|
Gazze"yi yazamamak

İnsanın sözsüz kaldığı zamanlar var. Gazze"ye bombalar yağmaya başladığında sözler zihinlerden çekiliyor. Çocuk bedenlerini kana bulayan ölüm bezirganlarına söyleyecek bir şey bulmak zor. Acıyı tarif edecek kelimeleri yan yana dizebilmek daha zor. Hiçbir şey söylememek, sessizce bir kıyıda olan biteni izlemekse belki hepsinden daha zor.

Yazacak çok şey var belki ama ben günlerdir terazinin kefelerini dengeye getirecek ağırlıktaki o kelimeleri arıyorum. Zalimler Gazze"nin başına her çöreklendiğinde bu güçlüğü hep yaşıyorum. Böyle sınır tanımaz bir kötülük ısrarını anlayabilmek mümkün değil ki, anlatabilmek mümkün olsun. Bu pervasız zulmün yol açtığı acıları kelimelerle dindirebilmek mümkün mü peki? O da değil!

"İsrail" artık bir kavram, bir devlet değil... İnsanın kanını donduran cümlelerin öznesi... O kavrama öyle ya da böyle aidiyet hissetmeyenlerin bu yapılanları zihnine sığdırabilmesinin bir yolu yok. Kim "İsrail"in yaptıklarını makul, anlaşılır, kabul edilebilir buluyorsa, hiç kuşku yok ki, onunla arasında bir aidiyet bağı var. Her aklına estiğinde bir şehrin üstüne tonlarca tahrip gücü yüksek bomba yağdıran ve çocuk demeden, yaşlı demeden, kadın-erkek demeden yüzlerce insanı katleden bir zihniyeti "anlıyor" olmak, ancak aynı zihniyete göbekten bağlı olmakla açıklanabilir.

İsrail bu gezegende sınır tanımayan saldırganlığın simgesi haline gelmiş, şiddet kültürünün en uç örneklemelerini sergileyen bir zorba yapı... Dünyanın damarlarına kötülük zerkeden devasa bir şırınga... Bizler bu sınır tanımaz kötülüğü açıklayabilecek kelimeleri bir araya getiremezken; eli kanlı bu şiddet üssünün yapageldiklerini makul bulabilenleri, savunma hakkı olarak görebilenleri ne yapacağız? İsrail"i kollayanların mimarlığına soyunanların kurguladığı yeni çağın neresinde duracağız? İsrail, halının altına süpürülemeyecek bütün haltlarını, bombalar her patladığında alelacele kötülüğün hamiliğine soyunan, parlatılmış barış ya da demokrasi ya da özgürlük mavalları denkleştiren batılı bezirganların arkasına saklanarak işledi. Bush, Clinton, Obama, Nato, BM, vesaire... Bu yalan düzeni, bu karanlığı daha ne kadar örtbas edebilecek?

Bizler, bu zulme daha kundağında yakalanan bebek şehitleri daha kaç kere, hangi kelimelerin tahammül gücüne sığınarak anlatalım. Var mı böyle bir gücümüz? Bir yanda zalimler bir şehrin üstüne her dakika ölüm kusarken, kırık dökük kelimeler gevelemeyi kendi vicdanlarımıza nasıl sığdıralım? Yazacak ne kaldı? Söylenebilecek hangi söz? Aklın, iz"anın, vicdanın, insanlığın sınırı daha nereye kadar zorlanabilir?

İtiraf ediyorum, acizim. Bırakınız kanayan bu insanlık yarasına bir parçacık merhem olmayı; bu acıyı anlatacak, bu yarayı sayısız defa açan, kanırtan, didikleyen o katıksız kötülüğü ifade edecek kelimelere sahip değilim. Yazabildiğim ve yazamadığım o kelimeler, söyleyebildiğim ve söyleyemediğim bütün o sözler, bir ok olup kendi vicdanıma batıyor, kendi kalbimi yaralıyor.

İsrail bir imtihan... Gazze bir imtihan... Ölüm kusan bombalar bir imtihan... Parçalanan çocuk bedenleri bir imtihan... Boğazımızı düğümleyen bütün o kelimeler bir imtihan... Bizi sözsüz bırakan bu ağır imtihan için kalpler dolusu niyaza ihtiyaç var.

Kötülüğün kendini bu kadar cüretkarca aşikar etmesi, olsa olsa bir kıyamet alameti çünkü...

11 yıl önce
Gazze"yi yazamamak
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’