|
Sigortalı devlet…
"Anayasa değişikliğiyle bir rejim değiştiriliyor, daha baskıcı bir yönetim gündeme geliyor ve devletin sigortası ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanlığı devletin sigortasıdır. Bir evde sigorta atarsa karanlıkta kalırız. Devletin kurumları uyum içinde çalışmıyorsa, iktidar ve muhalefet bir konuda anlaşamıyorsa hakemlik yapacak bir kişiye ihtiyaç vardır. Bizim sistemimizde bu pozisyon cumhurbaşkanıdır. Belli bir siyasi partinin üyesi nasıl cumhurun başkanı olacak. Halkı kandırmasınlar
” diyor CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu.


Son zamanlarda sigorta konusunu sıkça işleyen Kılıçdaroğlu,

“Belli bir siyasi partinin üyesi nasıl cumhurun başkanı olacak”

sorusuyla

1961 öncesi Cumhurbaşkanlığı sistemini adeta yok sayıyor. Konumuz Mustafa Kemal Atatürk'ün, İsmet İnönü'nün ve Celal Bayar'ın partili Cumhurbaşkanı olması değil tabii. Konumuz

sigorta

. Partili cumhurbaşkanı devletin sigortası olamayacağına göre, partisiz cumhurbaşkanlığı sistemini kimlerin icat ettiğini, nasıl ve hangi devletin sigortası haline getirildiğini ayrıntılarıyla ele almakta fayda var.



Yıl 1960, partili cumhurbaşkanlığı nedeniyle devletin sigortası olmadığı için milletin oylarıyla oluşan iktidar yüzünden elektrikler sık sık kesiliyordu. Elinde silah olan (

pardon ampermetre

) devletin sahipleri(!) olaya el koymuş. Bir daha elektriklerin kesilmemesi için partisiz ve tarafsız cumhurbaşkanlığı

sigortasını

icat ettiler. O gün bugün elektriklerimiz hiç kesilmedi. Sağ olsunlar elektrik akımında bir dengesizlik olunca hemen şalteri indirdiler.



Sigortalı

devletin ilk cumhurbaşkanı, 27 Mayıs'ta şalteri indirip, milletten aşırı elektrik aldığı için Adnan Menderes'i idam sehpasına götüren Cemal Gürsel oldu. Gürsel, cumhurbaşkanlığı boyunca

sigorta

görevini layıkıyla yerine getirdi,

Demokrat Parti'nin devamı olan partilerin iktidara gelmemesi için itinayla İnönü hükümetlerinin iktidarda kalmasını

sağladı.



Sigortalı

rejimin ikinci Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, 1971 Mart muhtırasında rüştünü ispatladı. 1969'da milletin Adalet Partisi'ne verdiği yoğun enerjiye kaçak hat bağlayarak, CHP'den istifa ettirilen bağımsız(!) Nihat Erim'e hükümetler kurdurdu. Sunay, yine milletin iradesine rağmen bir hükümet de Ferit Melen'e kurdurdu.



27 Mayıs sisteminin üçüncü

cumhurbaşkanı yine başka bir asker şahıs

(seçilme biçimi apayrı bir yazı konusu)

Fahri Korutürk de sigorta sistemini başarıyla yürüten Cumhurbaşkanı oldu

. Melen hükümetinin çekilmesiyle hükümeti kurma görevini Cevdet Sunay

Senato'ya atanan Naim Tulu'ya verdi.

1969 yılında Adalet Partisi tek başına iktidara gelmesine rağmen, 1969-74 yılları arasında milletin yetki vermediği herkes Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. O tarihte bu önemli makamları işgal edenler, ortak bir sloganda buluşsalardı

“Sigortalı devlet sağ olsun”

derlerdi herhalde.



Fahri Korutürk'ün sigortalı rejim için yaptıkları saymakla bitmez. Mesela 1974 yılında sadece 17 kişiden güvenoyu alabilen Sadi Irmak hükümeti de Korutürk'ün eseri.

Ama Korutürk'ün asıl marifeti 1978 yılında Güneş Motel'de kurulan milletvekili pazarında 10 vekili transfer eden Bülent Ecevit'e hükümeti kurma görevi vermesidir bence

.



1960-80 yılları arasında milletin iradesine o kadar kaçak hatlar çekilmiş ki, artık sistem iflas etmişti. Aylarca cumhurbaşkanı seçemeyen Meclis, işlemez hale geldi ya da getirildi. Sigortalı devlet artık işlemez hale gelince Kenan Evren, yine 27 Mayısçıların ihdas ettiği

TSK İç Hizmet Kanunu'nun meşhur 35'inci maddesine dayanarak şalteri indirdi

(Pardon yönetime el koydu). 12 Eylül darbecileri, 27 Mayısçıların boşluklarını doldurdu. Artık

duble sigortalı

rejime kavuşmuştuk.



Artık sigortalı devletin güçlü kurum ve kişileri oluşmuştu. Dönemin Başbakanı Turgut Özal, “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla üniversitelerde kılık kıyafet serbest” deyince kıyamet koptu

. Sigortalı rejimin Anayasa Mahkemesi hemen devreye girip, kanunlarda hiçbir hüküm yer almamasına rağmen, yasak icat etti ve binlerce başörtülü öğrenci yıllarca eğitim hakkından mahrum edildi

.



12 Eylül ile pekiştirilen sigortalı devletin marifetleri ve adamları saymakla bitmez.

Özetleyerek verecek olursak:


İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Çetin Doğan başta olmak üzere 28 Şubat'ın aktörleri

.



Vural Savaş: 1995 seçimlerinde 1. parti olan Refah Partisi'ne “habis ur” gibi hukuk dışı ifadelerle kapatma davası açması.

Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden ve üyeleri Ahmet Necdet Sezer ve diğerlerinin bu davayı kabul ederek, RP'yi kapatması

.



Süleyman Demirel'in Erbakan'a hükümeti kurma görevi vermeyerek güvenoyu alamadığı Anayasa Mahkemesi'nce tescillenen Ana-Yol gibi ucube bir hükümet kurdurması. Yine Demirel'in 283 milletvekilinin imzasını yok sayarak, “

Binaenaleyh önemli olan sayısal çoğunluk değil, siyasal çoğunluk” diyerek, Mesut Yılmaz'a hükümeti görev vermesi

.



Hüsamettin Cindoruk'a şemsiye partisini kurdurarak, şantaj-montajla DYP'den istifa ettirilen milletvekillerini bu parti çatısı altına toplayarak, milletin vermediği iktidar yetkisini Ana-Sol-D hükümetine vermesi.



Kılıçdaroğlu, son günlerde Anayasa Mahkemesi'ne çatıyor. CHP şak deyince tak yapan bir mahkeme istiyor.

Tıpkı 367'de olduğu gibi. Baykal “Sakın ha oldurmayın” demişti. O zamanki AYM Sabih Kanadoğlu'nun 367 garabetini kabul ederek tak diye oldurmamıştı.


Yazı uzadı ama Abdurrahman Yalçınkaya'yı da unutmamak lazım. AK Parti'nin cumhurbaşkanı seçmesi engellenemeyince bu kez partiyi kapatmak istediler.

“411 el kaosa kalktı”

manşetinin ardından Anayasa Mahkemesi'nin kararını ayrıca unutmamak lazım.



Recep Tayyip Erdoğan'ı muhtar bile yaptırmak istemeyen sigortalı devlet, 2007 yılında halkın

“Cumhurbaşkanını ben seçeceğim”

demesiyle bitkisel hayata girmişti. Birileri hala 27 Mayıs'ın arzularıyla yaşamaya devam etse de

sigortalı devletin fişi 16 Nisan'da çekilecek.

#Anayasa
#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
7 yıl önce
Sigortalı devlet…
Vatan için birileri vergiyi çok buluyor birileri canını bile veriyor
Paralelcilerin güçlülük vehimleri
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’