|
Merhaba derken...

Her klişe söz kötü değil; mesela Ramazan-ı Şerif için kullandığımız ‘On Bir Ayın Sultanı’ ifadesinin bu kadar yerleşik hale gelmesi dil ve anlayış olarak bize güzel şeyler kazandırıyor, hoş açılımlar getiriyor. Ancak dilimize yerleşen kalıp sözlerin çoğu böyle bereketli değil; yüzeysel kavrayışı, ezber anlayışı, boş tekrarı beraberinde getiren klişelerimiz hep daha fazla. Aslında artık ezbere dönüşen bu sözlere klişe deyip geçmek mümkün olabilirdi. Eğer bu klişe sözler, klişe anlayışların yolunu açıp bizi anlayış fakiri haline getirmeseydi.

Ramazan-ı Şerif’in dünyayı şereflendirmesiyle birlikte özellikle medyanın öncülüğünde bu klişeler on bir aydır kapalı tutuldukları raflardan tek tek indirilecek, bunun böyle olduğuna her sene bizzat yaşayarak şahit oluyoruz. Medyanın her sene tekrar ettiği bir haber menüsü var Ramazan ayı ile ilgili. Önce ‘ilk teravih kılındı, camiler doldu taştı haberi’ yapılacak, her yıl hemen hemen aynı kelimelerle yapıldığı gibi. Cemiyet haberleri cinsinden ‘filancalar iftarda buluştu’ haberleri de ay boyunca aralara serpiştirilecek. Ortalama bir iftarın maliyeti, pide ve hurma fiyatları, meşrebe göre olumlu ya da olumsuz bir bakış açısıyla sıralanacak. İftar yemekleri için tarifler Ramazan magazinine ayrılan bölümleri dolduracak. Sahurda ne yersek, iftar sofralarında nelere dikkat edersek Ramazan’ı daha sağlıklı geçireceğimize dair reçeteler bıktırıcı sıklıkta önümüze çıkacak. Ve tabii hoca efendilerin yakasını alamadığı o hiç bitmeyen orucu neler bozar, neler bozmaz lakırdıları... Ramazan ayı geldiğinde, herkesin neden bu kadar sakız çiğnemeye, denize girmeye, kan vermeye heveslendiğini ben bunca senedir anlayamadım, anlayan var mı bilmiyorum.

Temelde pek de kötü şeyler değil belki bu sıraladığım medyatik yayınlar... Ancak meselenin aslı olan hakikat büyük ölçüde unutuluyor; Ramazan ayı, oruç ve beraberindeki ibadetler özünde maneviyatın meseleleri... Dolayısıyla bu müstesna ve bereketli zamanın her şeyden önce maneviyata ilişkin meseleleri gündemimize taşıyor olması gerekir. Biz daha sağlıklı olmak, daha iyi beslenmek, vücudumuzu dinlendirmek, sosyal dayanışmayı arttırmak gibi sebeplerle oruç tutuyor değiliz, bunlar işin yan etkileri... Biz teslimiyetimizin bir gereği ve güzelliği olarak, Allah bize emrettiği için oruç tutuyoruz. Meseleye buradan bakmak, sair meseleleri işin maneviyatının önüne geçirmeden, önemiyle orantılı olarak ele almak durumundayız.

Kafamızı öncelikle yormamız gereken sorular orucu neyin bozacağıyla değil, neyin tamam kılacağı, kamil hale getireceğiyle ilgili olmalı değil mi? Bunlar da yapılmaya çalışılıyor denecek, itiraz edenler olacaktır. Evet yapılıyor bir şeyler; ama işin magazinel kuru gürültüsünden duyup görebilene aşkolsun! İyi niyetli gayretlere rağmen önceliklerin korunabildiğini söylemek zor.

Ramazan ayının hepimiz için zenginliklerle dolu bir nimet, dünya bulaşıklarından temizlenmek adına paha biçilmez bir lütuf, hayatımızda yanlış giden şeyleri düzeltebilmemiz adına altın bir fırsat, çok değerli bir muhasebe, bir idrak tazeleme, bir arınıp yenilenme imkanı olduğunun çoğumuz yeterince farkında olmuyoruz. Bereketli Ramazan pınarları, biz onlardan akan hayat suyunu idrak kaplarına doldurulamadan çoğu zaman öylece boşa akıp gidiyor. Belki bu idrak eksikleri yüzünden yine çoğumuz Ramazan ayını her yıl az sabırla atlatılması gereken bir badire gibi görüyoruz. Bunu itiraf edenlerimiz de az değil... Bu can verici tecrübeden büyük kazançlarla çıkabilir, taptaze bir idrakle, arınmış bir maneviyatla, bilenmiş bir kullukla erişebiliriz oysa bayramlara. Mümkün bu ve bu rahmet, bereket ve mağfiret ayını böyle yaşayanlar da var bu topraklarda hâlâ.

Fırsat bir kere daha elimizden kaçmadan, önce kendim için, sonra herkes için böyle bir hatırlatma yapayım istedim. Ukalalıktan saymayacağınızı umarak...

Bu vesileyle Rahman ve Rahim olan Allah-u teâlâ’dan Ramazan-ı Şerif’in tek tek hepimize, aziz milletimize, ümmet-i İslam’a hayırlı ve bereketli kılmasını, kalplerimizi ve zihinlerimizi oruç farkındalığı ile genişletip ihya etmesini, bizi kötülüklere kapılmaktan ve musibetlere uğramaktan muhafaza etmesini canı gönülden niyaz ediyorum.

#Ramazan
#Medya
#Sahur
#Gökhan Özcan
1 yıl önce
Merhaba derken...
Herkes gider, şiir kalır
Bir Zamanlar Kıbrıs’ı unutmamak ve unutturmamak için
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’