|
Neye ‘evet’, niye ‘hayır’
Anayasa değişikliği Meclis'te 330'un üzerinde oyla kabul edildi. Mevut durumdaki hesaplamalara göre 16 Nisan'da son sözü millet, sandıkta söyleyecek. Anayasa değişikliğinin içeriği ile ilgili çok teknik ve kapsamlı tartışmalar yaşanıyor. Özellikle '
hayır
'cılar kafa karıştırmak için kırk dereden su getiriyor. Halbuki çok basit bir anayasa değişikliği ile karşı karşıyayız.


Anayasa değişikliğinin temeli ne?



Partili Cumhurbaşkanlığı.



Partisiz Cumhurbaşkanlığı anayasal hayatımıza ne zaman girdi?



1960 Darbesi'nin ardından.



27 Mayıs öncesi sistem nasıldı?



Her seçimden sonra oluşan Meclis, yeni Cumhurbaşkanını seçiyordu.



Seçilen Cumhurbaşkanının partili olmasında bir sakınca var mıydı?



Yoktu. 27 Mayıs öncesi Cumhurbaşkanları Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar partiliydi.



27 Mayısçılar, 1950-60 tarihleri arasında yapılan bütün seçimlerde CHP'nin hezimetle ayrılması nedeniyle darbenin ardından yaptıkları Anayasa'da Cumhurbaşkanlığı sisteminde köklü değişikliğe gittiler. Cumhurbaşkanının görev süresini 7 yıla çıkarttılar ve tarafsızlık ilkesini getirdiler.



Nasıl bir tarafsızlık?



Milletin karşısında devletin bekçisi şeklinde bir Cumhurbaşkanlığı tarafsızlığı.



Peki, 1961 Anayasası'nın ardından Cumhurbaşkanlığı sistemi nasıl işledi?



27 Mayıs'ın ardından yapılan ilk seçimde Demokrat Parti'nin türevleri olan üç parti, çoğunluğu elinde bulundurmasına rağmen, hükümet kurma görevi İsmet İnönü'ye verildi. Dayatmalarla iki hükümet kuran İsmet İnönü, 20 Şubat 1965'te milletin emanetini Adalet Partisi Genel Başkanı Hayri Ürgüplü'ye teslim etmek zorunda kaldı.



1965 yılında yapılan seçimlerde Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi oyların yüzde 52'sini alarak tek başına iktidara geldi. Meclis'te büyük bir çoğunluğu bulunan Demirel, 1966 yılında hür iradesiyle(!) dönemin Genelkurmay Başkanını Cumhurbaşkanı seçmek zorunda kaldı.



1969'da yine büyük bir seçim zaferine imza atan Demirel, artık 27 Mayıs rejiminin bir numaralı hedefi haline gelmişti. İkide bir kendisine rahmetli Adnan Menderes'in idam sehpasındaki fotoğrafı gösteriliyordu. Nihayet 1971 yılında içinde dönemin tarafsız ve partisiz Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın da bulunduğu darbecilerin muhtırasıyla Demirel milletten aldığı emaneti darbecilere teslim etmek zorunda kaldı.



Silah zoruyla milletin iradesine çökenler, seçime gitmeksizin CHP'den istifa ettirdikleri Nihat Erim'e 2 hükümet kurdurdu. Erim pes etti, ancak darbeciler pes etmedi. Seçime gitmek istemeyen cuntacılar, sırasıyla önce 22 Mayıs 1972'de Ferit Melen'e, ardından da 15 Nisan 1973'te Naim Talu'ya hükümet kurdurdular. Tabii bu hükümet kurma görevlerini bağımsız ve tarafsız Cumhurbaşkanları veriyordu. Milletin 1969 yılında Süleyman Demirel'e verdiği emanet 5 yıl boyunca bağımsız ve tarafsız Cumhurbaşkanlarınca babalarının malı gibi çarçur edildi.



Nihayet seçim kaçınılmaz oldu. 1974'te sandık milletin önüne konuldu. Millet bu kez emanetine sahip çıkmayan Demirel'e “biraz dinlen” dedi. Halkçı Bülent Ecevit, sandıktan galip çıktı. Ecevit, Necmettin Erbakan'ın Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurdu. Kıbrıs Barış Harekatı zaferine imza atan Ecevit-Erbakan hükümeti ne hikmetse 1 yılını doldurmadan yıkıldı. Yerine kim geldi? Güven oylamasında sadece 17 oy alan Sadi Irmak hükümeti. Bu görevlendirmeyi kim mi yaptı? Tabii ki dönemin tarafsız ve partisiz Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk. Güvenoyu alamayacak birine niye mi görev verdi? Çünkü Kıbrıs zaferini elde eden hükümet bir an önce işbaşından uzaklaştırılmalıydı.



Sonraki yıllar malum, bu siyasi çalkantılar devam etti. Ardından darbeye zemin hazırlandı 12 Eylül'de Kenan Evren yönetime el koydu. 1983'te millet yönetime el koydu. 1989'da Özal ilk sivil olarak Cumhurbaşkanlığına aday oldu. O zamanki SHP sonraki CHP, Meclis'i terk etti. Sonra Özal görev süresini doldurmadan rahmetli oldu. Ölümü hala tartışılıyor.



Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı seçildi. 1995'te Necmettin Erbakan'a hükümet kurdurmak istemedi. 1 yıl sonra mecbur kaldı. Refah-Yol, 28 Şubat'ta asker-yargı ve tabii ki sivil uzantılarıyla postmodern darbe ile görevden uzaklaştırıldı. Demirel, 283 milletvekilinin imzasına rağmen, “Binaenaleyh önemli olan sayısal çoğunluk değil siyasal çoğunluk” diyerek hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a verdi. Kaset, şantaj vs. derken DYP'den kopanlar Hüsamettin Cindoruk'un şemsiyesi altında toplandı. Yine bir milli irade gaspıyla yeni bir hükümetimiz oldu. O hükümet, Kamuran Çörtük'ün yolsuzluk kasetiyle düştü. Demirel, hükümeti kurma görevini Yalım Erez'e verecekti ki, Tansu Çiller'in manevrasıyla Ecevit'e seçim hükümeti kurdurularak, sandığa gidildi.



2000 yılında yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi kapıya dayandı. Yine Meclis içinden birini seçtirmediler. Karanlık dehlizlerden Ahmet Necdet Sezer ismi çıktı. O da tarafsız ve partisiz olduğu için kendisini seçtiren Ecevit'in kafasına Anayasa kitapçığını fırlattı, ekonomiyi yerle bir etti.



Artık bütün gözler AK Parti döneminde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimindeydi. Bugün parlamenter sistemi savunanlar, o günlerde parlamentoya cumhurbaşkanı seçtirmemek için türlü şeytanlıklar peşindeydi. Önce 367 Sabih çıktı sahneye. Ardından dönemin CHP lideri Deniz Baykal. CHP kaçtığı parlamentonun kararını Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Ardından Baykal talimatı verdi: “Oldurmayın”. Bu talimat üzerine önce asker e-bildiri yayınladı, sonra da Anayasa Mahkemesi, “367 olmadan Meclis toplanamaz” dedi. Sistem tıkandı. Ya darbe olacak ya da Cumhurbaşkanı seçimini sağlayacak bir mekanizma oluşacaktı. Çare halkın Cumhurbaşkanını seçmesini sağlayacak Anayasa değişikliği idi. Anayasa değişti, ancak sorunlar bitmedi. Halkın Cumhurbaşkanını seçmesi yepyeni durumlar ortaya çıkarttı. İşte bugün o yeni durumları rayına oturtmak için Anayasa değiştiriliyor.



Kafamızı karıştırmalarına izin vermeyelim. 27 Mayıs'a '

evet'

diyenler, bugün '

hayır

' diyor. Menderes'in asılmasına '

evet

' diyenler, bugün '

hayır

' diyor. 1971 muhtırasına '

evet

' diyenler, bugün '

hayır

' diyor. 28 Şubat'a '

evet

' diyenler bugün '

hayır'

diyor. 17-25 Aralık'a '

evet

' diyenler, bugün '

hayır'

diyor. 15 Temmuz'a '

evet

' diyenler, bugün '

hayır

' diyor. Özetle 27 Mayıs'ın getirdiği vesayetçi Cumhurbaşkanlığı sistemini ortadan kaldıran bir anayasa değişikliği gerçekleşiyor. 1960 darbesinin vesayetinin bitmesini isteyenler '

evet

', devam etmesini isteyenler '

hayır

' diyecek. Siz nasıl bir sistem teklif ederseniz edin, nihai kararı verici millet olduktan sonra birileri hep '

hayır'

diyecek.

#Anayasa
#Cumhurbaşkanlığı sistemi
#Meclis
7 yıl önce
Neye ‘evet’, niye ‘hayır’
Lümpen kapitalizmin çöküşü
İsimler lakaplar
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti