|
Başka Türkiye Yok
Bu topraklarda yaşayıp da Türkiye'nin neye karşılık geldiğini bilmeyenler veya bilmek istemeyenler olabilir. Onların konuşmalarına ve icraatlarına üzülerek şahitlik ediyoruz. Mesela 'seküler toplum'dan bahsediyorlar.

Biz, Türkiye'yi mevcut sınırlardan ve tarihimizi de cumhuriyetten ibaret görmüyoruz.
Yahya Kemal, sohbetlerinden birinde, “maziyi vatandan ayırmak, ruhu bedenden ayırmak kadar imkânsızdır” der. Bunun idrakindeyiz.

Bizde Bursa, Edirne ve Konya gezilmez, ziyaret edilir. Devamında, Söğüt ve Domaniç'e de gitmişliğim var. Bütün buralar, insanda hürmet hissi uyandırıyor. Aynı hissi, Malazgirt ovasında da yaşamıştım. Çünkü orası, 'vücudumuzun olduğu yerdir.'

Yıllar önce İznik'e varmıştım. Çandarlı Halil Paşa'nın kabrini bulup dua etmek için. Karşılaştığım manzara, ayrıca üzücüydü. Oğullarıyla birlikte 'dinlendiği' yer (türbe değil) harabeydi ve kaybolmak üzereydi. Sonra tekrar ziyaret etme imkânım oldu. Temizlenmiş, onarılmış, çevresi açılmış. Şükür.

Fatih Sultan Mehmet'i ve Çandarlı Halil Paşa'yı aynı dua içinde buluşturan, işte bu histir, bu ruhtur. “
Yunus der ki gör takdirin işleri
.”

'Mübarek adı ve güzel hatırası bize kadar gelen' Ulubatlı Hasan'ın doğduğu rivayet edilen kasabayı da gördüm. Yine aynı his, aynı heyecan.

Ertuğrul Gazi, Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin silah arkadaşı olan, Osmanlı'da ilk 'çavuş' unvanını kullanan Samsa Çavuş'un Hacımusalar köyündeki türbesini de üç kez ziyaret ettim. O his hiç peşimi bırakmadı.

Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası Şeyh Edebali'yi eski Bilecik'te; Osmanlı'nın ilk kadısı Dursun Fakih'i Küre mevkiinde gördüm, huzuruna vardım. Karacahisar fethedildikten sonra Osman Gazi adına cuma hutbesini okuyan da odur. Bu hutbe, Osmanlı devletinin kuruluş tarihidir.

Selçuklu sultanlarının ve vezirlerinin türbeleri, Candarlı ailesinin (Kastamonu) kabirleri… Velhasılı kelam, çavuşundan paşasına, beyinden sultanına, şeyhinden padişahına kadar kimin türbesini, toprağını ziyaret ettiysem, bağlılığım pekişti, hep aynı hissi duydum. Buraları vatan kılan neyse, onu.

Bütün bunların bize söylediği tek bir gerçek vardır, o da şudur: Türkiye, bir İslâm beldesidir. 'Vatan, devletsiz ve milletsiz olamayacağı gibi, dinsiz de olamaz.'

Evlatlar önce Allah'a, sonra devlete emanet edilir.

***

Milletlerin hayatında önemli kırılmalar, dönüm noktaları olur. Milletimiz, bu durumu birden fazla görmüştür, yaşamıştır. Fakat her defasında normale, yani aslına dönmesini bilmiştir.

Türkiye, yıllar boyunca, kasıtlı olarak zarara uğratılmış gibidir. İnsanlar, büyük gruplar halinde mağdur ve mazlum olmuştur
. Maddi ve manevi. Bunu, kızı perukla sınava girmek zorunda kalan bir baba olarak söylüyorum. Bunu, Doğu Anadolu'da birçok vilayeti, beldeyi, kasabayı gezmiş, oralarda kalmış biri olarak söylüyorum.

Nihayetinde, neler yaşanırsa yaşansın, bizim gözümüzde ve gönlümüzde, burası hep aynı yerdir.
Yahya Kemal'in vaktiyle söylediği gibi: “Vatan ve millet ismi değişmiştir, lakin ifade ettiği şey aynıdır. Millet-i İslâmiye dendiği zaman millet neyse, Türk milleti deyince de odur. Şimdi Türkiye diyoruz.” (Süheyl Ünver, Yahya Kemal'in Dünyası, sayfa 91)

Aynı eserden, çok önemli bulduğum şu iki cümleyi de paylaşmak isterim: “
Millet başka, milliyet başkadır. Birçok insan vardır ki, Türk olmasına rağmen, Türk milletinden değildir
.” (Sayfa 86) Bazı konuşmaları dinlerken, itirazları ve tavırları seyrederken, hep bu ifadeler aklıma gelir.

Milletimiz ve memleketimiz, kaç zamandır, yeniden aslına dönme mücadelesi veriyor. Önemli mesafeler alındı. Bu hayırlı gidişata kimlerin direnç gösterdiğine lütfen bir bakalım. Hangi kesimlerin millî olana husumet beslediğine. Millet hayatına kasteden terör örgütünü kimlerin aklamaya çalıştığına. Nasıl bir kirli ittifakın kurulduğunu görmekte zorlanmayacağız.

İşin esasına, ana konuya gelelim: Türkiye, bizim için biriciktir. Emsali, muadili, akranı yoktur.

İngiltere'de tutunamayanlar, pekala Amerika veya Kanada'da, Yeni Zelanda yahut Avustralya'da yaşayabilir. Oralar da onların.

Kuveyt ile Katar, Ürdün ile Arabistan, Irak ile Suriye farklı yerler değildir.

Biz nereye gidelim? Türkiye, zaten geldiğimiz son noktadır. Kırım'ın, Balkanların, Kafkasların, Adaların, Filistin ve Suriye topraklarının kaybedilmesiyle beraber Anadolu'ya büyük bir göç olmuştu. Aynı göç dalgası, Anadolu'nun yarısına yakını işgal edildiğinde yaşandı mı? Hayır.
Türkiye, gidecek / yaşayacak başka yeri olmayanların ülkesidir. Biz, kalanlarız.

Millete düşmanlık, vatana hayınlık, yabancılara uşaklık edenlerin akıbetlerine bir bakın. Hepsinin gidecek, sığınacak bir ülkesi var. En ufak bir tehlike anında hemen yurdu terk ediyorlar. Ama bizim yok. Sadece geri dönebileceğimiz küçük bir köyümüz bulunuyor. Dikkat ederseniz, şehirde yanlış yapıp da kaçanlar, birkaç gün içinde memleketlerinin otogarında yahut köylerinde yakalanıyorlar.

Güvenlik güçleri onları orada bekliyor, eliyle koymuş gibi buluyor. Bilmem anlatabildim mi?

Uzun sözün kısası:
Burada, hep birlikte ve kardeşçe yaşamaya mecburuz. Çünkü başka Türkiye yok
.

Son olarak: 'Türkiye İslâm beldesidir' diyoruz. Saydığımız ve saymadığımız yerlerden bu topraklara gelenlerin öncelikli gayesi şuydu:
İslâm kalmak
#Çandarlı Halil Paşa
#Başka Türkiye Yok
#balkanlar
#Millete düşmanlık
9 yıl önce
Başka Türkiye Yok
Yeni Türkiye barış için ne mi yaptı?
Karabela kâbusu
İstikrarın kaynağı ve Kürt meselesi…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek