|
At ‘fav’a bekle!
Sohbeti, muhabbeti bir tarafa bırakıp daha az harfle iletişim kurmaya alışınca, daha az duyguyla daha fazla yaygara koparabilmeyi de kendiliğinden öğrendik görünüşe göre!

Eskiler hâl dilini bilir, kuş dilini öğrenmenin peşine düşerdi, bizi tuş diliyle yetinmeye ikna ettiler!

Biliyor musunuz, hayatta yüzkırk karakterden daha uzun cümleler kurmak mümkün hâlâ!

Bir gün telefonlarınızın birbirleriyle konuşmaya başlayıp sizi yüzüstü bırakacaklarından endişe etmiyor musunuz?

“Görüşemiyoruz son zamanlarda” dedi biri. “Sorma, telefonum bozuk!” dedi karşısındaki.

İnsanların sohbet için düzenlenmiş mekânlarda buluşup saatlerce telefonlarını veya tabletlerini kurcalamasının uzaydan nasıl göründüğünü hiç düşündünüz mü? Aslında dünyadan da pek iyi görünmüyor!

“Sessiz ol!” dedi hışımla dönerek, “WhatsApp'ta millete bir şey anlatmaya çalışıyorum, ikide bir araya girip konuşmamı bölüyorsun!”

Geleceğin mezarlıklarında, muhtemel ki mezar taşlarına sadece ölenlerin 'nickname'leri yazılacak.

“maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın/ hepiniz mezarısınız kendinizin” diyor Nilgün Marmara... Var mı aramızda “Acımadı ki!” diyebilen...

“Şu küçücük ekranlarda her şeyi, acıları da, sevinçleri de sonuna kadar yaşadığınızı sanıyorsunuz. Ben hayatın tam içindeyim ve siz orada yoksunuz!” Yolda bulduğum buruşturulmuş bir kağıt parçasında böyle yazıyordu desem, bana kim inanır!

“Asrın Vebası: Narsisizm İlleti” kitabından birkaç cümle: “...sanal topluluklar insanlara başka bir kimlik yaratma imkanı veriyor: İsminizi, cinsiyetinizi ve fiziksel görünümünüzü kendiniz belirleyebiliyorsunuz. Hatta isterseniz, insan olmayan bir varlık bile olabiliyorsunuz. Ayrıca değişme özgürlüğüne de sahipsiniz. Sanal hayatınız bir felakete dönüşürse, yeni bir kimlik alıp her şeye yeniden başlayabiliyorsunuz. Elbette hepimiz ailelerimizi terk etmek, isimlerimizi değiştirmek ve deniz kıyısında yaşamak için Costa Rica'ya kaçma şansına sahibiz ama bu hiç de kolay bir iş değil... Sanal dünyada canınızın istediği kişi olmak çok daha kolay.”

Kendisini, her şeyin tam da kafasına göre olabildiği o yere ait hissediyordu ama yazık ki o yer gerçek değildi!

Yalana inanmak kolaydır, yalanla yaşamak da öyle... Bir yerlerde, bir zaman gerçekle karşılaşmamayı garanti ettiğimiz sürece...

Ne yaptığımızı, zamanımızı ne için sarfettiğimizi, ne tarafa yöneldiğimizi ve nereden uzaklaştığımızı uzun uzun düşünmeyi alışkanlıklarımız arasından çıkaralı çok zaman oldu. Bu neredeyse düşünmeyi tümden bırakmakla aynı şey!

Bazen bulunduğumuz yerin adresini biliriz ama bu yine de kaybolmuş olduğumuz gerçeğini değiştirmez! Herkes yerimizi bilir ama kimse bizi bulamaz!

Kendisiyle oturup iki çift lakırdı etmeden ölüp giden insanlar da var!

“Musallâda kim isen” dedi meczup, “sadece 'o'sun sen!”
#meczup
#sohbet
#WhatsApp
9 yıl önce
At ‘fav’a bekle!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi