|
Düşmanlar, hainler ve gâfiller arasında…
Dışardan saldırana düşman, içerden yıkmaya çalışana hain diyoruz. Düşmanlar ve hainler belli. Bunların beraber iş tuttukları da gün gibi aşikâr.
Bir de gâfiller var.
Bilmeden istemeden her ikisine de yardımı dokunan, onların adımlarını kolaylaştıranlar. Kullanılmaya müsait olanlar. Neydi gâfil? Büyük Türkçe Sözlük: Olandan bitenden habersiz, olanın bitenin farkına varmayan, ihtiyatsız, hazırlıksız, dikkatsiz, gevşek.


Gâfilleri nasıl tanırız? Parçalanma tehdidi ve tehlikesi sürerken amalı, fakatlı, lâkinli cümle kurarlar.

Milletin haklarını yok sayıp birkaç kişinin hukukuna odaklanırlar.

Her türlü yalana, kara kampanyaya kolaylıkla inanırlar. Günleri, sözleri ve tavırları birbirini tutmaz. Bakınız: 'Yüz karası.'



Bu tür kimselerin sığınağı hep aynı kavramlardır: Barış, demokrasi, hoşgörü, insan hakları, halkların kardeşliği. Bunlara karşı mıyız? Elbette hayır.

Bunların milletin ve memleketin aleyhine kullanılmasına karşıyız.


Hatırlarsanız, bölücü terör örgütünün siyasi uzantısı olan partinin liderini 'barış güvercini' diye sazlı sözlü takdim etmişlerdi. Sonra neler yaşandı?



'Gönül insanı' olarak sundukları kimseyi de gördük, görüyoruz. Karınca incitmiyor ama milleti kırmaktan çekinmiyor. Bir dikili ağacım yok diyor ama ormana da razı olmuyor. Ne diyelim?



Nurettin Topçu'nun Taşralı kitabında Mahşer öyküsü var. Kıyamet kopmuş ve insanlar kâfileler halinde hesap yerine doğru gidiyor: “En önde gâfiller kervanı yola çıkarılacak. Bunlar, ömürlerini uyku halinde geçirmiş olanlar, duygusuz yaşayanlar ve huzurlarını bozmamak için başkalarına yaklaşmayanlar, kanaati hikmet, rahatlığı zevk edinenlerdir. Bunların gözleri gördüğünü bilmeyecek, kulakları işittiğini anlamayacak ve elleri dokunduğunu tanımayacak. Uyanık ruhlar bunları seyredecekler.” (Sayfa 245.)



İkinci kâfilede kimler olacak dersiniz? Fitne sahipleri. Üçüncüsünü de söyleyelim: Kibirli kimseler ve riyakârlar.



Gâfillerin yanına tarafsız kalanları, sonuca göre pozisyon belirleyenleri, her devrin karakteri (adam demeye dilim varmadı) olanları da ekleyecektik. Topçu'dan yaptığımız iktibas, hepsini kapsıyor görünüyor.



***



Tarihimizde sadece şanlı zaferler yok. Gaflet uykusunun neye karşılık geldiği de okunup öğrenilebilir. Örneğin Birinci Balkan Harbi. Daha ne olduğunu anlamadan, birkaç ay içinde elimizden çıkan güzide beldelerimiz. Yaslı vatan.



Peki, şimdi ne durumdayız?

“Taraflar” diyerek devletimiz ile terör örgütünü bir tutan sözde müttefiklerimiz var.

Bunu günlük yaşantımıza uyarlayalım. Böyleleri çoktur, mutlaka karşımıza çıkmıştır: Dostça konuşur, düşmanca iş tutarlar. Kötü, sebepsiz yere iyi olana saldırmıştır. Her iki tarafa birden dönüp “yapmayın” derler. İyi taraf şaşkındır:

Neyi yapmayayım?


Devam edelim.

Vatan, şuradan veya buradan başlamaz, insanın kendisinden başlar.

Kendini menfaat, ihtiras, ikballe eşitleyenler, bunu anlamaktan bir hayli uzaktır.



Niyetimiz kalbe, gönüle işaret etmektir.

Gönüllü olmak güzeldir, kıymetlidir; iki anlama birden gelir.


Gönülsüz kimseyle ne yapabilirsiniz? Size yük olur. Bahanesi çoktur. Yorgunluk ve usanç getirir.



Memleket, başlı başına emektir.

Gönülden verilen emek. Ayrıca milyonlarca emek ehlinin emanetidir. Kayıtsız kalmakla, uzaktan akıl vermekle, seyretmekle olmaz. Bakmak manzaraya dâhildir fakat konumuz bu değil.



Şunu da unutmayalım:

Başkasının emeğini kendi hanesine yazanlar hayatın her ânında ve alanında vardır.

Bu bizi yıldırmasın.



Hazır sözlüğü elimize almışken kalp kelimesine de bakalım. İki anlama birden geliyor.

Özetle; hakiki ve sahte.

Hakiki olanın gönül gözü açıktır, daima uyanıktır, basiret ve feraset sahibidir, gaflete düşmez. 'İrfan ve ilham' dediğimiz işte budur.


#Nurettin Topçu
#Fitne
8 yıl önce
Düşmanlar, hainler ve gâfiller arasında…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’