|
Diyanet’i değil Kandil’i kapat
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kürt sorunu yok" deyince kıyamet koptu. Bırakın Kürt sorununu, Kürtlerin varlığını dahi kabul etmeyenler bile Erdoğan'ı eleştiri yağmuruna tuttu. Erdoğan, Kürt demenin yasak olduğu bir dönemde elini taşın altına koymuş bir lider. Nelerin yapıldığı, hangi zorlu süreçlerden geçildiğini yazmayacağım. Sözde Kürtlerin temsilcisi olduğunu ileri süren HDP'nin Kürt sorunu konusunda geldiği noktaya dikkat çekmek istiyorum. HDP, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı lağvetmeyi, ayrıca zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini kaldırmayı vaat ediyor. Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş da meydanlarda Diyanet işleri Başkanlığı'nı 'yuh'latıyor. Doğan Grubu sağ olsun bütün imkanlarını seferber etmiş Demirtaş'ı canlı yayından canlı yayına alıyor.

Demirtaş'ın hedefinde Kürtçe Kur'an meali basan Diyanet İşleri Başkanlığı ile bu meali meydanlarda gösteren Recep Tayyip Erdoğan var. Seçimlere bir aydan az zaman kaldı. Demirtaş için 'en çok konuşan' ya da 'konuşmaları gazete ve televizyonlara en çok taşınan lider' de diyebiliriz. Peki, siz Demirtaş'ın var olduğunu söylediği Kürt sorunu ile ilgili bir şeyler söylediğini duydunuz mu? Mesela ana dilde eğitim, faili meçhuller, Kürtçe olduğu için adları değiştirilen yerleşim yerleri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gibi. PKK tarafından dağa kaçırılan çocukları için aylardır feryatlarını duyurmaya çalışan annelerle ilgili bir vaadi var mı Demirtaş'ın? Yoksa Diyanet'i kapatmak istediği gibi o annelerin ağızlarını da kapatmayı mı düşünüyor?

Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi “Kürt sorunu yok" ya da Demirtaş, şirin görünmeye çalıştığı 'Cihangir Sol'unu ürkütmemek için gerçekleri söylemiyor. Aslında her ikisi de… AK Parti iktidarları döneminde Kürt coğrafyasında yaşanan sorunların büyük bir bölümü çözüldü. Dolayısıyla Demirtaş'ın söyleyecek sözü kalmadığı için Batı'da birilerinin hoşuna gidecek söylemlerde bulunuyor. CHP'nin muhafazakarlardan oy almak için terk ettiği alanı Demirtaş doldurmak istiyor. Zaten logosunda “Türkiye Türklerindir" ibaresi yer alan Hürriyet Gazetesi'ne manşet olmak için Kürtleri terk etmekten başka çaresi yok Demirtaş'ın. Eğer barış ve huzur söylemlerinde samimi ise Demirtaş, Diyanet'i değil Kandil'i kapatmalı.

Sahi; Demirtaş Diyanet İşleri Başkanlığı'nı nasıl ve niçin kaldırmak istiyor? Diyanet İşleri Başkanlığı Atatürk tarafından kuruldu. Siyasi Partiler Kanunu'nun 89. maddesine göre Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kaldırma talebinde bulunmak, parti kapatma gerekçesidir. Madde 89 “Siyasi partiler, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirmek durumunda olan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, genel idare içinde yer almasına ilişkin Anayasa'nın 136. maddesi hükmüne aykırı amaç güdemezler." Hayır, tabii ki laikçileri ve Kemalistleri göreve çağırmıyorum. Ancak Demirtaş'ın bu vaadini nasıl gerçekleştireceğini merak ediyorum! Demirtaş'ın Diyanet'i kapatmasının iki yolu var: Birincisi; 6-8 Ekim olaylarında yaptığı gibi nasıl ki Yasın Börü'yü sırf dindar olduğu için kafasını ezdirerek öldürttü ise tüm dindarlarını kafasını ezdirirse Diyanet'e gerek kalmaz. İkincisi ise iş tuttuğu paralel yapıyı başarıya ulaştırarak. Demirtaş, FETÖ'nün 17-25 Aralık'ta tamamlayamadığı darbeyi tamamlamasına yardımcı olursa Fetullah Gülen de 'Humeyni gibi' ülkeye döner. Böylece Ayetullah, Fetullah olur. Yine Diyanet'e gerek kalmaz. HDP Eş Genel Başkanı Diyanet'tin Kürtçe mealinden niye rahatsız. Her şeyin Kürtçesini isteyen Demirtaş, Kur'an-ı Kerim'in Kürtçe mealinden niye haz duymadı. Yıllardır seküler Kürtlük için yüzlerce insanın kanına giren örgütün uzantısı olduğu için olabilir mi?


“Abi ev aldım çok sıkışığım”

Paralelin Millet Gazetesi'nde CHP'nin Halk TV'sinde boy gösteren Murat Aksoy diye bir gazeteci var. 2007'de onu İstanbul'da Yeni Şafak'ta tanımıştım. Yeni baba olmuştu. Her gün oturduğu mahalledeki gürültüden şikayet ediyordu. Okmeydanı'ndan, şu an sahip çıktığı DHKP-C başta olmak üzere oradaki aşırı solcu örgütlerin gürültüsünden bunalarak, Beylikdüzü'ne taşınan Aksoy, Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün “Persona Non Grata" adlı belgeselinde Yeni Şafak ile ilgili akıl almaz iddialarda bulundu. Aksoy, belgeselde aynen şu ifadeleri kullanmış:

“Yani ben yazarlık, editörlük, haftalık söyleşiler yaparak ayda 3 bin 300 lira alıyordum. Gezi'den sonraki bir yıl içinde bazı arkadaşlarla dolaylı konuştuk. Maaşları neredeyse ikiye üçe çıkmış. Pek çok kişi o süreçte ev aldı. TOKİ'den oradan buradan. Hepsinin borçları 8-10 yıllık kredi aldılar ve hepsinin kredileri kapatıldı."

Aksoy, bu iddialarını ispatlamalı ve şu sorulara da cevap vermeli. Ama önce Aksoy'un ev macerasını tamamlayayım. Aksoy Beylikdüzü'ndeki evini satıp, Eyüp Göktürk'ten ev almış duyduğuma göre. Güle güle otursun. Yeni Şafak'ta çalışırken CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin'e 'Abi ev aldım taksitlerim var çok sıkışığım' niye dedi, sonra ne oldu? Yine aynı ifade ile THY'ye bankamatik danışmanı olmak için kimden yardım istedi ve neticesi ne oldu? Onun deyimiyle AKP'den milletvekili olmak için kime dosya verdi? Dosya verdiği kişi onu AB'nin hangi kaynaklarından fonladı?

Aksoy, senden bir konuda yardım istiyorum! Eşim doktor, ailece kazancımız fena değil ama bir türlü ev sahibi olamıyoruz. 3 bin 300 lira ile İstanbul'da ev sahibi olduğuna göre hesabın kuvvetli. Bu konuda fahri danışmanlığını yaptığın hesap uzmanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katkısı var mı? Bilmiyorum! Bize de bir yol göster. Bu arada benim çocuğum daha çok küçük. Pahalı bir özel okulda da okutmayı düşünmüyorum. Bi himmet etsen çok makbule geçer.
#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#Diyanet
#Selahattin Demirtaş
٪d سنوات قبل
Diyanet’i değil Kandil’i kapat
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’