Birilerine göre, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin kilidi açmak için anahtarı bir kez çevirmesi yeterli olmamış görünüyor.
Kilidin açıldığının farkındalar ve fakat
diyerek o kilidin tamamen açılmasına karşı direnç göstereceklerini ilan ediyorlar.
Aslını sorarsanız
nden hemen önce genel başkanları da
diyerek tehditler savurmuştu hatırlayın.
'ni bir ölüm kalım meselesine çevirenler yine aynı safta birleşiyorlar,
Oysa şu anki çarpık sistem darbeye zemin hazırlıyor ve mutlaka bu çarpık düzeni değiştirmeliyiz ki bir daha darbe yaşanmasın.
***
Ak Parti'nin kurulduğu günden bu yana savunduğu
bugün için MHP lideri
anlamına gelen önerisiyle yeniden gündemimizde.
İlginç olan eski CHP lideri
.
nin ve “atarlı” vekillerin tavrıysa
noktasında. HDP'nin konuya bakışıysa malum. Her seferinde “Biz ne alacağız” modundalar.
***
Oysa
. Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım'ın ağzından Anayasa değişikliğinin Meclis'te referandum şartının üzerinde bir oy ile kabul edilse bile millete gidileceğinin açıklanması bize yol haritasını da göstermiş oldu.
Bu tempoda gidilirse
Peki böyle bir durumda
CHP ve HDP seçmenleri partilerinin Başkanlık Sistemi'nin tartışmalarında Meclis'i kilitleme yerine tartışmaya olumlu katkı vermesini bekliyor olamaz mı?
15 Temmuz'da memleketin ve milletin nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını görenler sadece Ak Parti ve MHP seçmeni olmadığına göre...
***
“Başkanlık Sistemi nasıl olmalı” sorusuna odaklanmak sorumluluk sahibi bütün siyasetçilerin görevi olmalı.
Amerikan tarzı bir başkanlık mı yoksa çok daha kolay çözüleceğine inanıldığı için partili cumhurbaşkanlığı modeli gibi birçok seçenek üzerinde tartışma varken muhalefetin hiçbirine destek vermeme arzusunu anlamakta güçlük çekmiyor musunuz, siz de?
Ya da muhalefetin yeni bir öneri getirmeme hakkı var mı?
Hadi söyleyelim Allah aşkına şu anki haliyle Parlamenter Sistem tıkır tıkır işliyor diyebilir miyiz?
Kurulan düzen belli!
Millete ve milletin temsilcilerine hiç bir zaman güvenmeyen vesayetçiler asker, cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi ve yüksek yargı gibi vesayet kurumlarıyla sistemi kontrol ediyorlardı.
2007'deki Cumhurbaşkanlığı krizinden sonra yapılan referandumdan sonra sistem çok daha sıkıntılı bir hal aldı.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ise “uyum” sorununu çok daha görünür kıldı.
64'üncü Hükümet zamanında cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki gerginlikleri hatırlayın yeter.
Peki şahıslar üzerinden bir sistem okuması yapabilir miyiz?
Hayır.
O halde, şu anki “abuk” durumun düzeltilmesi elzemdir.
Bu ödev Meclis'indir. Muhalefet de bu mevcut abuk durumdan Türkiye'nin kurtulması için gereken desteği vermelidir.
Örneğin yarın bir gün CHP'nin “Bizim önerimiz de şudur” dediği bir teklifi beklemek hepimizin hakkıdır.
Ama görünen o ki CHP ve HDP sadece “hayır” deme eğilimindedir ve Meclis çalışmalarını yavaşlatmak, hatta tıkamakla kendilerini görevli kılmaktalar.
Türkiye etrafındaki ateş çemberini yarmaya çalışıyorsa... İçindeki ateşi söndürmek için her türlü manevrayı yapıyorsa bunu şu an için inisiyatif alan Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a borçlu. Lakin Başkanlık Sistemi onu başkan yapmak için değil, Türkiye'yi bir daha darbe ortamına sokmamak için.
Muhalefet bu tartışmaya bir de bu noktadan bakabilse hepimiz kazanacağız.
Öyle değil mi?