|
Kapatmayın, yıkın o binayı!
Bugüne kadar sadece
iç düşman
dılar. Şimdi
dış tehdit, dış düşman
da oldular.
Gülen ve teröristleri
, akın akın yurtdışına kaçıyor. Bir süre sonra birer
Gurka” olarak cephelere sürülecekler. Türkiye'nin dışarıdaki en büyük düşmanları haline gelecekler. Sadece ABD ve Avrupa'da değil, Afrika'dan Orta Asya'ya bulundukları her ülkede
Türkiye'ye saldıracaklar
.


Bugüne kadar

“içeriden işgal”

aparatıydılar. Bir

yabancı istihbarat ağı

olarak kullanıldılar. Türkiye'yi içeriden çökertmek istediler. Devletin bütün aygıtlarına, toplumun bütün sinir uçlarına,

ülkenin her köşesine yerleşmiş, oralarda gizlenmiş casuslarıyla Türkiye'yi işgal edip efendilerine teslim etmek için

operasyon yapıyorlardı.



Bundan sonra doğrudan

dışarıdan saldırı için

kullanılacaklar. Açık düşmanlık yapacaklar.

Terör örgütleriyle ortak

saldırılar düzenleyecekler. PKK ve diğer bütün örgütlerle intihar saldırıları,

sabotajlar, suikastler

düzenleyecekler.



İç savaş için ortam hazırlama planı var


İç savaş için ortam

hazırlayacak,

toplumsal çatışmanın zeminini

oluşturacak eylemlere girişecekler. Çok yakında

Gülen'in asker ve polis teröristleri ile PKK'lı teröristlerin

, Karadeniz kırsalında diğer örgütlerin birlikte saldırılara girişeceği, yine Gülen grubuna bağlı kişilerin bunlara

lojistik destek

vereceği söyleniyor.



Askeri darbe ile Batı'nın

Türkiye'yi yok etm

e, bitirme planının tetikçiliğini yaptılar.

Meclis'i bombalayıp Cumhurbaşkanı'nı öldürme hedefi, bir ülkeyi yok etme girişimiydi

.

Bu alçaklar, Anadolu tarihinin en kirli senaryosunun kuklaları

oldular. Başaramadılar. Şimdi

terör ve iç savaş tezi

için sahaya sürülecekler. Onlara bu rol çoktan verildi ve hazırlıklarını yapıyorlar. Gülen ve terör örgütü,

Güneydoğu'da terör saldırılarının ana unsurları haline gelecek, kan akıtacak, etnik ve mezhep eksenli iç savaş senaryosu için harekete geçecekler

.



Türkiye'yi 'Kozmik Oda' ile vurdular


TSK

'dan, kamu kurumlarından,

sivil alandan rezil bir şekilde kovuldular

, kovuluyorlar. Bulundukları her yerde

vatan haini muamelesi

görecekler.

Dışlanacak, lanetlenecekler

. Şimdi anlıyoruz ki, bugüne kadar yaptıkları operasyonların tamamı

bilgi hırsızlığı

için,

ABD adına casusluk için

yapılmış,

Kozmik Oda bilgilerini çalıp onlara vermişler. Türkiye'ye yönelen terör, içerideki kumpaslar, bölgedeki hareketler tamamen onların verdiği bu bilgiler kullanılarak yapılmış

.



Dışarıda kalanların, kendini gizleyenlerin hepsi istihbarat görevini yapmaya devam edecek

. Daha ne

pislikler

, ne kumpaslar çıkacak ortaya.

Ne ilişkiler, ne ortaklıklar

çıkacak.

Bugünün en FETÖ karşıtlarının bir kısmının gizli ilişkileri de deşifre olacak

.



17 Aralık'tan sonra bile onlarla nasıl çalıştıkları, nasıl hükümeti kandırdıkları, nasıl onları koruduklar
ı

ortaya çıkacak. Bugünün en

ateşli

isimlerinden bazılarının Erdoğan ve ekibine yönelik o büyük kumpastan nasıl medet umdukları, 17 Aralık sonrası bile FETÖ'nün başaracağına dair umutlarını

gizli gizli

korudukları çıkacak.



En Reisçi sloganlar atan FETÖ'cüler


Onlar

Erdoğan'ın bir şekilde pes edeceğine, yenileceğine inandılar

ve bunu hep gizlediler. 15 Temmuz onlar için çok büyük bir umuttu.

Alacakları ganimet, gelecekleri pozisyon, ulaşacakları iktidar alanı bile belirlenmiş

, anlaşmalar yapılmıştı. Bu yüzden bu mücadeledeki en büyük zorluk, ikiyüzlülük, riyakarlık ve sahtekarlıktır.



15 Temmuz gecesi yanınızda, yakınımızda onlardan kim varsa, o an ne yaptığınızı, ne konuştuğunuzu aynı anda darbe merkezlerine bildirdiler

. Böyle çalıştılar. Çok iyi tanıdık tiplere bakıyorum, demokrasi ve şehitler nöbetinde

en ön sıralarda bay
rak sallıyor, en Reisçi sloganlar atıyorlar

. Bunlara kanarsak, inanırsak bir sonraki dalgada çok büyük bir yıkım yaşayacağız. O zamanki

trajedi

bugünküne hiç benzemeyecek.



O temizliği kim engelledi?


Şimdi kurumlar temizleniyor. Devlet temizleniyor.

Neden bugüne kaldı?

Bu temizlik için

15 Temmuz mu beklenmeliydi?

Tehdit tanımlanmıştı, tehlike anlaşılmıştı. Erdoğan çağrılar yaparken

kim, neden o tasfiyeleri, temizliği engelledi?


Cumhurbaşkanı

Erdoğan

, dün,

Telekominikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB)

kapatılacağını açıkladı. Orası bir

istihbarat üssü

ydü, bir yabancı operasyon alanıydı, yıllarca Türkiye'ye karşı kullanıldı. Müsaadenizle burada durayım ve

5 Mart 2014

'te TİB'le ilgili,

“Yıkın o binayı”

başlıklı yazımı paylaşayım. Şöyle yazmıştım:



Tekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)

diye bir birim ve bütün istihbarat operasyonlarının yürütüldüğü bir bina var. Türkiye'de telefon ve internet kullanan herkesin kayıt altına alındığı bir bina.

Binlerce kişi dinlenmiş, şemalar yapılmış, listeler hazırlanmış

, listede isimleri olan ve örgütlere dağıtılan belki binlerce kişi içeri alınacakmış.



O binadan hepimizi yönetmişler


İşte bu insanların hepsi bu binadan takip ediliyor. Türkiye'nin tamamının yolu bu binadan geçiyor.

O binayı yönetenler hepimizi yönetiyor, bütün mahrem bilgilere ulaşıyor, bütün görüşme trafiğini kontrol ediyor

. Bu nasıl bir bina ise, nasıl bir devlet kurumu ise, nasıl bir yönetimi ve ne tür çalışanları varsa, herkes bu bina üzerinden

fişlenmiş, dosyalanmış

.



Devlet vatandaşını koruyamamış. Binasına sahip olamamış, bu kurumda çalışanları denetleyememiş. Bina da, yönetimi de, çalışanlar da birilerinin eline geçmiş ve o birileri mill
ete, hepimize tuzak kurmuş

.



Bütün özel iletişimi denetim altına almış. Kimler için alındığı bile belli olmayan mahkeme kararlarıyla herkesi buradan dinlemiş.

Yüz kişilik, beş yüz kişilik mahkeme kararları getirilmiş

, burayı yönetenler isimlere bakma gereği bile duymamış, altına imzayı basmış. Burada

neler tezgahlanıyor, kimse dönüp bakmamış..


Kontrol edilemeyen bina


Binayı dizayn edenler, daha sonra yönetenler, binayı ele geçirip kendi amaçları için kullananlar, altına nereye gittiği belli bile olmayan fiber hatlar döşeyenler, binlerce kablonun ne işe yaradığını, hangi adreslere neler aktardığını bile bilemeyecek, öğrenemeyecek durumda olanlar

bu milletin vebalini nasıl ödeyecek?



Bina yönetimini bile dışarıdan

malum şirketlere

devretmişler. Bütün iletişimi onların eline vermişler ve bundan şüphe bile etmemişler. Binada

kontrolsüz dinlemelerin

yapıldığı, bunun

denetlenmesinin, kontrol altına alınmasının mümkün olmadığı

, bina yapısının ya da sonradan eklenenlerin buna izin vermediği, dışarıdan servis sağlayanların sadece istediği kişileri değil tüm iletişimi takip ettiği söyleniyor.



Yıkın o binayı


Açıkça ortaya şu sonuç çıkıyor: Türkiye'deki bütün telefon numaralarının geçtiği kurum, bütün elemanlarını ve yönetimini değiştirseniz de, dışarıdan çalışan şirketlerin sözleşmelerini feshetseniz de

kontrol edilemiyor, denetlenemiyor

. Fiziki olarak, teknik olarak bu mümkün değil.



O zaman binayı yapanlardan, sistemi kuranlardan, kurulduğu günden bu yana yönetenlerden, bu birimle iş yapan şirketlere kadar her şeyin sorgulanması gerekiyor.



Madem bina kontrol altına alınamıyor, denetlenemiyor, sistemi değiştirilemiyor, binlerce kablonun nereye gittiği

tespit edilemiyor o zaman tek bir seçenek kalıyor geriyor:


Bu binayı yıkın!

#İç savaş
#İstihbarat
#PKK
#Kozmik Oda
#FETÖ
8 yıl önce
Kapatmayın, yıkın o binayı!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi