|
Adım Hüseyin, oğlum da Ömer…

Halep'teki katliamlar, Irak, Suriye ve Yemen'de yaşanan mezhep çatışmalarını Türkiye'ye taşımak isteyenlerin iştahını kabarttı. İran'ın pervasız mezhepçiliğinin Türkiye'de karşılık bulacağını zannedenler, kimi trol hesaplardan, kimi açık açık yazarak, mezhepçiliği körüklemeye çalışıyor.



Rus Çarı 1. Petro, namı diğer Deli Petro, 1725 yılında Rusya'nın geleceği için kaleme aldığı 12 maddelik vasiyetinin 9. maddesinde şu vasiyette bulunur:



“Rusya devletini, dünya devleti yapabilmek için, onun başkentinin, Asya ve Avrupa hazinelerinin anahtarı olan İstanbul olması lazımdır. Acele ve noksansız olarak çalışıp, İstanbul'un batı topraklarına sahip olmak gerekir. Şüphesiz ki İstanbul'a sahip olan Şah, dünyada ilahi şah olacaktır. Bu maksadın hedefine ulaşabilmesi için, daima Türkiye ile İran arasına fitne­fesat tohumları ekmeli, kavga ve savaş çıkarılmalıdır.



Bu iş için Sünni ve Şii mezhepleri arasındaki ihtilaflar en keskin silah ve yenilmez ordudur. Rusya'nın nüfuzunu Asya'da yaymak için Sünni-Şii ihtilafları en iyi vasıtadır. Türkiye ile İran arasındaki muvazeneyi öyle bozmak lazımdır ki (fitne­fesatla) onlar birbirleri ile hiçbir zaman anlaşamasınlar.



Hem İran, hem de Türkiye'nin Avrupa halkları ile temas etmesine imkan vermemeli. Eğer bu ülkelerin Müslümanları gözlerini açıp hukuklarını anlayacak olurlarsa, o bize büyük bela olacaktır.



Hem Türkiye'nin hem de İran'ın din adamlarını elde etmek ve onlar vasıtası ile Sünni­-Şii ihtilaflarını kızıştırmak lazımdır. İslam akidesini Asya'dan uzaklaştırmak, Hristiyan dini akidesini ve medeniyetini oralarda ciddi bir şekilde tebliğ etmek ve yaymak zaruridir."



3 yıldır Yeni Şafak Gazetesi'nin Ankara Haber Müdürlüğü görevini yürütüyorum. Zaman zaman bazı haberlerden dolayı itirazlarla karşılaşıyorum. İtirazlar siyaset, bürokrasi, iş dünyası vs. kesimlerden geliyor. Diplomasi çevrelerinden bir tek İran Büyükelçiliği'nden itirazla karşılaştım.



Hem elçiliğe davet edilerek, hem de telefonla İran Büyükelçiliği'nin yetkililerinin itirazlarını dinledim. İranlı diplomatların itiraz ettikleri haberlerin tamamı yabancı ajans kaynaklı ve tabiri caizse eften püften haberlerdi. Yine bir gün gazeteye geldiğimde İran Büyükelçiliği'nden not bırakıldığını söyledi arkadaşlar. Gazeteye baktım. İran helikopterlerinin Suriye'de terör örgütü PYD/PKK'ya silah taşıdığına ilişkin haber vardı. “Herhalde bu haberi yalanlayacaklar" dedim, aradım. Yine kelalâka bir haberi yalanladılar. PKK'ya silah desteği haberinin yanından bile geçmediler.



Yeni Şafak okurları bilir. Halep katliamıyla ilgili haberlerimizde katliamda

ilişkin bilgilere yer veriyoruz. İran'ın Suriye'ye taşıdığı nesebi belirsiz teröristlerin Halep'te çocuk, kadın, yaşlı demeden tüm sivilleri sırf Sünni diye

. Eften püften haberler için yalanlama yapan İran Büyükelçiliği'nden Halep katliamlarına ilişkin haberler için hala ses çıkmadı.



İran, mezhepçiliği itikadi bir konudan çok siyasi bir mesele olarak görüyor. Mezhep çatışması durumunda Batı'nın kendisinin yanında duracağını çok iyi bildiği İran, Suriye, Irak ve Yemen'de mezhep çatışmasını derinleştiriyor. Ne kadar çok Sünni öldürürse Batı'nın gözünde meşruiyetinin o kadar çok artacağını bildiği için de Halep'te çocuk, kadın, yaşlı demeden katliam yapmaktan çekinmiyor. İran bir şeyi daha çok iyi hesap ediyor. Mezhepçilik sayesinde İran dışındaki ülkelerde yaşayan Şiileri kendi etrafında konsolite edeceğini biliyor.



Deli Petro'nun aklıyla hareket eden İran ve mezhepçiler şunu iyi bilmeli; TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 781 bin 672 Ali, 390 bin 161 Ömer, 335 bin 254 Osman, 133 bin 797 Bekir-Ebubekir, 621 bin 87 Hüseyin, 577 bin 560 Hasan, 293 bin 847 Muhammet, 1 milyon 117 bin 721 Mustafa var. Buna mukabil Türkiye'de sadece 1 Yezid ve 74 Muaviye var. Türkiye'de mezhepçiliğin tutmayacağının en net cevabı bu isimlerdir.



Türkiye'de 100 bine yakın cami var ve bu camilerin tamamında yer alan levhalarda Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin isimleri yer alıyor. Yine Türkiye'de bütün camilerde Cuma günü okunan hutbelerde, “Allah'ım sadakat ve vefa sahibi olan 4 halife, efendimiz Bekir, Osman, Ömer, Ali ve diğer cennetle müjdelenen 10 kişiden, Hz. Muhammed Mustafa'nın ehli beytinden, Muhacirlerden, Ensar'dan ve bunlara tabi olanlardan kıyamet gününe kadar razı ol" diye dualar edilir.



Evet, geçmişte Türkiye'de Çorum, Maraş ve Sivas'ta yapılan provokasyonlarla acı olayların yaşanmasına neden olundu. Ancak Türkiye'de mezhepçilik üzerinden bir çatışma çıkarabileceğini hayal edenler varsa bunu akıllarının ucundan bile geçirmesinler. Bu ülkede mezhepçilik tutmaz. Benim adım Hüseyin, oğlum da Ömer…


#Halep
#İran
#Sünni
#Şii
7 yıl önce
Adım Hüseyin, oğlum da Ömer…
Afganistan işgal edilirken, ne yazmışlardı?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…