|
Zor zamanlar

10 gün sonra 3. çeyrek büyüme verileri açıklanacak. Hatırlayacağımız üzere, 2. çeyrekte ekonomi bir yavaşlama kaydetmiş, bu dönemde iç taleple beslenirken dış talepten olumsuz etkilenmişti. Detaylarda ise, kamunun da kendi kanadından destek verdiği tüketimin motor güç olduğu ancak yatırımların toparlanamadığı bir tabloya şahit olmuştuk.



3. çeyreğe dair mevcut göstergeler doğrultusunda ise, ilgili dönemde ekonomik performansın ciddi bir yavaşlama geçirdiğini ifade edebiliriz. Bu bağlamda, yıllık bazdaki büyüme hızının net ihracattan yine olumsuz etkilendiği ve bu kez iç talepteki desteği de önemli ölçüde yitirdiği anlaşılıyor. Dolayısıyla, 12 Aralık'ta açıklanacak GSYH verileri ne yazık ki, uzun süredir koruduğumuz ılımlı büyüme temposunu kaybettiğimizin haberini verecek. Hatta 3. çeyrekte gözle görülür bir yavaşlama yaşayan ekonomik performansın, işgücü piyasasında menfi baskıları beraberinde getirdiğini de hep birlikte gördük.



İktisadi aktivitede söz konusu dönemde gözlenen düşüş bir yandan 15 Temmuz darbe girişiminin yansımalarını içinde barındırırken, aynı zamanda bir kısım takvimsel etkiler de içeriyor. Yılın 3. çeyreği, dış mal ticareti anlamında gerek ihracat gerekse ithalatın hız kestiği bir dönem olurken, Rusya ve Irak pazarlarında süregelen düşüşlerin ihracat kanadındaki olumsuz gelişimde başrolde olduğunu tespit ediyoruz. Bu dönem için altı çizilmesi gereken bir diğer nokta ise, turizmde belirgin bir şekilde devam eden zedelenmenin de, ekonominin zayıflayan performansında etkili olduğu…



DALGALAR


Turizmde yaşanan ve Rusya'nın yanı sıra ağırlıklı olarak Avrupa pazarı kaynaklı olduğu gözlenen söz konusu erozyon, iktisadi aktivitede aşağı yönlü etki yaratmanın yanı sıra, hizmet gelirlerinin cari işlemler dengesine verdiği desteği de zayıflattı. Nitekim yılın 3. çeyreğinde 12 ay birikimli cari dengenin bir bozulma sergilediği ve bu gerçekleşmede turizm net gelirlerindeki zayıflamanın rol aldığı gözleniyor. Öte yandan ödemeler dengesi verileri, finansman kanadında da yılın bu döneminde bozulan bir görünüme işaret ediyor.



Son çeyreği ise, gündeme damgasını vurmuş olan dolar kurundan mütevellit ek rahatsızlıkla geçiriyoruz. Geçen hafta Sinyal başlıklı makalemde buna detaylarıyla değindim ve esaslı çözümün kendi dertlerimizin doğurduğu riskleri bertaraf etmek olduğunun altını çizdim. Bu vesileyle, bir kez daha çiziyorum.



Zira önümüzdeki dönemde, dışarıdaki risklerin ya da dalgalanmaların da tam yatışması zor. Özellikle de haftalardır üzerine yazdığım Trump sonrası yeni dünyanın zincirleme etkilerinden, biz de nasibimizi almaya devam edeceğiz. O halde, kendi risk görünümümüzü yumuşak seviyelere getirmeye ve oralarda tutmayı görev bilmeye müthiş ihtiyacımız var.



YİNE GÜVEN DİYECEĞİM AMA…


Kur gelişmeleri, içeride gerek enflasyon, gerek iktisadi aktivite gerekse sektörel borçluluklar anlamında negatif baskıları tetiklerken, mevcut konjonktürün, finansman akışı, yatırımlar ve ticari ilişkiler bağlamında, Türkiye ekonomisini artan risklere maruz bırakacağını unutmayalım. Üstelik turizmde genel bir toparlanmanın da, verileri açıp bakınca baskın olduğu gözlenen güven(lik) endişeleri nedeniyle kolay olmayacağını söylemek mümkünken...



İşte bu tespitlerden hareketle, önümüzdeki dönemde gerek ekonominin performansını yeniden canlandırma, gerekse artan risklere karşı güçlü durabilme gereksinimleri, Türkiye ekonomisi için zorlaşan bir sürece işaret ediyor. Zor zamanları sağlıklı bir şekilde atlatabilmek için ise, güven unsurunun temel dinamik niteliğinde olduğunu, temcit pilavı misali yazmaya devam etmek durumundayım.



YENİ HİKAYE DERKEN…


Tam bu noktada, şunu ekleyeyim: Uzun zamandır şu “yeni bir hikâye lazım” söylemi çok yaygın. Lakin yazılması gereken hikaye zaten ortada, biliniyor. Zira Türkiye ekonomisinin güçlü potansiyeli de, bunu harekete geçirecek gereksinimler de aşikar. Burada esas mühim olan, hikâyeyi sahneye koymak için gereken müsait ortam... Nitekim ortalığa çekidüzen ve seyirciye güven vermeden, arzu edilen performansı sergilemek zor. Bu bağlamda, hükümetin reform programını desteklerken, hikâyemizin esasen girişini epeyce güçlendirmek gerektiğini vurgulamak isterim.



Ve hikayemizin başarısı, pek tabii ekonominin de ötesinde, toplumsal hayatın kılcallarında vuku bulacak.



Bu hafta çok acılıyız. Adana'da gencecik yavrularımızı bir faciayla kaybetmiş olmak, tarif edilemez bir derinlikten sarstı. Aklın sırrın ermekte zorlandığı, yüreğin perişan olduğu, sabrın yetmediği, affedilemez bir facia bu. Mesullerinin en acı şekilde cezalandırılmasını şiddetle beklerken, ülkemizin insana verilen değer ve bu bağlamda toplumsal kurallar ve düzen anlamında, daha kat etmesi gereken önemli bir yolu olduğunu esefle görüyoruz. Bu yol ise, öyle bekleyecek cinsten değil. Tam bir disiplin ve ciddiyet içinde hızla almamız gereken bir mecburi istikamet…


Ötesi boş, ötesi faydasız. Zira o yavrular geri gelmeyecek.



Acımız çok büyük…


#GSYH
#Avrupa pazarı
7 yıl önce
Zor zamanlar
Trabzon'da fırtına görülmüyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?