Bu değişikliklerin başında da iktidar partisi Ak Parti'deki değişimdir.
Ak Parti şu anda son 1000 gününün muhasebesini yapıyor.
Son 1000 günü ben 2 bölüme ayırıyorum. İlk 600 gün ve son 400 gün diye.
Recep Tayyip Erdoğan ilk kez millet tarafından doğrudan cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra AK Parti 1'nci Olağanüstü Kongresi düzenlendi. 27 Ağustos 2014'teki kongrede Erdoğan, genel başkanlık koltuğunu Ahmet Davutoğlu'na devretti ve
diyerek sözlerini tamamladı.
Aslında bu cümle bize Erdoğan'ın yol haritasını da gösteriyordu. Çünkü,
diyen de
.
Devam edelim.
İlk 600 günde hem olumlu hem olumsuz anlamda ilkler yaşadık. Mesela, ilk kez kabine Cumhurbaşkanının başkanlığında toplandı.
Ancak,
İlk kez
. İlk kez, liderin verdiği istikamet dışında yol alma çabası gözlendi… (Örneğin, 7 Haziran seçimleri döneminde “Halkın gündeminde başkanlık modeli yok” dendi.)
7 Haziran'dan sonra olamayacak olanı zorlama, “koalisyon kurma” konusundaki inatçı hesap, faturayı hepimize ödetti.
… Böylece içeride ve dışarıda biriken gazı boşaltmayı hayal edenler… Fısıltıyla konuşanlar…
Nihayetinde,
İlk 600 günün ilk döneminde, Erdoğan'ın, hem Ak Parti'deki hem devletteki etkisini en aza indirmek istediler.
Koalisyonların kurulamadığı görüldü. Siyasi kaos görüntüsünden istifade eden PKK terör örgütünün şehirlere terörü taşıması ile Türkiye bölünme tehdidiyle karşı karşıya bırakıldı. Suriye'nin kuzeyinde PYD terör örgütü durumdan vazife çıkarttı.
İşte öyle bir dönemde
O dönemde Paralel Yapı olarak tanımlanan FETÖ terör örgütü ile de neredeyse “tek başına” mücadele etti. Hatta o günlerde yakınında bulunanlardan
anlamına gelen cümleleri kurması üzerine,
dedi.
İlk 600 günün finali Ak Parti 2'nci Olağanüstü Kongresi'ydi. O kongreye giden yol maalesef, doğal liderin statüsü ve konumu ne olursa olsun liderliğinin devam ettiğinin unutulmasıydı.
22 Mayıs 2016 günü gerçekleştirilen kongre ile bu kez genel başkanlık koltuğuna Binali Yıldırım oturdu.
. Birkaç kez hem Cumhurbaşkanından hem başbakandan
cümlesini duyduk. Açıkçası,
Ak Parti'nin Erdoğan'sız geçirdiği 1000 gün, bugün tüm yönleriyle masaya yatırılmış durumda.
Çünkü, hakim parti olarak Türkiye'nin son 15 yılına damga vuran
Ve o kazanılan hakları korumak adına
Bu durumu tespit eden yine Erdoğan oldu…
Cumhurbaşkanımız ile önceki gün günü birlik Rusya'ya gittik. Dönüşte tam da bu konuda şunları söyledi:
Cumhurbaşkanımız, 21 Mayıs'ta toplanacak olan Ak Parti 3'ncü Olağanüstü Kongre'de genel başkanlığa seçilmesi durumunda bir yol haritası hazırlıyor. Bu konuda şunları söyledi,
Bununla birlikte şunu da açık ve net biçimde ifade etmeliyim ki,
. Tabii ki bunu yüzde 100 başarmak kolay değil.
Anlaşılan o ki, Ak Parti'nin son 1000 gününün ardından yeni bir sayfa açılıyor. Bu sayfayı açan da yine Cumhurbaşkanımız.
Ve açılan yeni sayfanın en dikkat çekici yanlarından biri de şu, “Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar olarak bizim zaten yapmamız gereken şeyler var. Belediye başkanlarının da yapmaları gereken şeyler var. Ama bunlar zaten yapmak durumunda olduğumuz şeyler. Bunları yapmış olmak tek başına yeterli değil.
. Asıl önemli olan, insanoğlunun gönlüne girmeyi başarmaktır.
16 Nisan referandum sonuçlarını analiz eden Erdoğan'ın yüzde 48.6 hayır oyunda “gönül kırgınlıkları”nın varlığından haberdar olduğunu görüyoruz. Ve ilk ödev olarak bu gönül kırgınlıklarını giderecek Ak Parti kadrolarını kurmak olduğunu görüyoruz.
Erdoğan'sız 1000 günün muhasebesinde,
diyenler ile, gecesini gündüzüne katıp çalışanlar arasında bir fark gözetilecek.
Bir başka şey daha yapılacak…. Virüs ve fitne hareketleriyle mücadele..!
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 2 Mayıs günü Ak Parti Genel Merkezi'ndeki konuşmasında, “
Ve o gün gözler
bazı
Yoklardı.
Sonra birden CHP'nin kasetle alaşağı edilmiş eski lideri Deniz Baykal
ne ilişkin cümleler sarf etti.
Baykal'ın çıkışını ve söz konusu ismin dolaşıma sokulmasını Cumhurbaşkanımız, “Bir virüs hareketi, bir fitne hareketi” olarak değerlendirdi. Uçakta bu konuyu biraz açmasını istedim, “
Bir önceki seyahatten dönerken de zaten,
demişti.
Yaz başına, hızlı bir tempo ile ilerliyoruz.
Takipteyiz..!