|
Konuşturarak susturmak…

Kötülük seslidir, iyilik sessiz. Sözgelimi size yapılan bir kötülüğü herkese anlatır, fakat iyiliği pek anlatmazsınız. Böyledir.

Kötülüğün bir özelliği de, yayılmacı olmasıdır. Bu yüzden, "kötü olanı dile getirmeyin, mutlaka alıcısı çıkar" denilir.

Bence, sosyal medya üzerinden ilk söylememiz gereken şey şudur: Kötülük yapmak, dünya tarihi boyunca, herhalde hiç bu kadar kolay olmamıştı. Malum, pusu kurmak bile ciddi bir emek istiyor.

"Müstear ismin yıkıcılığı" diye bir gerçek var. Onun arkasına sığınanlar, yakıcı ve gönül yorucu hareketler yapabiliyor. İşin en garip tarafı da, adıyla yazamayanların, adıyla yazanları samimiyet testinden geçirmeye kalkışması. Ne diyelim.

Böyle "şiddetli bir asırda" yaşayıp da temiz kalmak elbette zor. Kusursuz olmak ise imkânsız. Pencerenin iyi tarafından bakarsak, dikenleri değil, gülleri görürüz. Fakat, Furkan Çalışkan"ın da dediği gibi, kötülüğün ve kıskançlığın gözü kusur arayıp bulmakta mahirdir. İşte bu maharet, sosyal medya sayesinde daha kullanışlı bir hale gelmiştir. Maalesef.

Öte yandan, iyi bildiğimiz insanlara dokunanlar, diğerlerinden uzak duruyor, hatta onlara "saygı" gösterisinde bulunuyorlar.

Bir teselli verelim: "Kıyamet günü, Allah katında insanların en kötüsü, fenalığından korkularak kendisine hürmet edilen kimselerdir." (Hadis-i Şerif)

***

Sosyal medya için, "sözlü kültürün devamı" yorumları yapılıyor. Sözlü kültürün en önemli özelliği, bize ait olanı koruma altına almasıydı. Buna, sözümüzü sürdürmek de diyebiliriz. Birçok kıymetli eser, günümüze, sözlü kültür üzerinden ulaşmıştır. Köylerden, kasabalardan yapılan derlemeleri hatırlayın. Özellikle ümmilerden.

Sosyal medya daha başka. Aklımıza her geleni söyleyemeyiz; lakin burada, bırakın söylemeyi, yazıyoruz bile. Böylece, "konuşturarak susturmak" gibi tuhaf bir durum ortaya çıkıyor.

Sadece yazının değil, sözün de kuralları vardır. Üsluba özen göstermek, emeğe hürmet etmek, kimseyi utandırmamak vb. Kuralsız bir ortam, yeni alışkanlıkları da beraberinde getirir, getiriyor. İşte onlardan biri: İnsanlar, "an itibariyle" diyerek, yediklerini, içtiklerini paylaşıyorlar. Bildiğimiz paylaşmak ile bu paylaşmak arasındaki farkı kim ölçebilir?

Yanlışlık demişken, şunu da diyelim: Sosyal medya, imalara ve yanlış anlamalara oldukça müsait bir ortam. Biliyoruz ki, yanlış anlama kapısı açıldığı vakit, o kapıyı kapatmaya kimsenin gücü yetmiyor.

Hayır, bunu hiçbir yere bağlamayacağım.

***

Yazıya başlamadan evvel, birtakım rakamlara bakmak yerine, Süleyman Çobanoğlu"nun Sosyal başlıklı şiirini yeniden okudum. Sonra, Ahmet Murat"ın şu dizesinin altını çizdim: "Yazılı olmuşum dün gece sosyalden ve dinden."

Bunları şunun için yazıyorum: Bizler, kâğıt kokusuyla büyümüş son neslin mensuplarıyız. Kâğıt ve kalem, dilini tutmak dahil, tutumlu olmayı öğretiyor. Mesela, "bedavam var" diyerek, sayfalar dolusu yazamazsınız.

Hızlı büyüme nasıl çevre felaketini beraberinde getirmişse, sosyal medyadaki hız da, bilgi kirliliğine neden oluyor. Halen hayatta olan ünlü bir sanatçıyı kaç kez öldürdüler, tam olarak sayamadım.

Kuşkusuz, konuyla ilgili yazacak çok şey var. Yazamadıklarımız da az değil.

Şunu unutmayalım: "Suya düştüğün için değil, sudan çıkamadığın için boğulursun."

11 yıl önce
Konuşturarak susturmak…
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim