|
PKK’yı dinlendir, IŞİD’i sahaya sür..
S
enaryo
nasıl da ayan beyan ortada. Örgütler üzerinden ülkeler
işgal
edenler,
liderleri, kadroları
, yüzyıllardır birarada yaşayan insanları hedef alanlar, artık bu tür projeleri
“örtülü"
yapma gereği bile duymuyorlar.


Siz bu savaşın hala Irak'ta, Suriye'de olduğunu zannedin

. 11 Eylül sonrası projenin sadece

Afganistan

'la,

El Kaide

ile alakalı olduğunu düşünün. Siz,

21. Yüzyılı terörle mücadele çağı ilan edenlerin

, bütün coğrafyayı nasıl da

terörle kasıp kavurduğunu

, bu vekâlet savaşının

“bize ait"

bölgede ne kadar devlet, ülke, millet varsa

paramparça

etmeye ayarlı olduğunu, “bize ait" olan her şeyin öncelikle

bizim elimizle yok edildiğini

, nihai amacın bütün bölgeyi

mikro devletçiklere, şehir devletlerine dönüştürmek

olduğunu bir türlü göremeyin.



Müslüman kimliği, Müslüman vatanı!

Adım adım,

sıra sıra gelen yıkım

ın o ülkelerin

rejimleriyle, liderleriyle alakalı olmadığını

, hesabın çok daha derin ve uzun vadeli olduğunu, meselenin sadece

kaynaklarla sınırlı olmadığını

, bir

gelecek

planlaması olduğunu, bu amaçla

Atlantik kıyılarından Pasifik'e uzanan bu geniş coğrafyada hiçbir güçlü devlete, zengin ülkeye, oyun bozucu siyasi akla müsamaha gösterilmeyeceğini

, uluslararası teamüllerin, kuralların, ortaklıkların bu bölgede

hiçbir ülkeye

gelecek güvencesi sağlamayacağını bir yere not edin.



Meydan okumadan

, bu uğursuz rüzgarı geri çevirmeden,

kendi ayakları üzerinde durarak kavga etmeyi öğrenmeden

hiçbir ülke bu yıkımdan kurtulamayacak. Yeni

istila

çağının değişmez hedefi

Müslüman kimliğidir, Müslüman vatanıdır

, Müslümanların itirazlarını, kendini arayış mücadelesini kırmaktır.

Hayallerini, özgürlük arayışlarını

yok etmek, onları

bir yüz yıl daya sindirmek

tir.



Dikkat edin, onların gözünde

batı başkentlerinde patlayan bomba ne ise Avrupa'ya gidecek birkaç mülteci de o oranda tehdittir

. Sadece bu örnek bile, onların gerçek düşüncesini apaçık ortaya koymaktadır. Oysa bizim artık örneklere ihtiyacımız yok. Gündelik hayatımızda,

sınırlarımızda, şehirlerimizde

, onların cinayetlerine,

kirli savaş örneklerine

her gün tanık oluyoruz.



Gezicileri ve paralel'i 'tek cephe' yapan ne?


Gezi
olaylarından bu yana Türkiye'ye karşı açık savaş yürütülüyor

. O tarihten önce örtülüydü müdahaleler.

Darbeler, darbe senaryoları, iç politik dizayn girişimleri

söz konusuydu. Gezi terörü ile ilk kez o

istihbarat örgütleri, içerideki tetikçileriyle birlikte bir isyan örgütledi ve bunu yönetti

. Birkaç gün içinde hükümet devrilecek, Türkiye'nin yeni

tarih yazıcı

rolüne öncülük edenler yok edilecekti. Toplumsal taban olarak

Alevileri

esas almışlardı. Hem ülke diz çökecek hem de sonu gelmez

mezhep krizi

patlayacaktı. Türkiye

Ukrayna

olacaktı.



Başarısız oldular.

Ülke direndi, millet direndi, devlet direndi

. Bu vandallık bütün çirkinliği ile hezimete uğradı.



Hemen ardından daha

sofistike

bir yapıyı,

Gülen grubunu

harekete geçirdiler. Gezi'de istihbarat örgütleri devredeydi, bu sefer içeride bir istihbarat örgütü harekete geçirildi ve müdahale

doğrudan o başkentlerden yönetildi

. Yine o tarih yazıcı rolün öncüleri hedef alındı.

Onlar yok edilip, destekçileri tasfiye edilip ülke teslim alınacaktı

.



Liderler, öncüler için

darağaçları

kurulacak, ülke

Mısır'a

dönüştürülecekti. Medya, sermaye ve

kırk yıldır

hazırlanan o derin istihbarat yapılanması üzerinden, “cemaat" adı altında yapılanan bir organizasyon üzerinden Türkiye ele geçirilecekti. Cumhuriyet tarihinin

en tehlikeli dış müdahalesi

gerçekleşiyordu.



İkinci dalga

müdahale de fiyaskoyla sonuçlandı. Türkiye belki ilk kez ne büyük tehditlerle, dış müdahaleyle yüz yüze olduğunu kavradı.

Gezi'deki vandallarla, Paralel Örgüt'e aynı rol verilmişti

. Yani birbiriyle siyasi kimlik olarak alakası bile olmayan iki çevre,

aynı amaç için

sahaya sürülebiliyordu.



Üçüncü dalga: Gülenciler yenildi, PKK ikame edildi


Çok geçmeden

üçüncü dalga müdahale

başladı. Kronik etnik mesele istismar edilip PKK yeniden saha sürüldü. Ama bu sefer

terör olarak değil, daha fazlası, bir iç işgal operasyonu olarak

konumlandırıldı.

Artık meselenin Kürtlerle alakası yoktu, örgüt bir uluslararası proje olarak şehirlere yönlendirildi

.



Böyle bir durum ilk kez gerçekleşiyordu. Daha önce de PKK'yı destekliyorlardı ama bu sefer

doğrudan kendi örgütleri, silahlı güçleri olarak, o büyük proje kapsamında

sahaya sürüldüler. Geziciler, Paralel Örgüt ve PKK aynı amaç için kullanılıyordu. Yani

“tek cephe"

haline getirilmişlerdi.

“Nasıl olur"

, demeyin, aynen böyle oldu.

“Kim ya da kimler"

sorusunun cevabını zaten biliyorsunuz…



Türkiye, ilk kez terörle mücadele sınırlarının ötesinde, bir

ülke savunması

yapıyordu.

Örgütün patronları

,

Çözüm Süreci

'ni boşa çıkarmayı bilmişler ve bir iç işgal başlatmışlardı. Bu yüzden o ilçelerde yürütülen operasyonlar, terörle mücadele değil, bir

vatan

savunmasıydı. Türkiye kendi ilçelerini,

savaşarak

geri alıyordu. PKK'nın bu kadar ağır zayiat vermesinin nedeni, örgütün taktiklerinden çok bir

uluslararası ihale almış olmasındandı. Artık kararı tek başına vermiyordu

.



Dördüncü dalga: Bu sefer IŞİD sahaya sürülüyor


Türkiye çok kararlı bir müdahale yaptı. Gezi'de durduğu gibi, Paralel darbe girişimine direndiği gibi, terör üzerinden işgal girişimine karşı da

tereddütsüz

bir karşılık verdi. İçeride ve bölgede yaşananlar yüzünden böyle

sert müdahale muhtemelen beklenmiyordu

.

Oyun yine bozulmuştu

.



Dikkat ederseniz son günlerde

üçüncü dış müdahalenin de etkisinin zayıfladığını

göreceksiniz. İşte tam bu sırada yeni bir dalga başladı veya başlıyor. IŞİD üzerinden Türkiye'ye saldırılar tırmanır oldu. Bu, Türkiye'ye karşı

“Dördüncü Müdahale"nin ilk aşamalarıdır

. Çokuluslu senaryo yeni dönemde

IŞİD üzerinden servis

edilecek gibi. PKK üzerinden iç işgal senaryosu uygulayanlar IŞİD üzerinden sınır bölgelerini vuracak, belki buradan bir

toplumsal reaksiyonu

besleyip Türkiye'yi yeni bir bunalımın eşiğine getirmeyi deneyeceklerdir.



Yine dikkat edin, Gezi'de organizasyonu yapan istihbarat örgütlerinin bağlı olduğu devletler

Paralel'i ve PKK'yı sırayla sahaya sürmüşlerdir. Şimdi aynı güçler PKK'yı geri çekip IŞİD'i sahaya sürüyorlar

.

Karar da, talimatlar da aynı merkezler tarafından veriliyor. Gezicileri, Gülencileri, PKK'yı ve IŞİD'i aynı paydada birleştiren, tek cephe haline getiren bir irade söz konusudur ve hedefi Türkiye'yi diz çöktürmektir

.



Hepsinin üst kimliği Türkiye düşmanlığı

Yani? Yani, Türkiye'yi yeniden teslim almaya dönük müdahalelerde kullanılanların

siyasi kimlikleri, ideolojileri ya da etnik kimlikleri

pek de önemli değildir.

Orta

k oldukları tek bir şey var o da

Türkiye'ye karşı bir silah olarak kullanılabilir

oluşlarıdır.

En üst kimlik budur

.



PYD

üzerinden Kuzey Suriye'de oluşturulmaya çalışılan

o koridor

, ülkenin bütün

coğrafya ile bağlantısını kesecek

bir projedir.

Gülencilerin MİT TIR'ları üzerinden yürüttükleri operasyonla, PKK/PYD işgalleriyle yürütülen operasyon aynı iradenin ürünüdür

ve birbirini beslemektedir. Muhtemelen senaryo bir süre sonra

IŞİD

üzerinden yürütülecektir. Gezi organizatörlerinin bölgeye yönelik

hassasiyetleri

de bu ortaklıkla örtüşmektedir.



“İç işgalciler" hepsiyle ortak

Türkiye, son

beş yılda kaç kurtuluş savaşı

yaptı? Kaç müdahaleyi, işgal girişimini savuşturdu?

Coğrafyaya dönük bütün savaş projelerinin ana hedefi Türkiye'dir

.

Çünkü o diz çöktürülemezse, bu projelerin hiçbiri uygulanamayacaktır

.



Gezi'den bu yana hem dışarıdan hem içeriden saldırı altında kaldık.

“İç işgalci"

dediğim, içerideki uzantıların

her hareketinin, tavrının, duruşunun bu dış müdahalelerle örtüştüğünü

görüyoruz.

Dil

olarak, saldırı taktiği olarak

Paralel'i de PKK'yı da tamamlayan roller

üsleniyorlar. Yakında IŞİD üzerinden yürütülen operasyonu besler şekilde içeride operasyonlara başlayacaklardır.



Bugüne kadar

üç saldırı püskürtüldü. Dördüncü de başarısız olacak

. Ama

“iç işgalciler"

, güçlerini kaybetseler de, her müdahalede bir görev üsleniyorlar. Saldırının kimden geldiği önemli değil.

PKK olur, Paralel olur, IŞİD olur fark etmiyor. Onlar talimatları harfiyyen yerine getiriyor

.



Tarih yazacak kurucu kadrolar

“İslam'la savaş"

ın ana cephesi Batı'daydı. Artık bu cephe kendi içimize,

topraklarımıza

kadar geldi. İleri mevziler buralarda kuruluyor. Bıraktık geleneksel saldırganları, Müslüman kimlikli örgütler bile bu savaş için seferber ediliyor. Dün 1 Mayıs gösterilerinde

“İmam-Hatip'leri durdurun"

,

“Şeriatı yeneceğiz"

pankartlarını kimlerin yazdırdığını iyi düşünelim.



Türkiye

iki cepheli

saldırı altında. Memleketin

has evlatlarına

,

yerlilerine

, vatanseverlerine çok iş düşüyor. Bu ülke,

yüzyıllık vesayeti kırıp yeni bir yükseliş dönemi başlatacaktır

.

Ya paramparça olacağız ya bu dönemi başlatacağız

. Başka hiçbir seçenek yoktur. İşte o tarihi bu has evlatlar yazacaktır.

Yeni dönemin kurucu kadroları onlar olacaktır

.


#PKK
#IŞİD
#Terör
8 years ago
default-profile-img
PKK’yı dinlendir, IŞİD’i sahaya sür..
Kalbimiz “Fuad” sız mı kaldı…
Hukuka tünel kazıp hapisten adam kaçırmak
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm