Şimdi o Ergenekon sürecini “
” ve bir kumpasa dönüştüren FETÖ'nün 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişimiyle ilgili yürütülen soruşturma ve davaları “etkilemeye” dönük “
” altındaki militanları üzerinden yeni bir süreç işliyor.
Bu köşede 3 kez bu konuyu gündeme getirdim. Özellikle “itirafçılar” ve “gizli tanıklar” maharetiyle yok etmek istedikleri rakiplerine kumpas kurmakta mahir olan
20016'daki ilk yazıda eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili
'nin sözüm ona itiraflarının medyaya yansıması üzerine, “O itirafçıların 'itiraf' diye verdiği bilgilerin 'yönlendirme', 'saptırma', 'olayı başka bir mecraya çekme eylemi' olarak düşünülmesi gerekir” dedim.
FETÖ'nün yargıda çok etkili elemanları var. Bunlardan bir tanesi var ki
diye nitelendirdiğim HSYK eski Birinci Daire Bakanı
. Ahmet Hamsici'nin sözüm ona itiraflarını “tashih etmek” gereği duymuş olacak ki savcılığa başvurup “
” vasfıyla(!) ifade vermek istedi, önce... Sonra “Şayet FETÖ elemanı kabul ediliyorsam o zaman etkin pişmanlık yasasından yararlanmak isterim” diyerek sözüm ona itiraflarda bulundu.
Oysa söylediklerinde, kamuoyunun bilmediği neredeyse pek bir şey yoktu. O haldeyken
Bu kez
'da “
başlığıyla konuyu gündeme getirdim, kurulan tuzağa işaret ettim.
“İbrahim Okur dilekçe yazıp, 'Bildiklerimi anlatacağım, örgütü çözmek için elimden geleni yapacağım' filan demiş. Peki kim bu İbrahim Okur” diye sordum. “Bu sanıklar ikiyüzlülük ve 'poker suratlılık'larıyla namlılar” deyip, dikkat edilmeli uyarısında bulundum.
Ve gördük ki İbrahim Okur üzerinden yapılmak istenen operasyon kısmen başarılı oldu. FETÖ'nün çok etkili bu elemanı “ek ifadesinde” birden gazeteci
ve
'ın Ergenekon'dan tutuklanması sürecinde dönemin Başbakanı
'ı işaret etti. Böylece bir taş ile iki kuş vurulmak istendi.
Allah'tan söz konusu olayın tanığı Ahmet Kekeç çıktı da, “Ben bizzat o dönem Sayın Erdoğan'a bu konuyu sordum. Kesin bir dille yalanladı. Şahitlerim de şunlardır” diyen bir yazı yazdı da İbrahim Okur'un operasyon çektiği bir kez daha ortaya çıktı.
Bunun üzerine
'ta bir kez daha bu köşede,
başlıklı bir yazı daha yazdım. “
na işaret ettim ve “FETÖ ile mücadelede kılı kırk yararak yola devam edilmesi gerektiğini" vurguladım.
Çünkü bu profesyonel elemanlar, yönlendirme, “perdeleme” ve örtme konusunda ziyadesiyle mahirler.
Geçtiğimiz gün
, Yargıda Birlik Derneği üyelerine yaptığı konuşmada, itirafçıların yalan söylediğini açıkladı.
dedi.
Peki Cumhurbaşkanımız'ın bu çıkışından sonra ne oldu?
Ses, Cumhuriyet gazetesinden geldi!
İbrahim Okur'un kurduğu kumpas Cumhuriyet'te ete kemiğe büründürülmek istenmiş. Zaten maksat da buydu. Önce oyunu kur, sonra servis et, ardından peşine taktığın medyada haberleştir ve nihayetinde kurduğun oyuna kamuoyunu ikna et!
ın ifadelerine inanan içimizdeki “
”a ne demeli peki?
Anayasa değişikliği paketi Meclis'te kabul edildi. Cumhurbaşkanlığı modeli artık milletin takdirine kaldı. Meclis'ten geçen değişiklik Cumhurbaşkanı tarafından imzalandıktan sonra referanduma gidilecek. Önümüzde 2.5 ay gibi bir süre var.
Referandumda millet “evet” derse, Türkiye yeni bir yönetim biçimine kavuşacak.
Bunun adı, Cumhurbaşkanlığı modeli. Ve bu model ile güçlü yürütmenin temeli atılacak.
Hayırlı uğurlu olsun.
Hadi yâ Allah!
Trump, yemin etti ve başladı. Trump küreselcilere meydan okudu. “Yerli malı tüketeceğiz, sınırlarımızı yükselteceğiz, memleketimize yeni yollar, köprüler, havaalanları yapacağız” dedi.
Zengin Amerikalı, fakir Amerikalılara göz kırptı.
Biz de şunu söyleyelim, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
Bekleyip görelim, Trump müesses nizamın ne kadarını yıkabilecek?