|
Ayak izlerine takılan yolcu
Kendi kelimelerinin eline esir düşmüş bir insan için, kelimesizlik hâli dahi uçsuz bucaksız genişlikler vâdediyor.

Geçmişi hayat kitabımızın dibacesi gibi görüyoruz. Oysa kitap bittiğinde elimizde başka bir şey kalmayacak.

Ömrünün ilk yarısını hep bir şeyleri anlamaya çalışarak geçirmişti; yaşarsa, ikinci yarısını da muhtemel ki bildiklerini unutmaya çalışarak geçirecekti.

Korkarım bir gün herkes, meşakkatle yürünmüş onca yolun ardından, 'doğru'nun ilk başladığı yere daha yakın olduğunu anlayacak!

Bugün zihnimin çekmecelerini karıştırırken vaktiyle sormaktan kaçtığım şu soruyu beni orada sabırla beklerken buldum: Hayatın başından sonuna doğru büyüyerek mi ilerliyoruz, küçülerek mi?

Son zamanlarda hayat ne zaman arayacak olsa, hep meşgul çalıyor sanki insan!

Her tarafı kelimelerle hıncahınç doluydu, onları aşıp bir türlü anlamlara ulaşamıyordu.

Heybeni ıvır zıvırla doldurup durma ki, cevheri bulduğun zaman koyacak yerin olsun!

Her ağacın ya meyvesi olur, ya gölgesi... Aynı topraktan geliyorsun, sende hangisi var, bir düşün!

“Unutuyoruz ki cümle, bir düşüncenin, doğan, büyüyen bir düşüncenin, dalbudak salan bir düşüncenin fotoğrafı. Tohum bu, patlayacak, filizleşecek, ağaç olacak, dal verecek, yapraklaşacak, yaprak dökecek, çiçek verecek, meyveleşecek” diyor Üstad Cemil Meriç 'Jurnal 1'de.

Her tohum içinde bir çiçek saklar, büyüyüp boy attığında kimi o çiçeği dışa vurur, kimi içinde saklamaya devam eder.

Bir de şunu düşünün; uğraşıp didinip incir çekirdeğini dolduran söz ne hisseder? Malûm, onu da yapamayanlar var.

Âlemde 'faydasız' olanı arayıp bulabilen sadece insan... Ki o dahi, bizi 'fayda'nın kıymetinden haberdar etmekle kendince bir fayda üretmiş oluyor.

'Aradığını buldun mu?” diye sordular, “Bulabileceğim küçüklükte bir şey aramıyordum” diye cevapladı.

“Denizin kenarına kadar ayakların izi vardır. Lakin denizin içinde artık bir iz kalmaz” buyurmuş Hazreti Mevlânâ.

Akla sığmaz fikir gemilerini bir damla suyun üstünde yüzdürmeye mecal yetiren insanlar da var.

“Eğer aşık isen yâre/ Sakın aldanma ağyâre/ Düş İbrahim gibi nâre/ Bu gülşende yanar olmaz” diye çağlamış Seyyid Nizam'ın dilinden aşk, nûr olsun.

Hakikati alıp cebine koyabileceğine inanıyor sanki bazıları, hakikat bizi alıp cebine koysa, daha ne isteriz!

Bir şu rengarenk uzayıp giden kırlara bakın, rüzgar estiğinde 'eğilmem' diyen çiçek var mı?

“Mecnun'un aşkı nerede?” diye mırıldandı beyaz saçlı adam, “Biz hep Leylâ'nın güzelliğini konuşuyoruz”

“İçimden bir şey gelip geçti” dedi meczup, “adına dünya dediler!”
#meczup
#Cemil Meriç
#kitap
8 yıl önce
Ayak izlerine takılan yolcu
Ey kendim, ben neyim, ben bir kek miyim
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir