|
Kıbrıs için kritik dönem

Türkiye ile Yunanistan ve AB arasında son günlerde yaşanan dostluk gösterileri kamuoyunu gözlerini kamaştırıyor. Bir Yunan aşkıdır aldı başını gidiyor. İnsanın içinden "Türkiye ile Yunanistan bir fedrasyon altında birleşsin" demek geliyor. Böylece ne Kıbrıs sorunu kalır, ne AB ile ilişkilerdeki kriz, ne kıta sahanlığı, ne Kardak, ne de ''resmi düşman'' gibi sorunlar!

Başımızı döndüren, gözlerimizi karartan bu duygusal hava, Türkiye ile AB ve Amerika arasında sürdürülen Kıbrıs ve AB''ye üyelik pazarlıklarına dikkat çekmemizi bile engelliyor. Romantik bir havaya büründürülen gelişmelerin arkasından gelecek gerçekler sanki bir sis perdesinin arkasında özellikle gizleniyor. Oysa Türkiye-AB ilişkileri ve Kıbrıs konusunda çok ciddi adımlar atılıyor ve bu adımların hapsi Kıbrıs üzerinde pazarlığa dönüşüyor.

''Egemen Kıbrıs'' tezi rafa kaldırıldı

Ankara, Türkiye''nin Avrupa ile geleceği üzerinde birinci dereceden etkili olan Kıbrıs konususunda çok ciddi bir yumuşama dönemine girdi. Önceki akşam Çankaya''da yapılan ve Türkiye ve KKTC''nin en üst düzeyde temsilcilerinin katıldığı Kıbrıs zirvesinde alınan kararlar, Türkiye''nin resmi Kıbrıs tezinde radikal bir dönüşe işaret ediyor.

Önceki gün alınan kararlarla Ankara, bugüne kadar savunduğu ''egemen Kıbrıs'' tezini rafa kaldırıldı. Her ne kadar kararlarda ''devlet'' sözüne vurgular yapıldıysa da, ABD''nin önerdiği ''üç çatılı yapı'' formülünün kabul edildiği açıkça ilan edildi.

''Egemenlik'' ve ''eşitlik''

Buna göre KKTC ve Güney Kıbrıs iki ayrı yapı olarak kabul edilecek ve bunların üzerinde yeni bir anayasa ile dış ilişkileri yürütecek üçüncü bir ''çatı'' ihdas edilecek. Yani ''eşit statü''yü öngören bir kabul sözkonusu. Oysa ''egemen'' kavramı ile ''eşit'' kavramı arasında büyük bir fark var.

Türkiye de KKTC de ''egemenlik'' kavramını bir daha dile getiremeyecek. Bu durumda Türkiye, bağımsız KKTC devletinden, Rumlar''ın AB''ye üyeliğine karşı geliştirilen KKTC''nin Türkiye ile ekonomik ve siyasi entegrasyonu politikasından da vazgeçmiş sayılıyor. Gerçi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Türkiye''nin öteden beri savunduğu tezlerden geri adım atmayacağını kayda geçirdi ancak bunun ne kadar doğru olduğu tartışılır. Çankaya Zirvesi''nde alınan kararlar resmi tez olarak Başbakan Ecevit''in Amerika ziyaretinde esas alınacak.

Kıbrıs tavizi Helsinki''ye yetiştirilecek

Türkiye''nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinin de Yunanistan ile ilişkilerinin de düğüm noktasını Kbırıs konusu oluşturuyor. Zaten AB''nin Türkiye''ye yönelik olumsuz tavrının en önemli gerekçesini Türkiye''nin Kıbrıs konusunda sürdürdüğü tavizsiz tutumu oluşturuyordu. Bu kriz ABD''nin marifetiyle büyük oranda aşılacak ve Helsinki''de yapılacak AB Zirvesi''ne yetiştirilecek. Zirvede Türkiye''nin adaylığının ilan edilmesi buna bağlı. Yani Ecevit''in ABD ziyaretinde taşlar yerine oturacak.

Kıbrıs''tan sonra özgürlükler

Kıbrıs''tan sonra AB üyeliği önündeki ikinci engel demokratikleşme, özgürlükler, insan hakları ve azınlık hakları gibi daha önce Türkiye''nin reddettiği ölçütlerdir. Türkiye bu alanlarda Kıbrıs''tan daha önce adımlar atmaya başlamıştı. ''Depremlerle gelen dostluk'' süreci aslında Başbakan Bülent Ecevit''in Almanya Başbakanı Schröder''e yazdığı mektupla başladı. Lüksemburg zirvesinde Türkiye''yi hayal kırıklığına uğratan Almanya''nın Başbakanı''na gönderilen mektupta, Türkiye''nin AB kriterlerini esas alacak reformlar yapılacağı belirtilde ve bunun için Türkiye''ye bir program önerilmesi istendi. Mesela tahkim yasası bu açıdan atılmış önemli bir adım oldu.

Ankara böylece, Türkiye''nin AB yolundaki en önemli engellerinden biri olan "Kopenhag Kriterleri''ne" uyum konusunda inandırıcı adımlar atmaya niyetli olduğunu gösterdi. Bu süreç devam ederse önümüzdeki günlerde Kürt sorunu ve demokratikleşme alanında önemli adımların atılacağını umabiliriz.


25 yıl önce
Kıbrıs için kritik dönem
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi