Ülkemizin nereden döndüğünü her geçen dakika daha iyi anlıyoruz. Görüntüler, şahitlikler ve belgeler geldikçe, içimizden bir şeyler gidiyor. 'Uçurumdan dönmek' ifadesi bile yaşananları tam manâsıyla karşılamıyor. Ancak 'ölüm' olabilir.
Milyonlarca can hep bir ağızdan şunu söyledi, söylüyor: Annemiz, babamız, evladımız vatandır. Şeyhimiz, cemaatimiz, tarikatımız vatandır.
Seviniyoruz, çünkü hakikat, güneş gibi, nurlu bir sima gibi ortaya çıktı. Yalanın boyası döküldü, cilası söndü. Hüsrandalar.
Seviniyoruz, çünkü kahramanlar ve korkaklar ayan oldu.
Esaret ile cesaret arasında bir harflik fark var. İşte o fark cumhurdur, cumhurbaşkanıdır.
Üzüntümüz de büyük. Evvela şu: Milletimiz ve memleketimiz, her türlü fenalığı bekleyebileceğimiz karanlık bir yapıyla karşı karşıya. Girmedikleri kılık, takmadıkları maske, almadıkları şekil kalmamış. Alçaklığın Evrensel Tarihi'ne yeni sayfalar, bölümler eklediler.
Azimle, iradeyle, irfanla.
Evet, üzüntümüz büyük. Yabancıya hısımlık, yerliye hasımlık eden bir yapıdan bahsediyoruz. Onları hoş, bizi hor gören. Artık hepimiz sırtımızda bir hançerle yaşayacağız.
Görmeyen gördü, anlamayan anladı, bilmeyen bildi.
***
Bayburtlu dedemizin konuşmasından iki cümle alalım: “Seksen yaşındayım, böyle namussuzluk görmedim. Kime karşı yaptın bunu?” Bir soru da bizden: Kimin adına?
Daha ilk andan itibaren yazdık, söyledik: Bu, ihalesini ecnebilerin verdiği bir işgal girişimidir. Teşebbüs başarısız olunca, batı dünyasını yardıma çağırmalarının nedeni de budur.
“Türkiye'ye müdahale etsinler” diyor. İçinde zerre ahlak olan, haysiyet olan, böyle bir kimsenin peşinden gitmez. Habire mikrofon uzattıklarına göre, demek ki son kullanma tarihi geçmemiş, bitmemiş. Geri çekilmeye yanaşmaması da bunun belgesi.
Artık anladık. Bu oluşumu, inkâr üzerine kurmuşlar. İnşallah o son noktaya gelmezler.
Manzaraya bakalım: Birbirlerini tanımıyorlar, hiçbir şey yapmamışlar, tesadüfen orada bulunuyorlar, haberleri yok vs. Hep yalan.
Her türlü haltı ye, hesabı ödemeye yanaşma.
Korkaklık, karakterleri olmuş. Firar edenlerin, kaçak duruma düşenlerin sayısı hâlâ tesbit edilemiyor. Her meslek grubundan sayısız vatan haini.
Öyle anlaşılıyor ki, ülkemize yönelik örgütlü kötülük hemen bitmeyecek. Her yolu deneyecekler. Olmadık ittifaklar ve iftiralar içine girecekler. Kim bilir daha neler göreceğiz, duyacağız?
Şu saatten sonra, merhametimiz, felaketimiz olur.
***
Yazımızı bir başka dedemizle bitirelim. 15 Temmuz gecesi, sakat bacağına rağmen koltuk değnekleriyle sekiz kilometre yürüyen Hacı Akkaya dedemiz:
Uçuran Allah'tır.