|
"Barış, çıkarlarımıza uygunsa mümkün..."

Barış eğer Amerikan çıkarlarına uygunsa mümkündür. Barış Doğu Timor''da mümkün, Çeçenistan''da değil. Doğu Timor''da ucuz, Çeçenistan''da pahalı.

"Çıkarlarımız tehlikede olduğu zaman ve müdahalenin sonuç vereceği durumlarda barışı kurmalıyız. ABD, her çatışmayı önleyemez." ABD Başkanı Bill Clinton''ın ''Ulusa sesleniş'' konuşması, Amerikan dış politikasının ve küresel hesaplarının ana ilkelerini ortaya koyarken, dünya sisteminin patronunun açmazlarının da ipuçlarını veriyor. İnsan hakları gerekçeli askerî müdahaleleri yeni meşruiyet aracı olarak uluslararası hukukun baş tacı yapan ABD''nin, dünyadaki çatışma bölgelerine yaklaşımındaki çelişkilerin sebebi Clinton''ın konuşmasında açıkça ortaya konuyor.

Amerika''nın kriz bölgelerine müdahalesinde ''seçici'' davrandığını itiraf eden Clinton, hangi ulusun uluslararası sisteme kabûl edileceğini, hangilerine bu hakkın verilmeyeceğini belirleyen kriterin, öyle propagandası yapıldığı gibi, insan hakları değil, çıkarlar olduğunun altını çiziyor. Böylece, Yeni Dünya sisteminin insanlığa, vadedildiği gibi, refah ve özgürlük vermekten ziyade, çatışmalarla dolu bir dünya hediye edeceği birinci kaynaktan itiraf edilmiş oluyor. 1990''lardan bu yana yaşananlar zaten bunun kanıtı niteliğinde değil mi? Ortadoğu''da sancılı bir değişim dönemi yaşanıyor. Kafkaslar''da ve Orta Asya''da çatışmalarla dolu bir geleceğin başlarındayız. Asya-Pasifik''te taşlar yerinden oynuyor. Müslümanlar''ın kaynakları üzerinde yeni bir dünya inşa edilmeye çalışılıyor ancak, İslam''ın bu yeni dengede etkin bir güç olma şansı ortadan kaldırılıyor. Sürecin aktörleri ortaya çıkardıkları krizler oranında barış adına bugüne kadar bir şey yapmadılar.

Ne zaman barış, ne zaman savaş

Barış eğer Amerikan çıkarlarına uygunsa mümkündür. Barış Doğu Timor''da mümkün, Çeçenistan''da değil. Doğu Timor''da ucuz, Çeçenistan''da pahalı. Doğu Timor''da insan hakları müdahale sebebi, Çeçenistan''da değil. Doğu Timor''da Endonezya''ya rağmen var, Çeçenistan''da Rusya olduğu için yok.. Bir devletin kendi içindeki topluluklara baskı yapmasının artık o ülkenin iç sorunu olarak görülemeyeceği, uluslararası müdahale gerektireceği, bu anlamda ulusal sınırların anlamını yitirdiği tezlerini nereye koyacağız? Endonezya''nın Doğu Timor''a baskısı bu ülkenin iç sorunu olarak görülmezken, Rusya''nın Çeçenistan''da soykırıma girişmesi iç sorun olarak niteleniyor. Bu çelişkiler üzerine bir gelecek nasıl kurulur?

Ertelenen yüzleşme

Clinton''ın sözlerinde bir konu daha göze çarpıyor: ABD''nin Rusya, Çin ve Avrupa''ya yönelik tutumu. Amerika bu üç güçle ilişkilerini çatışma ve rekabetten ziyade uzlaşma ve işbirliği içinde yürütmeye çalıştığı görüntüsü veriyor. Çeçenistan savaşının Çeçenler''i değil, Rusya''yı yıprattığını savunan Clinton yönetimi, Rusya''nın istikrarını önde tutuyor. Rusya ve Çin ABD''ye karşı çok kutuplu dünya arayışlarını umutsuz da olsa sürdürürken Washington bu iki ülkeyi açıkça karşısına almaktan kaçınıyor. Böyle bir uzlaşmanın uzun vadede mümkün olmadığı, çıkarların buna izin vermeyeceği ortada iken, ABD''nin bu tutumunun anlamı ne? Washington''ın her iki ülkeyi de tahrik etmek istemediği tezi bunu açıklamıyor. Clinton yönetiminin bu politikasını şiddetle eleştiren çevreler, ABD''nin er geç bu güçlerle yüzleşmek zorunda kalacağını, izlenen politikanın bunu sadece erteleme şansı olduğunu ifade ediyor. O zaman bir ihtimal daha ortaya çıkıyor: Amerika yeni dünya sisteminin ağırlığını kaldırmakta zorlanıyor mu?

24 yıl önce
"Barış, çıkarlarımıza uygunsa mümkün..."
Zulmün zevali
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir