|
Hikâye var hikâyeler içinde
Her hikâye sayısız başka hikâyeyi birbirine bağlıyor ve aslında her hikâyenin içinde sayısız başka hikâye var.

Uzun sürmüş bir gecenin seherinde pencereden sessiz sokağa bakarken, evinin hemen karşısında bir adamın etrafını çeviren sokak kedilerine elindeki poşetten yiyecek bir şeyler dağıttığını gördü. Sonra başka seher vakitlerinde bu manzarayla birkaç kez daha karşılaştı. Her seher vakti kediler sokağın farklı köşelerinden sessizce süzülüp geliyor, aynı noktada adamı dakikalar boyunca yine sessizce bekliyorlardı. Anlaşılan bu durum uzun zamandır aynı şekilde devam ediyordu. Bu hadise üzerinde uzun uzun düşündü ve nihayet şuna kanaat getirdi: Onu bir seher vakti pencereye çağıran şey bir sevk-i ilahiydi; Allah (c.c.) kullarından bir kulunu, sokak kedilerinin rızkını vermek için vesile kıldığı bir başka kulunun güzelliğine şahit tutuyordu.

Bizler anlaşılmaz bir ısrarla 'parça'nın diğer parçalarla bağını çözmek için uğraşaduralım; 'bütün', bizim bu huysuzluklarımıza gülüp geçerek her şeyi rahatça kapsamaya devam ediyor.

Hayır, “Hayat bir kum saati ve hepimiz düşeceği vakti bekleyen birer kum tanesiyiz” demedi beyaz saçlı adam. Hemen yanı başında oturandı bunu aklından geçiren.

Kalabalıkların içinde de olsak tek başımıza imtihan ediliyoruz. Ama buna karşılık, tek başınalığımızın bile âlemle bütünleşmemizin bir yolu, bir biçimi, bir ifadesi olduğunu hiç unutmamamız gerek!

Gözünüze, rüzgârda çaresizce oradan oraya sürüklenir gibi görünen bütün o sarı kuru çalıların, kendini rüzgârın ellerine bırakmış hûşû içinde semâ etmekte olan kendi halinde birer semâzen olduklarını söylesem, bana kim inanır?

Ne zaman durduk yerde kalbi seğirse, içinden “Biri beni düşünüyor!” diye geçiren insanlar da var.

“Dünyada seni gerçekten dert edinen birilerini bulursan, onların yanında kal” diyor 'Su Üstüne Yazı Yazmak'ta Muhyiddin Şekûr, Allah'ın selamı üzerine olsun.

Suyun üstüne yazı yazmayı nafile çaba gibi görenler olabilir; onların belli ki suyun okuma yazma bildiğinden haberleri yok!

“Dünya ne kadar büyük!” diye mırıldandı hayretle koca fil. “Bir de bana sor!” dedi filin tepesinde zıplamakta olan pire.

İlk düğmeyi yanlış iliklemek değildir asıl trajik olan, bunu farkedenin açıkta kalan son düğme olmasıdır.

“Neden hayat bu kadar zorlaştı?” diye sordu biri. “Çünkü güne Besmele'yle başlayanlar azaldı” diye cevap verdi yanındaki.

“Hamı pişiremezsen, bari pişmişi ham etme!” buyuruyor Hacı Bektaş-ı Velî (k.s.)...

Topraktan binbir türlü nebat, binbir türlü ibretle beraber biter; gören göze ne mutlu!

“Isırgan gibi olma, dokunan sende eza cefa bulmasın” dedi meczup, “fesleğen gibi ol ki, dokunan sende ferahlık bulsun!”
#hikâye
#meczup
#Muhyiddin Şekûr
9 yıl önce
Hikâye var hikâyeler içinde
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim