Utanmak insana mahsus… Eğer yüzü kaldıysa tabii…
Hicap duymak insana mahsus… Şayet ar damarı çatlamadıysa tabii…
Her şeyi gözümüzün önünde yaptılar. O yapılanların kalemşorluğuna soyundular.
Hadi bizi neyse de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a yapmadıklarını bırakmadılar.
Kapalı- açık nice tehditlerde bulundular.
Şimdi de kalkıp “nedamet getirmiş” gibi yapıyorlar.
Kim inanır?
Dürüst müsünüz? Hayır! Artık kimse emin değil sizden!
Kimler mi? Sürüsüne bereket…
Lakin ben size iki tipik örnek hatırlatmak istiyorum: Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan. (ATA)
Şu satırlar
teşebbüsünün püskürtüldüğü günlerde kaleme aldığı yazıdan:
“...tarihin huzurunda herkes tartıya çıkar neticede. Babil kralı Belşatsar (Baltazar), bir ziyafet esnasında salonun duvarına gövdesiz bir elin 'Mene, tekel, ufarsin' kelimelerini yazdığını görür ve mânâsını öğrenmek için Danyal Peygamber'i çağırtır. Danyal Peygamber'in yorumu şöyledir: 'Mene: Sayılı günleriniz sona erdi, Tekel: Terazide tartıldınız ve eksik bulundunuz...' Üçüncü kelimeye elim elvermiyor: Hafazanallah!” (1 Ocak 2014 Zaman)
Ne diyor ATA 1 Ocak 2014'te
Tevrat'ta nakledilen Yahudi efsanesi üzerinden hem de…
Bakın o efsane Tevrat'ta nasıl anlatılıyor:
'Kral Nebukadnezar (Süleyman peygamberin mabedini yıkan Babil Kralı) ölmüş ve oğlu Beltazar kral olmuştur. Yeni kral bir ziyafet verir. Süleyman'ın mabedinden getirilen kutsal kase, kap ve malzemeler bu ziyafette kullanılır. Şarap içilirken bir adam parmağı görünür; parmak hareket ederek duvara bir yazı yazar. Kral 'Bu yazıyı okuyup ne anlama geldiğini söyleyene hediyeler vereceğim' der.
'Nebukadnazer'ın rüyalarını yorumlayan Hz. Daniel (Davut as) çağrılır. Davut (as) krala duvardaki yazı için şunları söyler: Şimdi sen, Allah'a karşı geldin. Kutsal kapları mabetten aldın; onlarla şarap içtin. Ve hayatını elleri içinde bulunduran yüce Allah'a hiçbir şey vermedin. Bunun için de duvara şunlar yazıldı: Mene, mene, tekel, ufarsin. 'Mene, Allah'ın emriyle krallığın sona erdi. Tekel, terazide tartıldın ve eksik bulundun. Ufarsin ise krallığın bölündü ve yarısı Medlere yarısı Perslere verildi.'
Neymiş üçüncü kelime
Ülkenin bölünmesi ve yarısının Perslere ve Medler'e verilmesiymiş.
Ve bu efsanenin sonunda Kral Baltazar o gece öldürülür.
İlginçtir Bolşevik İhtilali'nden sonra Çar'ı öldürürler sarayın duvarına da
yazarlar.
Bugüne geldiğimizde, Cumhurbaşkanımızı Marmaris'te öldürmek isteyenlerin başında en yakınındaki yaveri de var.
ATA, bir Yahudi Efsanesi üzerinden 2014'te tehdit ettiği Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz darbe girişimini millet ile birlikte savuşturması üzerine ne demiş biliyor musunuz?
Sadece yazmayı bırakmak yetmez ATA, o ettiğin tehditlerin de hesabını vermelisin.
14 Eylül 2015'te
Zaman gazetesinde NATO'yu Türkiye'ye müdahaleye çağıran bir yazı kaleme aldı.
Bugünü ta
!
“Türkiye'yi de pek yakından tanıyan dostumuz 'Uzak olmayan bir gelecekte NATO Türkiye'yi işgal edebilir!' dedi. Hayretle 'Hangi gerekçe ile?' diye sordum. Şunları söyledi: '
Çatışmalar yayılıp da, sorun siyasi ve toplumsal krize dönüşürse
Ona, bunu kendi yorumu olarak mı düşündüğünü sordum, 'Hayır,
konuyu kendi aralarında müzakere eden
cevabını verdi.” (Ali Bulaç, Zaman 14 Eylül 2015)
Bu arada küçük bir not: Ali Bulaç'ın bu yazısından hemen önce Lale Kemal aynı gazetede Paralel Yapı'nın, CIA ve MOSSAD ile iç içe geçmişliğini bütün cüretkarlığıyla yazmış ve Erdoğan'ın alaşağı edilmesinde “dışarı”yı işaret etmişti.
NATO'yu Türkiye'ye çağıran yazısını eleştirdiğim için Ali Bulaç o dönemde bana bir mail atmıştı.
Mail bildiğimiz Feto'nun bedduasının neredeyse tıpı tıp aynısıydı.
“Bugünkü yazını okudum. Beni NATO'yu çağırmakla itham ediyorsun.
(…) seni lanetleşmeye davet ediyorum.
Eğer ben NATO'yu işgale çağırıyorsam ve yazı bu kasıtla yazılmışsa Allah'ın, meleklerin ve lanet edebilen herkesin laneti üzerime olsun. Eğer maksadıma aykırı kavgada her silah ve yol mübah diye bu yazıyı yazdıysan Allah'ın, meleklerin ve lanet edebilen herkesin laneti senin üzerine olsun.”
15 Temmuz günü FETÖ terör örgütünün elemanları üzerinden Amerika ve NATO Türkiye'de bir darbe teşebbüsünde bulunmuştur. Ve bu teşebbüsten sonra devlet FETÖ'cülere karşı “amansız bir mücadele” başlatmıştır. (Olayın dış bağlantılarıyla ilgili en kapsamlı haberleri gazetemiz Yeni Şafak vermektedir.)
Devletten temizlenenlerin yanı sıra gazeteci ve yazarlarla ilgili de soruşturma, gözaltı ve tutuklamalar da vardır.
Bu sürece kalemleriyle çanak tutan, zemin hazırlayan, taş döşeyenler de hesap verecektir.
Bunların başında da bugün için “Gülen'e hakkımı helal etmiyorum” diye zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışan Ali Bulaç ve “yazmayı bırakıyorum” diyen Ahmet Turan Alkan da vardır.