|
Can Dündar'ı uyandıran ezan sesi
Şunu kabul edelim, Fetullahçı terör networkünün en başarılı medya operasyonu Cumhuriyet gazetesidir.

Can Dündar'ın canlı bomba gazeteciliğini, Ceyda Karan'ın şebbiha yanaşmacı gazeteciliğini, Ahmet Şık'ın, ancak tecavüzcüsüne aşık olma gazeteciliği ile açıklanabilecek Cumhuriyet serüvenini kastetmiyorum. Daha öncesini, Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın Mart 2011'de CİHAN Dergi'ye kapak olduğu dönemi kastediyorum. Bir itirafçı soğukkanlılığıyla sayfalar dolusu röportaj veren Yıldız, paralel network'ün Cumhuriyet'e 'Sızıntı' yapmasını sağlamış, 2014'te görevden ayrıldığında, koltuğu şimdinin CHP milletvekili Utku Çakırözer'e bırakmış, Çakırözer sonrası süreçte yaşanan gelgitlerle, Cumhuriyet Can Dündar görünümlü Fetullahçı terör network'ü tarafından teslim alınmıştır.

"MİT TIR'ları", Bayırbucak Türkmenleri'ne cansuyu olabilecek onlarca organizasyon aleyhine onlarca manşet, Fetullahçı terör örgütünün kaçak savcıları ile yapılan lansmanların kamusallaştırıldığı dolaşıma sokulduğu Cumhuriyet'in Can Dündar'ı da Erdem Gül'ü de tutuklandı. Uzatmaya gerek yok. Bu tutuklamaya ilişkin tek cümlelik özet geçmek için
Zaman Gazetesi
'nin
7 Mart 2011
manşetine gitmek yeterli;
"Tutuklamaların gazetecilikle ilgisi yok".

Aslında yazının bundan sonrasının da "gazetecilikle ilgisi yok". Gerçi, bir Cumhuriyet geleneği olduğu için, "Türkiye milleti" bu tür reflekslere aşina. Cumhuriyet gazetesinin bir kaç gün önce yayınladığı "Kadıköy'ün kalbine cami" manşetinden söz etmiyorum, zira bu pek de haber değeri taşımıyor doğal olarak.

Şöyle, Tayfun Atay düne kadar Radikal'de idi. Eyüp Can çökünce o da Cumhuriyet'e çöktü. Akademisyen görünümlü pop art yazıyor. Gülümseyerek çocukların üzerine bomba bırakan pilotların yüz ifadelerine benzer bir yüzü var. Zira, o gülümsemeyi hiç eksik etmediği yazıları bir nevi nefret suçları kitabı. İşte o yazıların sonuncusundan bir kesit:
"Bugün bu memlekette sabah ezanları bambaşka motif ve motivasyonlarla okunur olmuş durumda. Bunlar,İşgal İstanbul'unun değil AKP İstanbul'unun sabah ezanları!.. AKP'nin alâmetifarikası olarak da karşımızda duran simgelerden biri, neredeyse her köşe başında, gerçekten ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın inşa edilmiş camilerin yükselen minareleri."

"Bambaşka bir motif ve bambaşka bir motivasyon", diyor Atay, sabah ezanları için. Sabah ezanlarının motivasyonunu AKP İstanbul'una bağlayacak kadar da Charlie Hebdo.

"Bu memlekette ezanlar, dindarlık adına geçmiş mağduriyetlerin intikamını almak istercesine okunuyor. Bu memlekette ezanlar, birilerine “Kalkın ey 'kâfir mukallitleri', siz Müslüman değil misiniz" diye heyheylenircesine okunuyor."

Şehzadebaşı Camii'nin o genç müezzininin gözyaşı ile okuduğu o sabah ezanları için sormalıyız, istisnasız her sabah, yıllardır, o hırçın ayazda, hangi motivasyonla, hangi intikam motivasyonu ile okudu acaba ezanları?

Devam ediyor Atay;
"Bu memlekette ezanlar, insanın içini manevi bir huzurla kaplamak yerine, din adına dünyevi bir huzursuzluk yaratmak için okunuyor. Bu memlekette ezanlar, İslâmî ibadete gönüllü çağrı olarak değil, İslâmcı iktidara zorunlu tâbilik yolunda, “teknik" olarak okunuyor."

Din adına, dünyevi huzursuzluk yaratmak için. Yaratıcı değil mi? Zeka açıcı, kafa yapıcı, enerji yükleyici, sinerji oluşturucu, acayip bir kafa var karşımızda. Bu kafayı oluşturan yüksek eğitimi merak edenler için kısa bir Tayfun Atay biyografisi;

"Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde fizik antropoloji öğrenimi gördü . Aynı üniversitede paleoantropoloji alanında yüksek lisans yaptı. Londra Üniversitesi Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu'nda sosyal antropoloji üzerine ikinci yüksek lisans derecesini aldı , 1985-2001 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'ne bağlı olarak çalışmalarını sürdürdü. Halen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Halkbilim Bölümü Etnoloji Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi. Ayrıca Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü bünyesindeki Sosyal Antropoloji Yüksek Lisans Programı'nda da ek görevli öğretim üyesi olarak dersler veriyor..."

Bütün yılların hülasası bu. Bu kadar.

Bu kadar karanlık bir motivasyon, bu aşamada eblehçe bir sapkınlık, bu denli sarkastik bir zavallılık ve bu derece oksijensiz bir ontoloji.

Aslında mesele biraz da şu.

Can Dündar, tutuklandığı ilk gecenin sabahında hangi caminin minaresinden gelen ezan sesiyle uyandı?

Neden uyandı?

Rüyasında TIR mı gördü?
#Can Dündar
#Fethullahçı Terör Örgütü
#Cumhuriyet Gazetesi
8 yıl önce
Can Dündar'ı uyandıran ezan sesi
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak