|
Cebrail’e hayır diyen Gülen’e kim evet dedirtti!
20 yıl önce Samsun'da üniversiteye hazırlık için Cemaatin dershanesine kayıt yaptırdım. Dershanenin açılmasını beklerken, Samsun İmam Hatip Lisesi'nden iki sınıf arkadaşım, “Abi sizinle aynı eve düştük” dedi. Ortaokula geç başladığım için bazı arkadaşlar “abi” diyordu bana. Ben de “ne evi” dedim. Meğerse dershaneye giden bütün öğrenciler Cemaat evlerine paylaşılıyormuş. Bir gün akşamüzeri arkadaşlar geldi “Abi bu akşam evde buluşacağız” Ben de “Siz gidin ben gelemeyeceğim” dedim. Evde ne konuşulmuşsa ertesi gün arkadaşlar, “Sen niye gelmedin. Bir durum varsa biz de gitmeyelim” dediler. Hayat memat meselesi bir sınava hazırlanıyoruz, sonuçta o evlerde ders çalışılıyor, nasıl “Siz de gitmeyin” diyebilirim. Gitmememin özel bir sebebinin olmadığı konusunda arkadaşları ikna ettim. Ama anlaşılan arkadaşların gittiği evdeki abiler, ders dışında başka şeyler de konuşuyormuş. Bir gün arkadaşlardan Ahmet, “Abiler senin için 'niye gelmiyor' diye sordular. Ben de 'Hüseyin Refahçıdır, ondan gelmiyor olabilir' dedim. Abiler de 'Biz de Refahçıyız ondan dolayı gelmemezlik yapmasın' karşılığını verdiler” dedi. Ben yine “Niye öyle dedin. Gelemememin özel bir sebebi yok” diyerek geçiştirdim.

REFAH PARTİSİ'NE OY VERMEYİN

Aradan aylar geçti, 1995 seçimleri yaklaştı. Arkadaşlar hayret dolu bakışlarla yanıma geldiler. “Evdeki abiler Refah Partisi'ne oy verilmemesi yönünde telkinlerde bulunuyorlar. Bunlar ilk başta 'biz de Refahçıyız diyorlardı' şimdi ne oldu” şeklindeki sözlerle şaşkınlıklarını ifade ediyorlardı. Yine bütün iyi niyetimi koruyarak, “Bunlar büyük bir cemaat; dershaneleri, okulları vs. var. RP'den yana açık tavır alırlarsa baskı görmekten korkuyorlar” dedim.

CEBRAİL PARTİ KURSA DESTEKLEMEM

Tam da böyle günler yaşadığım dönemde Fetullah Gülen, rahmetli Savaş Ay'a bir röportaj veriyor. 17-25 Aralık darbe girişiminden sonra malum gündeme geldi. Gülen, şu ifadeleri kullanmıştı: “Cebrail hiç görmediğim tanımadığım bir melek. Bu bir parti kursa ben ona diyeceğim ki, sen bir parti kurdun ama müsaadenle seni desteklemeyeceğim.” Ne oldu da 'şimdi HDP ve CHP'yi destekliyor Cemaat' tabii ki sormayacağım. Çünkü Fetullah Gülen 1995 yılında bu sözleri söylerken, Cemaat olarak siyasetten uzak oldukları anlamında söylememişti. Tam da bugünlerde olduğu gibi bir partiye karşı cephe almak için bu sözleri söylemişti.

DİNİ SAİKLERLE RP'YE OY VERİLMESİN

Fetullah Gülen, 'Cebrail'e bile destek vermem' derken aslında, dini saiklerle Refah Partisi'ne oy verilmemesini telkin ediyordu. Zaten Gülen'in RP ve Rahmetli Erbakan ile mücadelesi seçimden sonra da devam etti. Gülen, RP'nin birinci çıktığı 1995 seçimlerinin ardından 'Erbakan'sız bir hükümet' kurulması için liderler arasında mekik dokumuştu. Gülen'in çabası sonuç vermedi, Erbakan 1996 yılında Başbakan oldu. Ama Gülen pes etmedi. Muhalefetini sürdürdü. 28 Şubat'ta yapılanlara “içtihat” dedi. İmam Hatipler başta olmak üzere Kur'an Kurslarını kapanlar için “müçtehit” dedi. Kendi kanaatine göre 2 sevap kazandıklarını söyledi.

Rahmetli Erbakan, kendisi ile görüşmeyen Gülen için, “Biz günde beş vakit görüşüyoruz” derken, Gülen, Kanal D'de Yalçın Doğan'a Erbakan ile ruhlarının uzlaşmadığını söylüyordu.

Gülen Cemaati, 1995 yılında hangi gerekçelerle Refah Partisi'ne savaş açıp Cebrail'i siper ettiyse, şimdi de aynı gerekçelerle AK Parti'ye karşı savaşını sürdürüyor. Gülen'in siyaset konusunda tavrı değişmedi.

Evet, korkuyoruz Sayın Kılıçdaroğlu!

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Sayın Erdoğan'ın en büyük korkusu bizim iktidara gelmemizdir” dedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın korkup korkmadığını bilmiyorum, ama kendi adıma çok korktuğumu söyleyebilirim.

Evet, yeniden hastane kuyruklarında, SSK'nın eczane kuyruklarında beklemekten korkuyorum. Kulağımdan ameliyat olmam gerekiyordu. SSK hastanesi üniversite hastanesine sevk etti. Yoğunluktan 4 kez ameliyathane kapısından döndüm. En çok da saçlarımı kazıtmama rağmen ameliyat olamamaya üzüldüm.

Yeniden kel olmaktan korkuyorum.

Bir gün rahmetli babam aradı. “Ben emekli adamım. Ha evde oturdum, ha hapishaneye girdim” dedi. “Baba ne oldu, ne diyorsun sen” dedim. 19 Mayıs Üniversitesi'nin yeni rektörü yeni bir uygulama başlatmış. Kampüs girişinde özel güvenlik dolmuşları durduruyor. Başörtülü olanların başını açtırıyordu. Başını açmayanlar dolmuştan indiriliyordu. Zaten sınıfta öğrenciler başını açıyor. Dolmuşta niye rencide ediyorsunuz. Her gün kız kardeşim ağlayarak eve geliyormuş.

Babamın kemiklerinin sızlamasından korkuyorum.

2002 yılında bir akşamüzeri İstanbul Fatih'te bir Toros yanımda durdu, kimlik sordu. Kimliğimi verdim. “Bizimle Merkez'e kadar geleceksin” dediler. Toros'a bindim, yolda ne iş yaptığımı sordular, “gazeteci” deyince indirdiler. Yine Toros'a bindirilmekten korkuyorum.

Zekeriya Beyaz'ı başörtüsü yasağını uygulatmak için Marmara İlahiyat Fakültesi'ne dekan yaptılar. Yasak başladı, öğrenciler eylemlere başladı. Eylemleri takip edip fotoğraf çekiyordum. Bir gün polis makinemi almak istedi. Direnip vermediğim için gözaltına alındım.

Yine gözaltına alınmaktan korkuyorum.

Daha da önemlisi, 1990-95 yılları arasında SHP'nin içinde olduğu hükümetler döneminde yaşananları düşününce; Sivas, Başbağlar, Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Turgut Özal ve binlerce faili meçhul dosya. Evet, çok korkuyorum…
#gülen
#kılıçdaroğlu
#seçimler
8 yıl önce
Cebrail’e hayır diyen Gülen’e kim evet dedirtti!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’