|
Bini bir yara

Fenalıklardan kendimizi tümüyle koruyamıyoruz. O zaman hiç değilse, gözümüzü hiç ayırmayıp yaptığımız her fenalığın ardında bir pişmanlık getirip getirmediğine bakalım. Çünkü artık birçok insan bırakın pişmanlık duymayı, fenalıklarından düpedüz haz almaya başladı!



Musallaya gelinceye kadar neredeyse herkesin birbirini kötü bildiği bir zamana doğru gidiyoruz. Muhtemel ki o zamanlarda hoca “Nasıl bilirdiniz?” diye her sorduğunda, mevtadan çok kendimizi nasıl bildiğimizi düşünüyor olacağız.



“Merhametten maraz doğar” sözünü 'merhametsizliğe çağrı' şeklinde anlamamak lazım... Çünkü malum, merhametsizliğin kendisi zaten maraz!



Kimse yaralanmasın diye gönül eğesiyle her yere yetişmeye, dünyanın bütün sivriliklerini törpülemeye azmeden insanlar da var.



Madem ki kendini tutamayıp büyüdün, parkta her boş salıncak gördüğünde için yanacak, hayat böyle!



Yıllar önce seyrettiğim bir filmden şu küçük hikayeyi not almışım: Felix, zekasını bizim kadar iyi kullanamadığı iddia edilen Bubba'yı hayatı boyunca kapalı kaldığı odanın dışına çıkarıyor. Bubba, üzerine yağmur damlaları düşmekte olan dünyayla ilk kez o anda karşılaşıyor. Alelacele bindirildiği otomobilin penceresinden kafasını çıkarıyor ve başını gökyüzüne doğru çevirerek ağzını açıyor. Yağmur damlalarının ağzının içine düşmelerini bekliyor ve sonra Felix'e dönüp o tatlı gülüşüyle aritmetiğe sığmayacak şu saf tespiti yapıyor: “Yağmurun tadı güzelmiş!”



“Bu kadar savunmasızken nasıl kıyıyor bu insanlar bize” diye söylendi dolapta kalan son iki yumurtadan biri. “Gel de kırılma!” diye iç geçirdi diğeri.



“Ayağını yorganına göre uzat” şeklindeki sözün, işinin ehli olmayan pişkin bir yorgancının eseri olduğunu düşünüyorum.



Bir de şunu düşünün, boş bulunup çorabın ucundaki delikten başını çıkaran küçük parmak ne hisseder?



“Yüreğinin götürdüğü yere git” dediler, o da gitti. Ters yönde gitmekten ceza kestiler.



Yaz yağmuru devam ederken, her gökkuşağı ilk kez sahne alacakmış gibi heyecanla sırasını bekler.



Her biri bir köşede derdinin kuyusuna düşüp gitmiş insanlar; bilin ki dünya her şeyi önüne katıp götürüyor, bir tek sizin derdinize dokunamıyor.



“Döndüm yıllara karıştım/ Yandım küllere karıştım/ Tozdum çöllere karıştım/ Yele yaslandım ağladım” diye söylemiş Aşık Hüdai, rahmet olsun.



Toprağa her gömdüğünün sonu geldi sanma, bak bakalım tohum ölüyor mu?



Hislerime o kadar güzel tercüman oluyordu ki, onu dinledikten sonra bir daha hislerimin ana diline geri dönemiyordum.



“Bir kişi bir söyler” dedi meczup, “bin kişi bin anlar”


#Bini bir yara
#meczup
#Merhamet
٪d سنوات قبل
Bini bir yara
Çöl iftarında çay içmek
Bizi aldatan bizden değildir
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm