|
Sahi Moriskolara ne oldu
Pazar günü, YGS bitmiş, İstanbul'a yağan yağmur ise hala devam ediyordu. Bir gece önce Hollanda'nın Rotterdam şehrinde, ırkçılığın çirkin yüzünü görmüş…
Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'
ya yapılan gayri ahlaki, gayri hukuki muameleye şahit olmuştuk. Türk bayraklarıyla
Rotterdam
'daki konsolosluğumuz önünde toplanan vatandaşlarımıza atlarıyla, itleriyle saldıran Hollanda polisinin tahammülsüzlüğüne şahit olmuştuk.


İşte öyle bir gecenin sonunda çoluk çocuk yağmurlu bir İstanbul gününde otomobille şehir turundaydık. Yolumuz, Gezi Parkı'nın solundan kıvrılıp, The Marmara otelinin önünden, Sıraselviler'e doğruydu… Karşımızda dev cüssesiyle

Aya Triada

kilisesi duruyordu. Dedim ki “İşte bizim farkımız budur.

Bizde öteki yoktu, olmadı da.

Bakın Rum Ortodoks Kiliselerinin en önemlilerinden biri burada öylece bütün ihtişamıyla duruyor, hem de 1880'den bu yana…"



Zaten, İstiklal Caddesi'ne girip de biraz yürüsek, bu kez Katoliklere ait

Saint Antoine

Kilisesi'ni görmemiz de mukadder; hem de yüz yıllardır aynı yerde birkaç kez yenilenmiş haliyle…



Klasik fotoğraf ise

Ortaköy meydanı

nda…

Bir yanda cami, bir köşede sinagog ve elbet hemen karşısında kilise…
Hem de cemaatleriyle birlikte…


Aya İrini'den, Aya Yorgi'den filan bahsetmeyeyim bile… Mardin'deki Kadim Süryani kiliseleri ve manastırlardan da…



Neyse…



Şunu bilelim yeter: Bizim coğrafyamızda

“öteki"
yoktur

. Ötekinin mekanı, mabedi de…

Kiliseler olanca ihtişamıyla durur, havralar da… Cemaatleriyle birlikte.


Ne apartman bodrumlarında, ne dükkandan çevrilen mekanlarda, ne de daireden dönme yapılarda… Özgün mimarileriyle öylece…


CAMİ, KİLİSE, HAVRA MÜSLÜMAN COĞRAFYANIN NİŞANIDIR


Sarayova

'ya gidenleriniz olmuştur.

Başçarşı

'da

Gazi Hüsrev Camii'

ni merkez alıp 200 metre çaplı bir daire çizdiğinizde içinde cami, kilise ve elbet sinagogun da olduğunu görürsünüz.



Oysa

İspanya

gerçeğinden de yola çıkarak gördük ki bir zamanlar

Müslümanların yaşadığı beldelerde daha sonra hakimiyet kuran Batılılar, geçmişin izlerini neredeyse tamamen yok etmişlerdir

. Akılda kalsın diye söylüyorum… Bir Avrupa imparatorluğu olan Osmanlı'nın önemli kentlerinden

Belgrad

'da şimdi sadece mahzun, mahrum, mahkum

Bayraklı Camii var

… Bir zamanlar

200

civarında caminin olduğu şehirden söz ediyorum.



ÖNCE BİZİ MERİÇ'İN DOĞUSUNA İTTİLER, SONRA YAHUDİLERİ SÜRDÜLER


Dünya iki büyük savaş yaşadı; 100 yıl içinde. Bu iki büyük savaşın her iki tarafı da Batılılardı. Birbirlerine girdiler. Milyonlarca insan öldü.



İlkinde

“Osmanlı'nın mirasına kim konacak"

savaşı verdiler ve

Müslümanları Avrupa'dan atmaktı amaçları; kısmen başardılar… Bizi, Tuna'nın değil, Meriç'in doğusuna ittiler.


İkincisinde,

“ârızî"

olduğuna inandıkları

Yahudileri Avrupa'dan süpürmek istediler;

kısmen onu da başardılar… İsrail'i Filistin topraklarında kurdular.



Kurdukları düzene de “hür dünya", “uluslararası toplum" filan dediler.


O günden bugüne

“öteki"

olarak gördüklerini ya

“asimilasyon"

ile

içlerinde eritmenin derdine düştüler…

Ya da

“öteki"

olarak

periferide tutmanın projelerini geliştirdiler.


Ama şimdi çuvalladılar.



Ne ötekini tamamen asimile edebildiler, ne de periferide tutabildiler.



Bugün

Rotterdam'da “bayrak gösteren" Türkler

asimile edemedikleri, periferide tutamadıklarıdır.



Mavi yakalı babalarından, dedelerinden farklı olarak onlar artık beyaz yakalılar arasındadır… İçlerinde, iş yerlerinde onlarca, yüzlerce, binlerce çalışanı olanlar var… İçlerinde iyi eğitimliler, iyi işlerde çalışanlar var…

Kendi kimlikleriyle Avrupa'da söz söyleme becerisi olanlar var.


***


İspanya'da engizisyondan kaçan

Safarad Yahudileri hala İstanbul'da “Türk Yahudileri"

olarak hayatlarına devam ediyor…



2'nci Dünya Savaşı sırasında

Nazi

zulmünden kaçan

Yahudileri taşıyan gemi Çilingöz

açıklarında battığında kurtulanlara kol kanat gerenlerin bir kısmı hala hayatta.



Onca dayatmalara, onca tazyiklere rağmen,

Rum Ortodoks Patrikliği

, Taksim'den çıkıp Refik Saydam Caddesi'nden Unkapanı Köprüsü'ne doğru inerken

hala İstanbul'un silüetlerinden biri olarak hayatta

.



SAHİ MORİSKOLAR KİMLERDİ, KURTUBA CAMİİ'NE NE OLDU?


Oysa, Endülüs'ten geriye

El Hamra

'nın yıkıntılarından başka ne kaldı.

Kurtuba Camii'ne ne oldu?
Sahi Moriskolar kimdi?


Bugün Hollanda, Almanya, Belçika gibi ülkeler “ırkçılık" yarışına girmiş, ötekini ötekileştirdikçe ötekileştirme derdinde…



Geçmişlerinde de öyleydiler… Ama bize, “insan hakları", “demokrasi", “özgürlük" nutukları atıp, aşağılama cihetine gitmişlerdi.



Çıplak, çırıl çıplak, çirkin yüzlerini bir kez daha gördük.



Sahi ne diyordu

İsmet Özel,


“Ne Godavya geçer yollardan,


Ne bir kimse kör olur…"


Biz, tebaasının gözlerini kör eden zalimleri hep Batı'da gördük!


Yalan mı?


Hollandalılar her 10 yılda bir dibe vurdu

Hollandalıların yaptığı rezilliği izliyordum televizyondan. Telefonum çaldı. Arayan Ankara'dan sevgili ağabeyim

Bahadır İslam

'dı.



Dedi ki,

“Hollandalılar her 10 yılda bir dibe vuruyorlar. Bak sana 3 örnek vereyim.”


“Dinliyorum” dedim… Söze başladı

.


Bir

:

1995

yılında Bosna'nın

Srebrenitsa

kentinde sivil

Boşnakları Sırp kasabı Radko Miladi

ç'e verenler

Birleşmiş Milletler adına orada görev yapan Hollanda Barış Gücü askerleridir

. Orada Sırplar soy kırım yapmıştır ve sorumlusu

Hollandalılardır… Bu askeri açıdan dibe vurmalarıdır.


İki:
2006

yılında Hollanda'daki siyasal atmosferi etkilemek amacıyla Sreprenitsa katliamına neden olan

Hollandalı askerlere, üstün hizmetlerinden dolayı devlet nişanı verildi

. Bu da

siyasi açıdan dibe vurmalarıdır.


Üç:
2017

'nin Mart ayında, Rotterdam'daki Türkiye Konsolosluğu'na Aile Bakanı Fatma Betül Kaya Sayan alınmadı. Demokratik gösteri yapan Türklere, itleriyle, atlarıyla, coplarıyla saldırdılar. Bu da

diplomatik dibe vurmalarıdır.”


Ne dersiniz, Bahadır İslam'ın tespitleri doğru değil mi?





#Fatma Betül Sayan Kaya
#Hollanda
#İsmet Özel
7 yıl önce
Sahi Moriskolara ne oldu
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’