsüm tunç siperi..” diye bir cümle kurdunuz. Böyle bir cümle kurduğunuzda maşukunuzdan alacağınız cevap, büyük ihtimalle “Açım, senin tavuk göğsün turp turşusu gibi..” olacaktır!

Evet 10. Yıl Marşı Türkçesinin bozukluğu yanında, mantığa, sosyolojiye, antropolojiye de tamamen ters bir şiirdir. Behçet Kemal Çağlar ile Faruk Nafız Çamlıbel tarafından Cumhuriyet''in 10.yılında yani bundan 74 yıl önce yazılmış olmasına rağmen bu şiirin popüler olması 28 Şubat dönemine denk geliyor.

Örneğin şiirde “Türk''üz, bütün başlardan üstün olan başlarız..” cümlesi, eğer ırkçılık diye bir kavram varsa, ki var, bu cümle tam anlamıyla ırkçılığı tetikleyen bir cümledir.

Bu cümle, Yahudilerin kendilerini ''üstün ırk'' görmek bir yanılsama içine girmesi ile aynı neticeyi vermiyor mu?

Ya da sırf Yahudi diye yüz binlerce insanı fırına atan Hitler de aynı mantaliteye sahip değil miydi?

Ben Türk''üm ve Müslüman''ım; bu kadar..

Ne Türk olmaktan gocundum ne de Müslüman olduğum için hayıflandım; hatta Türk olmaktan mutluluk duyuyor ve Müslüman olmaktan dolayı Allah''a şükrediyorum. (Elbette Türk olmaktan dolayı “gönenmek” ve Müslüman olmaktan dolayı şükretmek, Türk ve Müslüman olmayanlara “kahrolsun” demenin mazereti değildir.) Ama siz kalkıp “Bütün başlardan üstün başlarız..” derseniz; Türk olmaktan değil ama Türklüğün böyle ''izah edilmesinden'' mutsuz olurum.

Bu, “Ben iyi yazarım..” demek ile “Ben dünyadaki gelmiş geçmiş tüm yazarlardan üstün bir yazarım..” demek arasındaki fark gibidir.

Birincisi iyidir; çünkü iddialı olmak iyi bir şeydir..

İkincisi ise kötüdür; çünkü bu, megalomanlıktır ve megalomanlık bir nevi hastalıktır.

Aynı şiirde yer alan “Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız..” cümlesi de en azından “bilim”e hakarettir.

Bu cümle, “Tarih boyunca vardık, kıyamete kadar var olacağız..” şeklinde kurulsaydı mesele kalmazdı.

Keza, “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan..” demek de anlamsızdır.

Böyle bir cümle kurduğunuzda birisi çıkar ve der ki: “İyi de Atatürk, 1923''te mi doğdu; Atatürk gibi bir lideri yetiştiren Osmanlı ordusunu ve okullarını şimdi biz nereye koyacağız?”

“Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan..” diyerek 1997''de post modern darbe yapanlar, 3-4 yıldır yurdun dört bir tarafının “internet ağıyla örülmesini” niye kabullenemiyorlar?

Tabii marş deyince benim aklıma ilk gelen marş İstiklal Marşı..

Bu marşı binlerce kez dinlememe rağmen hala etkilenirim; çünkü içinde bir ruh barındırdığını düşünürüm.

Ama bu marşın bestesi, güftesi ile “mütenasip” değildir.

Örneğin, “Larda yüzen..” gibi ciddi bir prozodi hatası taşımaktadır.

Gerçi bunu Antalya''daki bir plaj ismine izafeten “Lara''da yüzen..” olarak anlayan ve “bir mesincır uğruna ya Rab ne ocaklar söndüren” bir “gnçlk” de yok değildir!

Kemal Anadol ulusalcılığı

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, perşembe akşamı ATV Anahaber''de konuşurken neredeyse mikrofonu yutacaktı.

Anadol, elinde radikal gazetesinin 1995 yılına ait bir nüshasını gösteriyor ve Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül''ün bir zamanlar yapmış olduğu konuşmaların vahametini dile getiriyordu.

Anadol özetle şöyle diyordu: “Abdullah Gül bir zamanlar bu devletin temel niteliklerine aykırı düşünceler dile getiriyordu. Bugün aynı sözleri söylemese bile aslında aynı zihniyete sahip olduğu su götürmez bir gerçek..”

Abdullah Gül''ün gazeteye yansıyan sözlerinin doğruluk derecesini bilemiyorum.

“Doğru” sözlerin gazeteye “yanlış” bir şekilde aksetmesi de ihtimal dahilindedir. Bunun test vasıtasının da konuşmanın bant çözümü olduğu aşikardır.

Evet Abdullah Gül''e bunları söyleyen Kemal Anadol''un siyasi özgeçmişini merak edip kısa bir araştırma yaptım.

Çıkan sonuç şu: Anadol, CHP''ye üye olmadan önce Sosyalist Birlik Partisi''nin Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüten biri isimdi.

SBP''nin kurucuları arasında yer alan Anadol''un partisi niçin kapatılmıştı?

Anayasa Mahkemesi''nin 1993 / 4 E., 1995 / 1 K. sayılı, 19.07.1995 tarihli kararı özetle şöyle:

“SBP''nin parti programında yer alan ''Kürt sorununun bugün geldiği yer Kürt halkının uzun mücadele sürecinin ve birleşik olarak Kürt politik örgüt ve hareketlerinin varlığıyla gelinen yerdir. Son 10 yılda Türkiye açısından PKK. öne çıkan Kürt örgütü durumundadır..'' cümlesi ile ''Kürtlerin üniter devlet kurabilmesi mümkün olmalıdır..'' şeklindeki cümlesi SBP''nin kapatılmasını gerektirmektedir. Oybirliği ile..”

Demek ki Anadol, kurucusu ve genel başkan yardımcısı olduğu partinin PKK''yı Kürtlerin önder örgütü olarak görmesini benimsemiş..

Şimdi ben kalkıp “Kemal Anadol''un PKK''yı meşru gören çizgiden ulusalcı çizgiye kayması, samimiyetsizliğini ortadan kaldırmaz..” dersem, ne olur?

Ayıp olur!.

17 yıl önce
Şu cümleyi anlayan varsa, anla ki!..
Ulan ezik! Yine mi Avrupa’ya rezil olduk?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?