|
Yarın
Bu bizim kaçıncı seçimimiz? Kendi adıma cevap verecek olursam, ilk oyumu seksen dokuz yılında kullanmışım. Çeyrek asırlık seçmenim. Demek ki üzerimizden yıllar geçmiş.

Türkiye, yüksek gelirim hattına kurulmuş bir ülkedir. Belki de yurtların en zorlusudur.

Bu topraklarda, her seçim hayati öneme sahiptir.

Her toplantı, son ayların en kritik toplantısıdır.

Haber bültenleri hep aynı ifadeyle başlar: 'Yine yoğun bir gündemle karşınızdayız.'

İkaz hiç değişmez ve doğrudur: 'Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günler…'

Evet, burada kolay olan yoktur. Daima zor zamanlardan geçtik, geçiyoruz, geçeceğiz. Sanki bu sözü Ahmet Haşim değil de Türkiye söylemiş: '
Ömrüm benim bir ateşti
.'

Zaten tecrübe de ancak böyle oluşur. Adına 'devlet tecrübesi' diyoruz.

***

Siyaset günlerindeyiz.

Partiler arasında rekabet olur, olmalıdır. Yarış esnasında, müsabaka sırasında, bazı sertliklerin yaşanması normaldir.
Seçim dediğimiz şey, nihayetinde, ülkeyi en çok kim seviyor koşusudur.

Kimse kaybetmek istemez. İşin aslı, bir otun bile iddiası vardır. Asfaltı parçalar, betonu deler, kayanın içinden çıkar. Fakat bu iddiasını dillendirmez.
İnsan dillidir, dillendirir
.

Bundan sonra da sayısız seçim olacaktır. Nice yeni parti kurulacaktır. Mevcut partiler ve liderler elbet bir gün misyonlarını, siyasi ömürlerini tamamlayacaktır.

Millet ve memleket hâlâ buradadır, yerindedir. Peki, kırk yıl öncesinin büyük partileri ve sarsılmaz siyasetçileri nerededir? Madem yoktur, o halde onur kırıcı ithamlar ve yıkıcı söylemlerden uzak durmamız şarttır.

Biz bu ülkeyi ve birbirimizi seçim sandıklarında bulmadık. Anadolu, demokrasiyle fethedilmedi. Bunu böyle bellemek ve asla unutmamak lazım gelir.

Yapılacak seçimin ağırlığını hafifletmeye çalışıyor değilim. Ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Sonuçlarının neye karşılık geleceğini görebiliyorum. Milletin iradesine hasımlık edenleri artık tanıyabiliyorum. Öte yandan, yarınki seçimler, düşmanla tutuşulan bir meydan muharebesi değildir. Bunu söylemeye çalışıyorum.

Özetle:
İsteğimiz, vatanın ve vatandaşın iyiliğidir
. Neslimizin muhafazasıdır.
Arzumuz, Türkiye'nin haysiyetli bir şekilde varlığını sürdürmesidir
. Ümmetin umudu olmaya devam etmesidir.

Şuna da tüm kalbimizle inanıyoruz:
Bu dertli vatanın elbet bir sahibi vardır
.

***

Ankara siyasetin, İstanbul sanatın, edebiyatın başkentidir. Olaylara ve insanlara İstanbul'dan bakanlardanım.

Orhan Okay'ın hatıralarını yazdığı mühim bir eseri var. Kitaptan bir cümle: “
Ne çare ki, hayatımızın çöküntüleri sadece hasımlarımızın elleriyle değildir.
” (Silik Fotoğraflar, Ötüken Neşriyat, 2001, sayfa 77.)

Bu cümlenin birden fazla anlamı bulunuyor. Hem kendi ömrümüz, hem millet hayatımız için aynı acı gerçek söz konusu. Dünya görüşümüz ne olursa olsun, biraz düşündüğümüz vakit, benzer duygular yaşayacağız.

Milyonlarca insanı bir araya getirip millet yapan da 'benzer duygular' değil midir? Ortak hassasiyetler, inançlar, yaşanmışlıklar, acılar ve sevinçler.
İşte bu yüzden, 'inadına terör' diyenlere karşı kardeşlik kalesini tahkim etmekten, safları sıklaştırmaktan başka çaremiz yok.
Asıl seçim budur.

***

Yirmi beş yıllık seçmenliğimin ve siyasete ilgimin birinci tecrübesi şu olmuştur:
Seni kim alkışlıyor?

Alkışlanan kişiye değil de alkışlayan ellere bakınca her şey daha berrak görünüyor
. Yanılma payınız iyice azalıyor.
#Silik Fotoğraflar
#siyaset
#seçimler
8 yıl önce
Yarın
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset