|
Herkes eteğindeki kasetleri döksün
MHP'li Meral Akşener hakkında ortaya atılan çirkin iftiranın ardından toplumda çok güzel bir dayanışma örneği ortaya çıktı. Bu dayanışma samimi bir şekilde sürdürülürse kaset siyaseti tarihe gömülür. Yakın tarihe baktığımız zaman Türk siyasetinin uzun zamandır kaset tehdidi altında olduğu görülür. Rahmetli Hocamız Necmettin Erbakan, 12 Eylül mahkemesinde montajı tüm açıklığı ile nasıl anlatıyor. Merak edenler http://www.dailymotion.com/video/x1jyuhn_necmettin-erbakan-34-yil-once-montaj-i-anlatiyor_school linkinden izleyebilir.

Kaset siyaseti en yoğun 90'lı yıllarda ve 28 Şubat sürecinde yapıldı. Usta gazeteci (!) Uğur Dündar'ın gizli çekimlerini hatırlarsınız. Sonra arşivlerden elde edilen kasetlerle Türk siyaseti dizayn edilmeye çalışıldı. Örnekler çok. Şimdi herkes eteğindeki kasetleri döksün ve bu çirkin döneme son verilsin. Peki bu nasıl yapılacak? Öncelikle bu kaset siyasetine alet olanlar açık açık ortaya çıkıp bu kasetlerin kaynağını mertçe açıklayacak. Kaset demişken birileri sadece cinsel içerikli kaset anlıyor. Oysa daha tehlikelisi şantaj kasetleri var. Mesela Refah-Yol hükümetini yıktıran kasetler gibi. Şimdi bazı örneklerden yola çıkarak çağrıda bulunalım: Zaman Gazetesi eski sahibi Alaattin Kaya, Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda Erbakan'a dinlettik dediği ses kaydını nasıl ve kimden temin etti açıklasın. Meral Akşener, Hürriyet Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile ilgili ses kaydını nasıl ve kimden temin etti açıklasın. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Bana izlettiler” dediği kaseti kimin nerede niçin izlettiğini açıklasın. MHP lideri Devlet Bahçeli, partisine yönelik kaset kumpasından sonra Faruk Bayındır adında bir kişi ile ilgili suç duyurusunda bulunmuştu. O suç duyurusu paralel savcı Adnan Çimen tarafından sümenaltı edilmişti. Bahçeli bu suç duyurusunun akıbetini takip ediyor mu? Takip ediyorsa soruşturma ne aşamadadır kamuoyuna açıklamalıdır. Deniz Baykal, kendisine yönelik kaset kumpasının adli boyutunu takip ediyor mu? Soruşturmanın aşamalarından haberi var mıdır?

Yeni Şafak gazetesinin ortaya çıkarttığı VIP dinlemelerle ilgili geçen hafta çok önemli bir operasyon oldu. Dinlemeleri talep eden 10 polis tutuklandı. Tutuklanan arasında MHP lideri Devlet Bahçeli ve CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun özel kalem müdürlerini dinleten polisler yer alıyor. Ancak her iki lider de bu yasa dışı dinlemelerden şikayetçi değil. Bunun gerekçesi nedir? Dinlemeler ortaya çıkınca CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Temsilcimiz Abdülkadir Selvi'yi bizzat arayarak Özel Kalem Müdürü Şükran Kütükçü üzerinden kendisinin dinlendiğini söylemişti ama Kılıçdaroğlu kendisini dinleyenlerden şikayetçi değil.

Eğer eteklerimizdeki kasetleri dökmezsek, vaaz kasetçiliğinden şantaj kasetçiliğine terfi eden paralel yapıyı tasfiye etmemiz mümkün değil.

Merhametsizler korosu ve Boraltan Köprüsü

7 Haziran seçimleri öncesi her şeyin konuşulacağını tahmin ediyordum. Ama Türkiye'ye sığınan kadın ve çocukların seçim malzemesi yapılabileceği aklımın ucundan geçmedi. CHP'nin mezhepçi ve Baasçı kafa ile Suriye diktatörü Beşar Esad'a sahip çıkmasını anlarım. Ama canı pahasına evini yurdunu terk eden insanları geri gönderme vaadinde bulunacağını hiç düşünmedim. Münferit olarak bazı partililerin tepki göstermesini de anlarım. Ama Kılıçdaroğlu üzerine basa basa söyledi, “Suriyelileri göndereceğim”. O zaman işin ciddiyetine vardım. Hem de ne diye gönderecekmiş biliyor musunuz? Saçma sapan vaatlerine kaynak bulmak için. İki milyon Suriyeliyi katil Esad'a teslim edecek. Esad, onların kanıyla petrol kuyularını besleyecek. Böylece Kılıçdaroğlu'na ucuz mazot temin edecek. Kılıçdaroğlu da çiftçiye 1.5 liraya mazot verecek.

Merhametsizler korosuna ne yazık ki MHP de katıldı. MHP'nin Gaziantep adayı Ümit Özdağ, “Gaziantep'ten 500 bin Suriyeli gidecek, 500 bin turist gelecek” diye tweet attı. Anlaşıldı merhametsizler ittifakı oluştu da “Suriyelileri nasıl gönderecekler” diye kara kara düşünürken, İstanbul'dan kara haber geldi. Suriyeli muhacirlerin kaldığı ev ateşe verildi.

Sahi, Kılıçdaroğlu nasıl gönderecek Suriyeli muhacirleri. “Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki 1 milyon 700 bin kardeşim, git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağız” demekle olmaz. Hiç kimse evini yurdunu bırakıp keyif için bir başka ülkeye gitmez. O halde bu insanları nasıl geri göndereceksiniz. Esad'ın yaptığı zulümden daha büyük bir zulüm yaparak. İstanbul'da kaldıkları evleri yakanlara Urfa'da, Antep'te, Maraş'ta, Kilis'te kaldıkları çadırları yakma ihalesini verirsiniz olur biter. İttihat geleneğinden gelen CHP'de bu potansiyel var. 1915 olayları, Dersim katliamı, 6-7 Eylül İstanbul olayları gibi.

CHP'nin mazisinde Boraltan Köprüsü diye kara bir olay var. Yıl 1944, Sovyet rejiminin katliamlarından kaçarak Türkiye'ye sığınmak isteyen 146 Azerbaycanlı aydın Iğdır'daki sınır kapısına yakın yerdeki Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü'nü geçerek Türk sınır karakoluna sığınır. Türkiye Milli Şef ve Değişmez Genel Başkan İsmet Paşa tarafından yönetiliyor. 146 Azerbaycanlının Türkiye'ye sığındığını duyan Sovyetler hükümeti, bu kişilerin derhal iadesini istiyor. Sovyetler'den gelen istek üzerine karakoldaki askerler panik içinde Ankara ile temasa geçiyor ve sığınmacıların geri verilip verilmeyeceği ile ilgili bilgi almak istiyor. Ankara'nın cevabı “Ülkelerine iade edin” oluyor. Azerbaycanlı Türkler, “Lütfen bizi o azılı düşmanlara teslim etmeyin, bizi siz öldürün” deseler de 146 sığınmacı Sovyet Rusya'sına teslim ediliyor. 146 Azeri Türk'ü hemen elleri ayakları bağlanarak oracıkta, Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilerek öldürülüyor.

Azeri kardeşlerimizi Stalin'e veren, Suriyeli muhacirleri Esad'dan niye esirgesin.
#Meral Akşener
#Necmettin Erbakan
#12 Eylül
9 yıl önce
Herkes eteğindeki kasetleri döksün
Gençler evlenemiyor, medya çok eşlilik derdinde...
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’