|
‘İslam öfkesi’, yeni Kırım Savaşı ve ‘Büyük Oyun’
“İslam öfkesi”
tam yirmi yıldır bütün Müslüman coğrafyaya karşı öldürücü bir
silah olarak
kullanıldı. Müslüman toplumların
yüz yıldır
devam eden
sömürge zihniyetlerine duyduğu kızgınlık, bu vesayet sisteminden kurtulmak için verdiği mücadele sabote edildi
ve Batılılar
kendilerine yönelen bu öfkeyi ve arayışı
kendi çıkar alanları için kullanıldı. Bunu başardılar.


Müslümanlar kendi silahlarıyla vuruldu

. Kendi ülkelerine, toplumlarına karşı kullanıldı. Bu amaçla

örgütler

kuruldu, bu amaçla

cemaatler

şekillendirildi, bu amaçla

muhafazakar
siyasi hareketler

geliştirildi.



Batı, 21. yüzyılda

İslam'ı en büyük tehdit ilan etti

. Bu

“tehdit”

le yüzleşmek için Müslümanların yaşadığı her toprak parçasında

terörle mücadele merkezleri

kurdu.

İslam ve terör eşleştirmesi

ni yaparak küresel ölçekte

terörle mücadele savaşı

ilan etti ve bunu uyguladı.



“İslam öfkesi” Batı'nın elindeki en güçlü silahtır


Ama çok garip bir

çelişki

, bugüne kadar

pek kimsenin dikkatini çekmedi

. Terör olarak ilan ettikleri,

yok etmeye çalıştıkları şey aslında Müslüman dünyadaki yeni yükseliş dalgasıydı

. Bu yüzden

terör kavramını ayakta tutmak, küresel bir paranoya oluşturmak için Müslümanlar arasından teröristler çıkardı, terör örgütleri formatladı

.



Çünkü o dalgayı kırmak için teröriste ve terör örgütüne muhtaçtı. İslam'ı Müslümanların silahlarıyla

tarih dışına

itmeye çalıştı. Bugün hala böyle bir savaş yürütüyor. Belki de bu,

21. yüzyılda Müslümanlara ve Müslüman ülkelere kurulan en büyük tuzak

olacaktır.



Bu öfke hiç yerli olmadı


Bu yüzden

“İslam öfkesi” hiçbir zaman yerlileşmedi

. Hep başkalarının çıkar alanlarını

istikrarsızlaştırma aracı

oldu. Bu yüzden o örgütler hiçbir zaman bu coğrafyanın

isteklerine, arayışlarına göre

biçimlenmedi. O küresel istila hareketinin seyrine göre şekil aldı. Müslüman dünyanın

meşru

arayışları, coğrafyanın

zaaf

alanları istismar edilerek sabote edildi. O meşru arayış bu amaçla kurulan terör örgütlerine

kurban

verildi.



Bu noktadan bakınca,

IŞİD ile Türkiye'de darbe yapmaya girişen paralel örgüt arasında bir nitelik farkı olmadığı

ortaya çıkıyo

r

.



IŞİD ve Paralel: Bu ne benzerlik?


İkisi de dışarıda kurguland

ı, ikisine de başkalarının Türkiye ve bölgedeki çıkarlarına göre roller yüklendi.

İkisi de yerli değildi

ve

başkalarının silahlarıyla

kendi ülkelerini, coğrafyalarını kurşun yağmuruna tutuyordu.

Biri Avrupa'nın diğeri Amerika'nın

ürettiği yapılardı.



İkisi de Hilafet derdindeydi

. İkisi de Müslüman dünyayı yönetmeye talipti. İkisi de

vesayet

aracıydı ve Batılılar'ın bölgedeki hegemonyasının devamına zemin hazırlıyordu.



İkisi de Sünni karakterliydi

, hem de katı Sünni görünümdeydi ama ikisinin de İslam'ı algılama biçimi, düşünce sistematiği

İran'ın İslam'ı algılama biçimiyle garip şekilde benzeşiyordu

. İkisi de hemen hemen

aynı zamanlarda

harekete geçirildi, meydana sürüldü. Biri

Suriye-Irak-Ürdün-Lübnan

hattında diğeri de

Türkiye'de

açık savaş başlattı. İkisi de Türkiye ile İran arasında,

Sünni dünya ile Şii dünyası

arasında savaş çıkarmaya ayarlıydı.



Bu örnekler, karakter benzerlikleri,

stratejik pozisyonlama

ile ilgili daha bir çok örnek verilebilir. Ama en önemlisi bu iki yapı da, bundan önceki bir çok örgüt gibi yerli değildi.

Hiç olmadı

, olamazdı da.



İşte bu yüzden

yerli olan her şeye savaş açtılar

. Onu bitirmek, zayıflatmak, diz çöktürmek için sahaya sürüldüler. İkisi de yetmemiş olacak ki,

patronları

Türkiye ve bölgedeki diğer örgütleri de harekete geçirdi. PKK ve PYD ile DHKP-C gibi örgütleri de onlarla aynı safta mevzilendirdi.



Türk devrimi ve Arap devrimi sabote edilecek!


Oysa

Türkiye'de devletin İslam'la barışması çok büyük ihtiyaçtı ve ortaya olağanüstü bir güç/enerji çıkaracakt

ı.

Sünni/Arap dünyasında bir devrim dalgasının ortaya çıkması çok büyük bir ihtiyaçtı ve olağanüstü bir enerji ortaya çıkaracaktı. Bu bir Arap devrimi olacaktı, diğeri de Türkiye devrimi olacaktı.

Bu iki örgüt, işte bu büyük devrimleri sabote etmek, Batı lehine boşa çıkarmak için sahaya sürüldü.



Hem coğrafyada hem Türkiye'de

yerli olanla

mücadele edecek, onu zayıflatacak ve o

vesayet yüz yıl daha

devam edecekti.

Arap Baharı

'nı devrim olmaktan çıkarıp

darbe
çağrılarına

dönüştüren irade bu iki örgütün de arkasındaydı.



Esasında Soğuk Savaş sonrası için harekete geçirilen bütün İslami karakterli örgütlerin ana

motivasyonu, konumlandırılması

da buydu. Küresel ölçekte

oyun kuruluyordu

ve bu örgütler büyük savaşın tetikçi güçleri, cepheleriydi.



Türkiye bu yüzden saldırı altındadır


Bu yüzden

Paralel'cilerin IŞİD düşmanlığı kimseyi kandırmasın

. Tıpkı İran düşmanlığının bir

palavradan
ibaret

olması gibi. Görünürde öyle olsalar da, Türkiye'yi IŞİD üzerinden

teröre destek veren ülke

ilan ettirmeye çalışsalar da üslendikleri

roller birbirini tamamlar nitelikte

dir.



İşte

Türkiye bu yüzden saldırı altındadır

. Sadece Türkiye'de değil, bütün coğrafyada

tarihsel bir uyanışı tetiklediği için, bu uyanışın siyasi aklını oluşturduğu için, kendi içinde yeni bir kaynaşma, kuruluşun temellerini attığı için, yüz yıllık vesayeti sona erdirecek irade ve gücü ortaya koyduğu için hedeftir

. İşte bu yüzden “Müslüman öfkesi” üzerinden biçimlendirilen çevreler Türkiye'yi vurmaktadır.



Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana

ilk kez

bu bölgede

yerli bir duruş, söylem ve hedef

geliştirilmiştir ve bunun

intikamı

alınmakta, bu güç tasfiye edilmek istenmektedir. Türkiye'deki savaşın bu derece

sancılı

geçmesi, Türkiye'yi bu noktaya taşıyan

siyasi aklın

ve kadroların tasfiye edilmek istenmesinin nedeni budur.



Ama çok ilginç bir

benzerlik

daha vardır, o da, söz konusu

örgütlerle Batılı siyasi çevrelerin, bu kadroları, siyasi anlayışı tasfiye etme konusunda ortak bir organizasyon görüntüsü

vermesidir.



İşin daha da tuhafı, bu örgütler ve batılı siyasi çevrelerin baskısıyla

PKK ve PYD'nin bölgesel kazanımlarının önü açılmakta

, Türkiye bir başka örgüt üzerinden

sıkıştırılmaktadır

. Nereden bakarsanız bakın, tam bir organizasyon görüntüsü hakimdir.



İki ülkeye de tuzak kuruldu


Aslında bugün, 11 Mart'ta

“Müslüman öfkesi ve Türk öfkesi Rusya'yı vuracak”
başlığı

altında ifade etmeye çalıştığım konunun ikinci bölümünü yazacaktım.

Müslüman öfkesi

ni yirmi yıldır çıkar alanlarında kullananların bu

öfkeyi Rusya'ya yöneltme

ye çalıştıklarını, buna

Türk öfkesini

de kattıklarını,

Türkiye-Rusya krizini bu amaçla çıkardıklarını

,

Rusya'yı hırpalayıp zayıflatacaklarını

yazmıştım. Moskova Suriye'den

çekilme

açıklaması yaptı. Bu

tehlikeyi

farketti mi bilmem ama aynı tehlike Türkiye için de geçerlidir. Bu yüzden

“uçak düşürülmesi”nden bu yana krizin her aşaması dikkatlice incelenmelidir

. Gülen'in Rus basınına konuşup Türkiye'yi “

terör devleti”

ilan etmesi, krizi provoke etme amaçlıdır.



Ve bence bu konu Türk basınında

enine boyuna

tartışılmalıdır. Putin'in çekilme açıklaması bu anlamda

doğru bir hamledir

ve Rusya kendine kurulan tuzağı farketmelidir. Müslüman öfkesi Rusya'ya ve Türkiye'ye yönlendirilirken aslında iki ülke de hedef alınmaktadır.

Oyun çok büyüktür.


Yeni bir Kırım Savaşı planı var


Tarihçilerimiz,

Kırım Savaşı

dönemini bugüne taşımalı, kamuoyunda tartışmalıdır.

Türkiye-Rusya krizini besleyenler yeni bir Kırım Savaşı'nın temellerini atmay

ı, iki ülkeyi provoke etmeyi, sonrasında da bir

“kurtarıcı gibi”

yardıma koşmayı planlıyorlar sanki.



Bunu başarmaları iki ülke için de ölümdür. Rusya hırpalanacak,

ikinci kez dağılma

sürecine girecek,

Rus kaynakları

paylaşılacaktır. Türkiye yeniden

himaye, vesayet

altına alınacak, yüz yıl sonra başlattığı

özgürleşme süreci

bitirilecektir. Çünkü

Osmanlı, bağımsızlığını Kırım Savaşı ile kaybetmişti

r.



Örgütler ve o öfke bundan önce

Arap/Müslüman

coğrafyadaki çıkar alanlarına yönlendirilmişti. Şimdi Rusya ve Türkiye'ye yönlendiriliyor. İki ülkeye de büyük tuzak kuruluyor. Çok güçlü liderlik ve perspektif yakalayan iki ülke de bu oyunu görmeli.



“İslam öfkesi”

hiç yerli olmadı sözünü bu örneklerden hareketle söylüyorum. Siyasilerimiz, aydınlarımız, kanaat önderlerimiz, medya mensuplarımız günü birlik kavgalardan başını kaldırıp bu

“Büyük Oyun”a kafa yormalı

artık!


#Kırım Savaşı
#Türk devrimi
#Türkiye-Rusya krizi
#ışid
#paralel yapı
#terör
#batı dünyası
#ortadoğu
8 yıl önce
‘İslam öfkesi’, yeni Kırım Savaşı ve ‘Büyük Oyun’
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı