|
Bekledik geldi ve o da geçti

Bir bayramdan arta kalan.



Cuma hutbesinde hoca, “Bayramlar tatil değildir” diyerek söze başladı, “sılayı rahim”den, akrabaya iyilik etmek


ve ziyaretten devam etti.



Diz üstü otururken, naylondan imal edilmiş hasırın desenlerinin ayaklarıma iz yaptığı anlardı.



Ve hoca hutbeye devam ederken dalıp gitmiştim.



***


Benim köyüm Anadolu'nun orta yerinde, yüz yıllardır fakir olarak yaşayan ve fakat bir gün olsun “zarı” olduğunu söylemeyen kalbi mutmain insanların yaşadığı bir Türkmen köyüdür.



Bayram sabahı saat 6'ya geliyordu ki soluğu köyde aldım. Eve çıkmadan doğruca camiye yöneldim.



Bayram namazına az bir süre kalmıştı.



İçeri girdim. En ön safın sağ tarafında evimizin büyüğü ağabeyim diz kurup oturmuştu, gördüm.



Arkasındaki safa oturdum. Ağabeyimin sağ omzuna elimi uzatıp dokundum, sessizce.



Döndü beni görünce biraz kenara çekildi “gel” diye işaret etti.



Yanına geçtim. İlk safın sağ tarafına.



Bizim köyün camiinin ilk safının sağ tarafı, yani ki minberin hemen solu çocukluğumda Seferberlik Bakiyelerinin namaz kıldığı bölümdü. Dedem Hasan Onbaşı'dan İbrahim Hoca'ya kadar bütün İstiklal Savaşı gazileri orada namaz kılardı.



Son Seferberlik Bakiyesi de göçünce bu dünyadan o safın o tarafında köyün en yaşlıları namaz kılar oldu.



En son babam rahmetli ile bir kaç “eski adam”ı hatırlıyorum, orada...



İşte o safta ağabeyim ile birlikte önce metalik bir ses tonu ile merkezi vaazı dinledim. Sonra İş Kur tarafından istihdam edilen köye geçici görevle gelen genç imamın arkasında Ramazan Bayram Namazı'nı kıldım.



(Bu köyün adı eskiden Hocalar köyüydü, bir namazı kıldıracak bir kaç insan hep olurdu)



Namazın ardından imam ile birlikte köyün en yaşlısı başa geçti. Caminin içinde musafaha yaptık. Genç yaşlı çoluk çocuk, bayramlaştık.



Çocukluğumda, “Camici çıksın” diye bir deyim vardı köyde. Yani cemaat camiden çıkmadan ev ziyaretine gidilmez. Çocuklar şeker toplamaya başlamazdı.



Köyü bir baştan bir başa geçip de eve geldiğimizde kahvaltı telaşı çoktan başlamıştı.



Dedemin bir zamanlar eşeğini bağladığı, ebemin koyunlarını sağdığı avluda şimdilerde çam ağaçları, güller, erik ve vişneler var.



Onların altında kahvaltıya oturmadan önce evin büyüğü annemin başa geçtiği bayramlaşmamızı yaptık. Ve sofraya oturmuştuk ki ellerinde torbalarla çocuklar çıka geldi.



40 yıl öncesi gibi...



“Camici çıkmış” çocuklar şeker toplamak için kapıya gelmişti.



Ben de çocukken elime aldığım bir bez torba ile şeker toplardım., “Camici çıktıktan” sonra. Lakin o kadar çekingendim ki bir tek halamların evine gidebilirdim.



Neyse, çocuklar çikolatalarını, şekerlerini hatta harçlıklarını alıp gittiler. Biz yine sofra başında kah eski günleri anarak, kah çocukların geleceği ile ilgili konuşarak kahvaltı etmekteydik.



Bu arada alışkanlık gereği akıllı telefondan haberlere bakıyordum.



“Bu bayramda 30 bin Türk Yunan adası Rodos'a geçiyor” minvalinde bir haber okudum. Ardından Ege ve Akdeniz'deki otellerin yüzde yüze yakın oranda doluluğa ulaştığı bilgisini gördüm. Öte yandan “İstanbul bayram tatili nedeniyle boşaldı” haberlerine göz gezdirdim. Osmangazi Köprüsü'nden geçişler ücretsiz olduğu için feribotlar boş kaldı haberlerini okudum.



***


Anadolu'da hala bayramlarda köyler, kasabalar dolup taşıyor.



İnsanlar memleketlerinin yolunu tutuyor.



Kimileri gerçekten bayramda sılada olmayı istediği için...



Kimileri gidecek başka yeri olmadığı için...



Kimileri “el alem ne der” endişesine kapıldığı için, memleketlerinin yolunu tutuyor.



Modern zamanların bize edindirdiği bir kaç davranış ise, şehirde kalanlar alış veriş merkezlerinde vitrin bakarak, şehir dışına kaçma imkanı olanlar da tatil beldelerini doldurarak bayram izinlerini


tatile dönüştürüyor.



***


Hoca cuma hutbesinde devam ediyor: “Efendimiz Hazreti Muhammed, Medine'ye ulaştığında ilk söz olarak, 'Sılayı rahim


yapın, akrabaya iyilik edin, aranızdaki kardeşliği güçlü tutun' buyuruyor.”




#Terör
#Cuma hutbesi
#Seferberlik Bakiyesi
8 yıl önce
Bekledik geldi ve o da geçti
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı