İşte öyle bir gecenin sonunda çoluk çocuk yağmurlu bir İstanbul gününde otomobille şehir turundaydık. Yolumuz, Gezi Parkı'nın solundan kıvrılıp, The Marmara otelinin önünden, Sıraselviler'e doğruydu… Karşımızda dev cüssesiyle
kilisesi duruyordu. Dedim ki “İşte bizim farkımız budur.
Bakın Rum Ortodoks Kiliselerinin en önemlilerinden biri burada öylece bütün ihtişamıyla duruyor, hem de 1880'den bu yana…"
Zaten, İstiklal Caddesi'ne girip de biraz yürüsek, bu kez Katoliklere ait
Kilisesi'ni görmemiz de mukadder; hem de yüz yıllardır aynı yerde birkaç kez yenilenmiş haliyle…
Klasik fotoğraf ise
nda…
Aya İrini'den, Aya Yorgi'den filan bahsetmeyeyim bile… Mardin'deki Kadim Süryani kiliseleri ve manastırlardan da…
Neyse…
Şunu bilelim yeter: Bizim coğrafyamızda
. Ötekinin mekanı, mabedi de…
'ya gidenleriniz olmuştur.
'da
ni merkez alıp 200 metre çaplı bir daire çizdiğinizde içinde cami, kilise ve elbet sinagogun da olduğunu görürsünüz.
Oysa
gerçeğinden de yola çıkarak gördük ki bir zamanlar
. Akılda kalsın diye söylüyorum… Bir Avrupa imparatorluğu olan Osmanlı'nın önemli kentlerinden
'da şimdi sadece mahzun, mahrum, mahkum
… Bir zamanlar
civarında caminin olduğu şehirden söz ediyorum.
Dünya iki büyük savaş yaşadı; 100 yıl içinde. Bu iki büyük savaşın her iki tarafı da Batılılardı. Birbirlerine girdiler. Milyonlarca insan öldü.
İlkinde
savaşı verdiler ve
İkincisinde,
olduğuna inandıkları
kısmen onu da başardılar… İsrail'i Filistin topraklarında kurdular.
O günden bugüne
olarak gördüklerini ya
ile
Ya da
olarak
Ama şimdi çuvalladılar.
Ne ötekini tamamen asimile edebildiler, ne de periferide tutabildiler.
Bugün
asimile edemedikleri, periferide tutamadıklarıdır.
Mavi yakalı babalarından, dedelerinden farklı olarak onlar artık beyaz yakalılar arasındadır… İçlerinde, iş yerlerinde onlarca, yüzlerce, binlerce çalışanı olanlar var… İçlerinde iyi eğitimliler, iyi işlerde çalışanlar var…
***
İspanya'da engizisyondan kaçan
olarak hayatlarına devam ediyor…
2'nci Dünya Savaşı sırasında
zulmünden kaçan
açıklarında battığında kurtulanlara kol kanat gerenlerin bir kısmı hala hayatta.
Onca dayatmalara, onca tazyiklere rağmen,
, Taksim'den çıkıp Refik Saydam Caddesi'nden Unkapanı Köprüsü'ne doğru inerken
.
Oysa, Endülüs'ten geriye
'nın yıkıntılarından başka ne kaldı.
Bugün Hollanda, Almanya, Belçika gibi ülkeler “ırkçılık" yarışına girmiş, ötekini ötekileştirdikçe ötekileştirme derdinde…
Geçmişlerinde de öyleydiler… Ama bize, “insan hakları", “demokrasi", “özgürlük" nutukları atıp, aşağılama cihetine gitmişlerdi.
Çıplak, çırıl çıplak, çirkin yüzlerini bir kez daha gördük.
Sahi ne diyordu
Yalan mı?
Hollandalıların yaptığı rezilliği izliyordum televizyondan. Telefonum çaldı. Arayan Ankara'dan sevgili ağabeyim
'dı.
Dedi ki,
“Dinliyorum” dedim… Söze başladı
“
:
yılında Bosna'nın
kentinde sivil
ç'e verenler
. Orada Sırplar soy kırım yapmıştır ve sorumlusu
yılında Hollanda'daki siyasal atmosferi etkilemek amacıyla Sreprenitsa katliamına neden olan
. Bu da
'nin Mart ayında, Rotterdam'daki Türkiye Konsolosluğu'na Aile Bakanı Fatma Betül Kaya Sayan alınmadı. Demokratik gösteri yapan Türklere, itleriyle, atlarıyla, coplarıyla saldırdılar. Bu da
Ne dersiniz, Bahadır İslam'ın tespitleri doğru değil mi?