|
G20’nin istikameti

Bugünkü yazıma bir teşekkürle başlamam gerekiyor. Zira yeni görevime dair yağan sayısız tebrik ve temenni mesajına hakkıyla geri dönmem ne yazık ki mümkün olamıyor. Söz konusu vazifeyi ülkem için ifa edecek olmaktan duyduğum onur, toplumumuzun ve ekonomimizin çok çeşitli kesimlerinden gelen bu anlamlı desteklerle katbekat arttı. Beslediğiniz güven ve umut için en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

HAMBURG AJANDASI

Yazının konusuna geçecek olursak, ilgili görev vesilesiyle bulunduğum Hamburg’daki G20 Zirvesi, malumunuz, haftanın uluslararası ajandasında başrolde oynuyor. Zaten Perşembe akşamı buraya vardığımızda, şehirdeki telaş da yoğundu. İmrendiren derecede bol yeşilliklerle kaplı yollar boyunca, geçen korteji telefonlarına sarılarak görüntüleyenlerin sayısı öyle az buz değildi. Güvenlik tedbirleri ise, tahmin edebileceğiniz gibi diz boyu… Nitekim ben bu satırları yazarken G20’ye ev sahipliği yapan Hamburg, içinden geçen sakin sularının oldukça aksi bir hareketlilik yaşamakta… Katılımcı ülke heyetlerinin yoğunlaştırdığı şehir, bir yandan da protestolarla ve şiddet içerikli gösterilerle çalkalanıyor. Sokaklarda ateşe verilen araçlar ve yankılanan siren sesleri, açıkçası Avrupa’nın göbeğinde bir G20 için pek de hoş sahneler sunmuyor.


G20’nin dış cephesi bu tür gerginliklere sahne olurken, içeride de bir stres yok değil. Altını çizmek istediğim bu konuya birazdan gireceğim ancak öncelikle Hamburg ajandasında yer alan maddeleri bir not düşmekte fayda var. Bu kapsamda, Zirve’ye “Terörle Mücadele” temalı bir toplantıyla başlayan liderlerin ajandası, “Küresel Büyüme ve Ticaret” konulu çalışma oturumuyla devam ediyor. Sonrasındaki oturumlar ise aşağıdaki şekilde akıyor:

*Sürdürülebilir Kalkınma, İklim ve Enerji

*Afrika ile Ortaklık, Göç ve Sağlık

*Dijitalleşme, Kadınların Güçlendirilmesi ve İstihdam

EKONOMİK PAYDA

Bu çerçevede, G20’nin öteden beri temel amaçlarından olan küresel büyüme konusuna odaklanacak olursak, (2014 yılında) 2018’e kadar gerçekleştirilmesi amaçlanmış olan %2’lik ek büyüme hedefinden hala uzak olunduğu biliniyor. Bu kapsamda ilgili oturumun gündemine de giren “ticaret” mevzuu ise, tahmin edebileceğiniz gibi şimdi daha da netameli. Zira bir süredir “nerede o eski günler” dedirten küresel ticaret 2017’de bir parça kendine geliyor olsa da, şu pekişen korumacı eğilim riski nedeniyle tedirginliğini üzerinden atamıyor.

İşte bu bağlamda ilgili müzakerelerde tam bir suhuletten bahsetmek de mümkün olamıyor. Bu noktada ise malumunuz, ABD’nin itirazcı ve sorgulayıcı çıkışları ortamın başlıca pürüzünü oluşturuyor. Evet, adaletli ticaret vurgusuna bir şey diyen yok ancak konunun bireyselliğe dönüşmeden ortak bir yarar çerçevesinde ilerlemesi gerekiyor. Dolayısıyla bu doğrultuda aslen serbest ticareti korumacı bir yaklaşımı sürdürmek önem taşırken, bunun ne derece bir vurguyla dile getirileceğini bildirgede göreceğiz.

Öte yandan Türkiye olarak serbest ticaretten yana olan duruşumuz Hamburg’da da gayet net iken, çok taraflı anlaşmalarda Dünya Ticaret Örgütü sistemine uyum konusunun altını da çiziyoruz. Ekonomik büyüme konusu bağlamında ayrıca, G20 dönem başkanlığımızda kapsama aldığımız “kapsayıcılık” hedefini vurgulamayı sürdürdüğümüzü de ekleyeyim.

AYRIŞMALAR

Bununla beraber, Hamburg görüşmelerinin bir diğer çatırdatıcı başlığının ise, enerji ve iklim olduğunu söyleyebilirim. Zira ekonomik dinamiklerle iç içe geçen bu meselenin de, yine ABD’nin direksiyonunda yokuşa sürüldüğüne şahit oluyoruz. Bu bağlamda, Trump yönetiminin almış olduğu Paris Anlaşması’ndan çekilme kararı eşliğinde, ilgili enerji politikalarında da artık G20’de G20 bir uyum sağlanamıyor. ABD’nin ticaret ve enerji/iklim mevzularında ortaya koyduğu ayrışmalar bir yana, grupta elbette göç meselesi dahil farklı alanlarda da taraflar arası çeşitli tartışmalar yürüyor.

Nihayetinde varılan sonuçları ise bildirgede göreceğiz lakin burada temel bir husus olarak, çatırdamaların G20’nin ruhunu öldürmemesi gerekliliği var. Nitekim bir zamanlar küresel yönetişimi işbirliğiyle güçlendirme ve açıkçası bir ortak kurtuluşa erme saikiyle yola çıkan G20, kendi içindeki kapsayıcılığı ve müşterek adaleti başaramazsa varlık nedeninden farklı bir istikamete yönelme riski taşıyor. Özetle, Almanya başkanlığındaki G20 dönemi Hamburg’da kritik bir safhaya sahne oluyor.

#G20
#Dijitalleşme
#ABD
#Donald Trump
7 yıl önce
G20’nin istikameti
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset