|
Kendi yaramızın tuzu olmak
Bunca yol yürüdükten sonra benim aklımın erdiği gerçek şu: En zoru insanın insanlıkla imtihanı... İnsanlığımızı başkalarına karşı savunmaktan daha ağır ve zor olan, insanlığımızı kendimize karşı savunmamız...

Her yönden birer birer tahammülü zor kara haberler gelmeye başladığında, kendimizi 'insan'da sabit tutmakla ya da tutamamakla sınanıyoruz aslında.

Sinsi bir ses, sürekli başkalarının yaptığı kötülükleri fısıldayıp duruyor kulağımıza. Bir kötülük dağı birikiyor içimizde bu fısıltılardan. İstiyor ki o ses, kendi muhtemel kötülüklerimiz için başkalarının had hudud tanımayan kötülüklerinden uygun bahaneler bulalım. Bizi 'insan'ın sınırları dışına çıkartacak adımları o bahanelerle meşrulaştıralım ve o rahatlıkla frenlerimizi boşa alarak kargaşanın içine körlemesine dalalım. İnsanlıktan hiç nasibi olmayanların yaptıklarını mazeret kılarak biz de insanlığımızdan vazgeçelim.

Biz her zaman olan bitenin dışımızda gerçekleştiğini, oyunun bir sahnesi olduğunu ve her şeyin orada yaşandığını düşünüyoruz. Oysa bu oyun toplumla oynanan bir oyun ve hepimiz hikayenin içindeyiz. Nasıl bir sonuç ortaya çıkacaksa; duygularımızla oluşturduğumuz dalgalar taşıyacak toplumu oraya. İnsan kazanacaksa onun zaferini bizim insanlıklarımız yazacak. Kaybedecekse, tek tek bizim insanlıklarımız kaybedecek!

Duygular deyip geçmeyelim; mesela aklıselimi ortadan kaldıracak bir öfke dalgası hâkim olacaksa toplumsal hayata, bu kirli kurgunun sahipleri öfkeye sebep olacak kıvılcımları çaktıracak sadece. Önüne aklıselimi katıp götürecek seli tek tek biz oluşturacağız önüne set çekmediğimiz, taşmasına göz yumduğumuz öfkelerimizle. Tek tek birer rahatlama imkanı gibi görünen ama bir araya geldiğinde fazlasıyla tahripkâr hale gelen seğirmelerimizle.

İnsan, bir haksızlığa, bir kötülüğe, zulme, caniliğe, vahşiliğe karşı elbette ses verecek, elbette bir duruş gösterecek. Ancak yıkmaya çalışanların işini kolaylaştıracak şekilde değil! Peki nasıl? İnsanı, insanlığı ayakta tutan şeyler nelerse onları ayakta tutacak şekilde, doğrunun yanında duran bükülmez bir dirayetle!

Canlar gidiyor, kolay değil! Elbette kolay değil! Elbet yanacak içimiz ve elbet vurulanla vurulacağız. Ama o giden canların ana babalarının, eş ve evlatlarının gösterdiği asalet ve basireti bizler de göstereceğiz. Bu acılarla bizi sevketmek istedikleri yere yönelmeyeceğiz. Kötülüğün çağırdığı yere gitmeyeceğiz. Yani yanılmayacağız, yani kötülüğe ve kötülere yenilmeyeceğiz.

'İnsan'da sabit kalmak zorundayız, her ne olursa olsun. Bizden neyi, neleri feda etmemizi istediklerini görebilmeliyiz. Aklıselim dairesinden çıkmamızı istiyorlar. Kıblesi bir, gönül istikameti bir, mayası bir, hikâyesi bir insanların arasına uçurumlar açmak istiyorlar. Birbirimizin dilinden, kalbinden, efkârından anlamayalım istiyorlar. Birbirimizin sesini duymayalım istiyorlar. Yaralar kurumasın, sürekli kanasın ve kangrene dönüşsün istiyorlar. Aklımızı, kasten tutuşturulan bu yangınlarda tümüyle yitirelim istiyorlar.

Gözümüzü sadece bugün olanlara bakmaktan koruyalım. İllüzyonun ön şartı budur. Bugün olanlara son asırdan, ondan önceki asırdan, asırlardan aldığımız derslerle bakalım. Yeryüzü büyüklüğünde, kainat büyüklüğünde ve mavera şuuruyla bakalım. Bilelim ki üzerimizde biriktirilen duygusal basınç, biz 'insan'dan dışarıya çıkalım, dirayetimizi elimizden düşürelim diye! Bizi diri kılan kimya çözülüp bu topraklardan akıp gitsin diye!

Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz, kötülükle varolanın iki cihanda hüsrandır sonu. Tedbir, alması gerekenlerce elbette alınacaktır. Ama asıl tedbir, bilelim ki, bütün kışkırtmalara rağmen dimdik iyilikte kalmak, kötülüğün çağrısına kulak tıkamaktır. Kulağımıza fısıldanan kötülük lisanını asla ve asla konuşmamaktır.

Çünkü kötülüğün cephesi, nihai olarak ancak yapıp ettikleriyle bizi 'insan'dan, 'iyi'den, 'doğru'dan dışarı çıkartamayacağını anladığı zaman düşer.
#terör
#insanlıkla imtihan
#meczup
٪d سنوات قبل
Kendi yaramızın tuzu olmak
Bir serpme kahvaltı sofrası hikâyesi(4)
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir