|
Kulağıma ne fısıldadım?
Can boğaza gelmek için yola çıktığında, Allah-u âlem şu yakıcı sual ondan önce akla gelecek: “Değdi mi bari?”

Ölüm, hiçbir insan için, zaten yaşamıyor olduğu gerçeğinin resmiyet kazanmasından ibaret olmamalı!

“Gafil gezme şaşkın” dedikten sonra, “Şu dünyada üç beş arşın bezin var/ Tüm bedesten senin olsa ne fayda” diye kulağımıza küpeyi takıveriyor Kul Himmet... Bunlar hep ezbere bildiğimiz sözler demeyelim; bir kere daha bilelim, künhüne varmaya, hikmetine ermeye bir daha gayret edelim. Hem ahvalimiz aşikâr; gafleti de, hikmeti de hep bildiğimiz şeylerin içinden bulup çıkarmaya meyyâl değil miyiz biz?

Kişi, gönül dalına konan mânâ kuşunun, ahengin ufacık bir yaprağının yere düşmesiyle ürküp kaçacağını bilse de, kendini sükût denizinin kıpırtısızlığına öylece bırakıverse...

Hem yine bilse ki; ürküp kaçan her kuş gönlü biçare bırakır. Gönül ardı sıra uçmak ister uçamaz, kalmak ister kalamaz!

“Bir şey yapıyorum, sonra pişman oluyorum” dedi başı önünde. Kısacık bir sessizliğin ardından, “Nefs bizi tutup götürmek ister, biz de gitmek isteriz ama paçamız iman çivisine takılır. Zorlamamak lazım ki, paçamız yırtılıp o çividen tamamen kurtulmasın!” dedi beyaz saçlı adam.

Günah hep gözümüzün önünde, bir adım ötemizde duruyor. Tövbeyi ise pişmanlık vadilerinin bin bir çileyle dolu yollarında döne döne arayıp bulmak gerekiyor.

Günah işleyip tövbe eden, sonra tövbesini bozup yine günah işleyen, sonra yine pişman olup tövbe edenin kulağına yücelerden bir ses gelir: “Eğer cenneti istiyorsan gel, kapıyı açtık. Günahı işleyen sensin, dönmeni bekleyen biz!” Böyle anlatıyor Attar, Mantıku't-Tayr'da...

Günaha kandığından değil, sırf tövbeye hasretinden, ayağını bile isteye taşa takan insanlar da var.

Bir insanın günahına takılma, ola ki o tövbe eder kurtulur, günahı senin üstüne yapışır kalır.

Belki de en büyük tövbe en küçük günaha karşı yapılandır. Günahın en küçüğünün dahi farkında olan bir idrak, büyüğünü zaten tövbesiz bırakmaz.

Şeytanda senaryo bitmez ve o hiçbir zaman bizim için mutlu son yazmaz! Başkalarının günahının sürekli gelip gelip gözümüze batması, bizi kendi ahvalimizin ırağında tutmak için sıkça yazdığı bir senaryodur mesela. Filmin kaybedeni olmak istemeyen, senaryonun kapısını senaristin yüzüne çarpıp bu karanlık kurgunun dışına çıkmak zorunda! İşte bu senaryolar üstü senaryo!

Ne mutlu o kişiye ki, âlem düşünmek için içi boş bir zaman ararken, o içinde tefekkür olmayan tek bir nefes almaya!

Günahsız insan yok ama tövbesiz insan var; kibri kendi günahının perdesidir insanın.

“Kibri çok uzakta mı arıyorsun” dedi meczup, “o seni bulmuş, haberin yok!”
#meczup
#kibir
#tövbe
8 years ago
Kulağıma ne fısıldadım?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi