|
Merhamet ediniz
Cumartesi günü, biraz hava almak ve kış mevsimini yerinde görmek niyetiyle Kuzey Ormanları'na gittik. Üçüncü köprü yolunun geçtiği ve geçerken de üzdüğü orman.

Kar, ormanı tamamen kaplamış. Bu beyazlık karşısında içimiz tazeleniyor, gözümüz kamaşıyor. Derin nefesler.

Fakat bir sorun var. Ormanın her yeri silah sesiyle yankılanıyor. Kısa yolculuğumuz sırasında belki otuz tane eli silahlı canlıyla karşılaştık. Avcılar.


Açlıktan dermansız kalan, yiyecek bulmak umuduyla yol kenarlarına yaklaşan kuşları öldürüyorlar.

Yüzlerine bakıyorum. Bir şey eksik.

Bildiğim kadarıyla, burası jandarma bölgesi. Ne yazık ki hiçbir güvenlik önlemi yok. Bu arada, bir üveyik ve çok sayıda karatavuk gördük.

Bir dünya, iki hayat. Bir yanda kedi ve köpeklerle, kuşlarla ilgili düzenlenen kampanyalar, bir yanda bunlar. Kimi yaşatmaya, kimi öldürmeye çalışıyor.

Nasıldı o türkü? “Aman avcı vurma beni.” Vuruyorlar.

***

Evet, yüzlerinde bir şey eksik. Nedir o?
Merhamet
.

Osmanlı, kurduğu fütüvvet düzenine bazı meslek gruplarını almamış. Mesela avcı ve kasapları. Devamını Fethi Gemuhluoğlu'ndan okuyalım: “
Her mahalleye bir kasap lazımdır, fakat o siz olmayın. Kan dökücü olmayın. Maktûl olun, kâtil olmayın. Mazlum olun, zalim olmayın
.” (Dostluk Üzerine, sayfa 27.)

Fütüvvet kelimesinin manâsını da verelim: Dinî mahiyette esnaf birliği. Ayrıca mertlik, yiğitlik, fedakârlık, yardımseverlik.

Gerçi kasaplık mesleği, et alıp satma işine dönüştü. Reyon görevlisi gibi. Eskiden canlı alınır, cansız satılırdı. Cümledeki kasıt, evvela bu.

Merhamet eksikliği, sosyal hayatın her alanında karşımıza çıkıyor
. İş ortamlarından terör belâsına, edebiyat dünyasından siyaset sahnesine kadar. Davranışlar sert, konuşmalar kırıcı, tavırlar rencide edici.

Çareyi nerede arayacağız? Bu soru karşısında, Murat Erol'un dört sene önce kaleme aldığı bir yazıyı hatırlıyorum: Merhamet Medeniyeti. (İtibar, Aralık 2011, sayfa 24.) Medeniyetin her ne kadar olumsuz çağrışımları olsa da, meseleye pencerenin iyi tarafından bakmak zorundayız.

Yazıdan: “
Merhamet, rahmetten gelir. Merhamet yıkmaz, yapar; ıslah ve ihya eder. Merhametin evi, inanan insanın korunaklı göğsüdür.”

Merhamet, inançla ve ahlâkla birliktedir. Bu ikisi yoksa, acımak olur. Dolayısıyla merhametsiz ile acımasız aynı şey değildir. Suriyeli muhacirlere milletimizin yaklaşımı ve batı dünyasının bakışı: Merhamet ve acımak. Onca sıkıntıya rağmen, bu böyledir.

***

Merhamet medeniyeti. Bunu örnek verip nasıl açabiliriz?

Elimin altında yeni baskısı yapılmış bir kitap var: 41 Orijinal Belge Işığında Eski İstanbul'da Sosyal Hayat ve Çevre. Hazırlayan Sadık Albayrak.

Kitap, Osmanlı devrine ait arşiv belgeleriyle oluşturulmuş. Fermanlar, arzuhaller, mahkeme kararları. İşte onlardan bazıları: İkindi vaktinden sonra hayvan çalıştırma yasağına dair ferman, Yük taşıyan hayvanların cuma günleri çalıştırılmamasına dair ferman, Yük ve odun atlarına (boş olarak geri dönerken) binme yasağına dair ferman, Sığırcık kuşlarının rahatsız edilmemesine dair arzuhal, Kuş avlama yasağına dair ferman, Sokak köpeklerinin belediye tarafından itlaf edilmemesine dair arzuhal ve cevap. “
Merhamete aykırı olması nedeniyle…”

Bütün bunların bize söylediği nedir?
Hayvanların tatil günlerini bile düzenleyen bir merhamet medeniyeti
. Şimdi ise fayton çeken atların aşırı çalıştırılmaktan ve bakımsızlıktan kaynaklanan ölüm haberlerini okuyor veya seyrediyoruz. Sadece seyrediyoruz.

Allah'ın yarattığı canlılara merhamet etmeyen, insanlara eder mi?
Sorumuz budur.
#Merhamet
#rahmet
#Merhamet ediniz
8 yıl önce
Merhamet ediniz
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset