|
Aynı oyun, aynı tezgah, aynı mekan, sadece zaman farklı

Bilinen gerçeği bir kez daha hatırlatayım:



12 Eylül 1980 Darbesi

'ne giden yolda, Türkiye her gün evlatlarını toprağa vermişti. İç savaş günleriydi ve her gün sokaklarda onlarca insan can veriyordu.



Kör kurşun, karanlık sokaklarda, karambol köşelerde, sağcı ya da solcu ayırt etmeden gençlerin üzerine akıyordu.



Namluların ucunda İslamcısı, Ülkücüsü, sosyalisti, toprağa düşüyordu.



Darbeci Kenan Evren, “Şartlar oluşsun diye…”

diye başlayan cümlenin devamında,

“Bekledik”

diyordu. Yani, her gün ortalama 40 gencini toprağa veren Türkiye'de daha

onlarca genç toprağa düşsün ki askerin darbe yapmasının “meşruiyeti” oluşsundu

. Öyle de oldu!



Namluların kustuğu mermilerle toprağa düşen gençlerin, kanları üzerine 12 Eylül Darbesi yapıldı. Ve o gün, TRT'deki bildiriyi okuyan

Kenan Evren, “Türk Silahlı Kuvvetleri, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek içün, yönetime el koymak zorunda kalmıştır”

dedi.



***


Daha sonra kriminal raporlardan anladık ki,

bir namlu sabah sağa, akşam sola çevrilmiş.
Bir silah sabah bir Ülkücü genci, akşam bir sosyalisti toprağa düşürmüş

; darbecilerin darbe yapmasına meşruiyet kazandırmış..!



Peki o silah nereden gelmiş ve kim tarafından kurulmuştu?



Mahir Kaynak'ı

rahmetle analım… O diyordu ki,

“Türkiye'de sol örgütlerin Moskova ile irtibatlı olduğunu sanırdık. Oysa bildik ki hepsinin menşei Batı!”


Batı derken siz onu Brüksel, Londra, Bonn (Bugün için Berlin) anlayın…



İlginç değil mi?



Brüksel'in sadece Avrupa Birliği'nin merkezi olmadığını bilenler için ilginç değil

… Aynı şekilde, o sabah Ülkücü'yü, akşam sosyalisti vuran silahın menşeinin de Brüksel olduğunu bilenler açısından da…



GEZİ'DE ÖLENLER ALEVİ, ÖLDÜRENLER FETÖ'CÜ ÇIKMIŞSA


Neyse devam edelim.



12 Eylül öncesinde, sabah bir Ülkücü'yü akşam bir sosyalisti toprağa düşüren kurşunun ateşlendiği silah aynıydı dedim ya… Niye bu konuyu tekrar hatırlattığımı merak ediyor olmalısınız.



Anlatayım…



Dün bir haber düştü internet sitelerine:



Gezi provokasyonu sırasında hayatını kaybeden

Ali İsmail Korkmaz

'ın ölümüne ilişkin davada yargılanan

polis memurunun
avukatı Mutlu Karayılan'ın FETÖ'den gözaltına alındığını, telefonunda ByLock

bulunduğunu duyuruyordu haber.



Bu haberi okuyunca, beynimde şimşekler çaktı.



Biliyorduk, birçok örneğimiz vardı… Lakin bu son örnek işin mahiyetini görmemiz için yeni bir fırsat.



“ALEVİ KALKIŞMASI” PROVASININ ARKASINDAKİ ALMANYA


Gezi provokasyonunu bir

“Alevi kalkışması

”na çevirmek için

Almanya

başta olmak üzere birçok dış odak müdahil olmuştu.



Protesto gösterilerinde Alevi gençlerin ön saflarda yer alması için her türlü numara çekilmişti. Sadece Taksim Meydanı'nın işgali ve Kızılay'daki yürüyüşleri hatırlayın yeter.



Gezi provokasyonunun bir tarafında Alevilerin başını çektiği protestocular vardı, karşılarında ellerinde silah, polisler!



Hatırlayın o dönemde Türkiye genelindeki protestolarda 7 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bunlardan biri de çocuk yaştaydı.

Ve orijinleri hep aynıydı: Alevi kökenli..!


Bu kadar tesadüf olabilir mi?



Bu kadar olur mu?



Olamaz diyeceksiniz ama oldu.



Çünkü tıpkı 12 Eylül'e giden yolun taşlarını döşeyenler gibi, Gezi provokasyonunu tezgahlayanlar da

“Yönetilemeyen bir Türkiye algısı”

na oynamıştı.



12 Eylül öncesi, sabah bir Ülkücü'yü, akşam bir sosyalisti vuran silahın menşei neyse, Gezi'de Alevileri sokaklara döken ve onları kurşunlayanları örgütleyenlerin menşei aynıydı.


Alevileri sokaklara döktüler. FETÖ'cü polisler tarafından o gençlerin bazılarını toprağa düşürdüler. Çıkan çatışma ve kargaşayı da

“Yönetilemez Türkiye”

algısıyla pazarladılar.



Sahi, Almanya'daki

“Ali'siz Alevilik”

fikrini örgütleyenlerle,

Cami-Cemevi projesi

yle Alevileri provoke eden FETÖ arasındaki bağı hala çözemedik mi?


Bir yıl önce “darbe” olacak diyen şimdi “güvercinler gibi serbest kalacaklar” diyor

Amerikalı Senatörlere para yardımı yaptığını belgeyle ispatladığım için

beni mahkemeye veren firari FETÖ'cü

Abdullah Aymaz

, tam bir yıl önce “Nevbahar'da

Kışlada letaif, derinliğince bir uykudan uyananlar gibi…”

diyerek darbenin olacağını ima etmişti.



Aynı Abdullah Aymaz, firar ettiği Amerika'da yazdığı son yazıda bu kez hapishanedeki FETÖ'cülerin baharda güvercinler gibi özgürlüğe kavuşacakları kehanetinde bulunmuş.



Sözüm ona rüya metaforu üzerinden kurguladığı yazısında Feto'nun kendisine seslendiğini ve, “(…) 'Karşıya bak!.. Ne görüyorsun?' dedi. Baktım, garip ve

büyük kafes

!.. (…) İçinde binlerce güvercin… Hepsi de çıkmak için çırpınıyorlar.

Büyüğümüz

(Feto),

'Şimdi bu güvercinler serbest kalacak…”

diye yazdı.



Abdullah Aymaz aynı yazıda “itirafçıları” da tehdit etmeyi ihmal etmiyor. Diyor ki,

“(…)


serbest kaldıkları yerde güvercin yemleri var

; görünüşleri ve tadları çok güzel ama

yalancı bir güzellik ve zehirli bal tadındalar

… Yanılıp da

o yemlere tenezzül edenler yerde kalacak.”


BİR YIL ÖNCE DARBE ÇAĞRISI YAPTI BUGÜN HAPİSTEKİLERE ÖZGÜRLÜK VADEDİYOR


Lütfen hafızanızı tazeleyin, 1 Mart 2016'da yani bundan bir yıl önce Abdullah Aymaz, şöyle yazmıştı:



“Bahar sadece bahçelere bağlara gelmez; dağlara, dağlardaki yamaçlara, hatta kuş yavrusu gibi 'tüylenen kayalara', havaya, suya toptan gelir.

Mabed, mekteb ve

kışla

da letaif, derinliğince bir uykudan uyananlar gibi gerine gerine, esneye esneye de olsa silkinip kendine gelmektedir. (

…)

Nevbahar mesajının üflendiğini hissetiniz mi

? (Sızıntı Dergisi 1980) Şimdi de 36 sene sonra, diyorum ki: Yusuflara müjdeler olsun!..”



***


Bir yıl önce asker içindeki FETÖ'cülerin baharda darbe yapacağını “müjdeleyen”(!) Abdullah Aymaz, bir yıl sonra bu kez hapisteki FETÖ'cülerin baharda serbest kalacağını, itirafçılarınsa cezalandırılacağını söylüyor.



Sahi bu alçaklar hala nelerine güveniyor?



Yoksa devletin içine yuvalanmış kriptolar hala operasyon çekmeye devam mı ediyor?



Ne dersiniz?







#FETÖ
#12 Eylül
#Gezi olayları
#Cami
#Cemevi
7 yıl önce
Aynı oyun, aynı tezgah, aynı mekan, sadece zaman farklı
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak