|
Rusya ile Avrasya ortaklığı mı?

Başbakan Bülent Ecevit''in büyük gürültü çıkaran Rusya gezisi, Moskova''yı teskin etmeyi mi amaçlıyor yoksa, iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğini daha da geliştirmek adına Türkiye''nin stratejik çıkarlarının yara alması göze mi alındı?

Ziyaretin planlaması çok önceleri yapılmasına rağmen Çeçenistan''daki katliamla aynı döneme gelmesi Ecevit adına çok büyük bir talihsizlik. Başbakan bu gerilimli ortamda Çeçen halkının gönlünü alacağı, Türkiye kamuoyunu teskin edeceği yerde Rusya''ya yönelik öyle açıklamalar yaptı ki, normal zamanlarda bile yenilir yutulur cinsten değil.

"Çeçenistan Rusya''nın kendi meselesidir. Rusya''nın toprak bütünlüğünü en az kendi toprak bütünlüğümüz kadar önemsiyoruz" sözlerinin Türk dış politikasının elini kolunu bağlayan PKK ve Kürt kompleksinden kaynaklandığı biliniyor. Nitekim Türkiye Balkanlar''da ve Kafkaslar''daki her krizde aynı tavrı gösterdi. Bu politika bir korkudan öte paronayaya ve Türkiye''nin ufkunu daraltan bir noktaya ulaşmış durumda.

Kim paniğe kapılmalı?

Türkiye''nin sıkıntıları açısından Ankara''yı bu paronayadan uzaklaştıracak gelişmelerin yaşandığı bir dönemde bu açıklamaların yapılması bir başka talihsizlik. Hem PKK eski PKK değil, hem de Kürt milliyetçiliği tabanını kaybetmiş durumda. Rusya''nın PKK kartını kullanması nasıl olur da Türkiye''yi bu kadar köşeye sıkıştırabilir? İki ülkenin mevcut durumuna ve gidişatına bakınca şartların hiç de eşit olmadığı apaçık ortada. Bir kere Rusya, kim ne derse desin, çözülmekte olan ve bütünlüğünün korumaktan aciz bir imparatorluk. İkincisi, Türkiye bugünkü Rus imparatorluğunun her köşesinde Moskova''ya baskı kurabilir. Kafkaslar''dan alın da Moskova''nın burnunun dibindeki Tataristan''a kadar Türkiye''nin nüfuz sahası. Böylesi bir durumda kimin paniğe kapılması gerektiği apaçık ortada değil mi?

O zaman Ankara''nın bu paronayayı sürdürmesi ne anlama geliyor? Öyle görünüyor ki, Ankara ''toprak bütünlüğü'' kompleksli dış politikasını yakın gelecekte de sürdürecek. Çünkü bu tavır, ''ayrılıkçı hareketler'' ve ülke bütünlüğüne yönelen tehditlerden değil, Ankara''nın uzun vadeli politikalar üretme yönündeki beceriksizliği ve cesaretsizliğinden kaynaklanıyor.

Çeçenistan Rusya''nın iç meselesi değil

Bütün bunlara rağmen Ecevit bu sözleri söylemek zorunda mıydı? Kafkaslar''daki Müslüman halkların gözlerini Türkiye''ye diktiği, 200 binden fazla Çeçen''in yollara düştüğü, bir insanlık trajedisinin yaşanmakta olduğu üstelik dünyanın hiç bir yerinden yardım gitmediği bir dönemde Rusya''nın toprak bütünlüğünden sözetmeden başka bir açıklama yapamaz mıydı?

Üstelik Çeçenistan hiç bir zaman Rusya''ya entegre olmadı. Bırakın şimdiki bağımsızlığını, tarihten gelen özel bir statüsü var ve bu Sovyetler döneminde bile böyleydi. Sovyetler dağıldıktan sonra Rusya çözülmeleri önlemek oluşturduğu federasyon anlaşmasını imzalamayan iki bölgeden biri Çeçenistan diğeri Tataristan. Moskova Tataristan''a genişletilmiş bir özerk statü kazandırarak bir şekilde Tatar konusunu erteledi. Şimdi Tatarlar güvenlik ve dış politika gibi bir kaç konu dışında tamamen bağımsız. Çeçenistan ise Federasyon''la hiç bir anlaşma yapmadı. Yani Çeçenistan''ın statüsü öyle iddia edildiği gibi kolay kolay Rusya''nın iç meselesi olarak değerlendirilemez. Bu gerçekler varken, üstelik bölgede vahşi bir insanlık trajedisi yaşanırken Ecevit''in bu sözlerinin üstü kolay kolay örtülemez.

Ruslarla çıkarlarımız ne zaman örtüştü?

Ecevit''in Rusya''ya yönelik övgüleri bu kadar da kalmadı. "Büyük gelecek vaat eden Avrasya''da, Rusya ile olan dostluğumuz özel bir önem taşıyor" diyen Başbakan, Türkiye''nin Rusya''yı, güçlü ve değerli bir ortak olarak kabul ettiğini vurguluyor ve "Ortağımızla Avrasya''nın geleceği için birlikte çalışacağız" diyor.

Bu ne demek? Türkiye ile Rusya Avrasya üzerinde ne tür bir ''ortaklık'' ilişkisi içine girebilir? Avrasya''nın geleceğini nasıl planlayabilir? Bu mümkün mü? Türkler''in ve Ruslar''ın tarihte çıkarlarının örtüştüğü hiç bir dönem bir örnek gösterilebilir mi? Ruslar''ın Moskova Prensliği''nden imparatorluğa geçiş döneminden, Altınordu Devleti''nin yıkılışından bu yana Türkler''le Ruslar''ın çıkarları hep çatışmıştır. 5 yüz yıldır devam eden süreci iki taraftaki rejim değişiklikleri bile etkileyememiştir. Ruslar İran''la, Çin''le Avrasya üzerinde ''ortaklık'' kurabilir. Ancak Türkiye ile asla! Kafkasya yerinde kaldığı, Orta Asya yerinde kaldığı sürece bu böyledir ve Ruslar yeniden bir Moskova Prensliği''ne dönünceye kadar da böyle devam edecek. O zaman Rusya ila Avrasya üzerinde nasıl ''ortaklık'' kuracak Türkiye. Yeni Dünya Sistemi ve Avrasya merkezli çalışmalarla dünyanın bölgeye yığıldığı, Enerji kaynakları üzerinde küresel bir savaşın verildiği ve Türkiye''nin bu savaşta Batı Klübü ile birlikte hareket ettiği bir dönemde Ecevit''in bu sözleri ne anlam ifade ediyor?

''Talihsizlik''

Başbakan''ın sözleri Rusya''yı teskin edici nitelik taşımıyor. Öyle olsaydı kendi kamuoyunu ve bölge halklarını rencide etmeyecek cümleler seçerdi. Türkiye Batı''ya karşı Rusya''yı koz olarak kullanabilecek bir durumda da değil. Hem Türkiye''nin Batı ile ilişkileri ve geleceğe yönelik planları, hem de Rusya''nın Batı ile ilişkileri buna imkan vermez. O zaman bu cümleleri düşüncesizce sarfedilmiş talihsiz beyanlar olarak mı kabul edeceğiz? Böyle kabul etmez, bölgedeki hassas durumu gözönüne getirerek anlamaya çalışırsak yine bir talihsizlikle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Türkiye''nin Rusya''da büyük ekonomik çıkarları var, bu doğru. Ancak kısa vadeli ekonomik kazançların, uzun vadeli stratejik çıkarlara tercih edilmesi, Türkiye''ye ileride büyük zararlar verecek. Rusya''yı teskin edici ancak bölge halklarının menfaatlerini savunan, onları tahrik etmeyen bir formül bulunamaz mıydı?

Rusya''ya verilen iki ödül: Çeçenistan ve Mavi Akım

Başbakan Bülent Ecevit''in Rusya ziyaretine damgasını vuran iki konu var; Terörle Ortak Mücadele Deklerasyonu ve Mavi Akım doğalgaz boru hattı projesi. Her iki konuda şiddetli tartışmalara neden oldu ve bu tartışmalar daha uzun süre devam edecek.

Terörle mücadele anlaşması hem zamanlama açısından hem de içerdiği anlam açısından hafızalardan silinmeyecek büyük bir gaflet. Bütün dünyanın Çeçenistan''daki insanlık dışı saldırılara sesini yükselttiği, Avrupa ve Amerika''nın Moskova üzerinde baskı kurduğu ve Çeçen halkının bir soykırımla karşı karşıya olduğu bir dönemde, Türkiye gibi bölgeye sahip çıkması gereken bir ülkenin başbakanının Moskova''ya gitmesi başlıbaşına büyük bir ihanetken, kalkıp soykırıma uğrayan bir halkın yokedilmesini meşrulaştıran, üstelik bu halkı ''terörist'' gibi aşağılayan bir anlaşmaya imza atmak soykırımı onaylamaktan başka bir anlam taşımıyor. Ankara bu tavrıyla Rusya''nın Çeçenistan''daki saldırılarını desteklediği imajı verirken Moskova, büyük bir keyifle, Kafkaslar ve Orta Asya''daki tarihi rakibini yanına alarak bütün dünyaya şov yapıyor.

Bedeli kim ödeyecek?

Ankaradakiler, ''Çeçen terörü''nün başı ilan edilen Şamil Basayev''in Yeni Şafak''ta da yayınlanan teröre yönelik açıklamalarını bari duymadı mı? Basayev, Çeçen savaşının başlama sebebini, Moskova''daki iktidar savaşlarını, kendilerinin nasıl kurban edildiğini bir bir dünyaya açıkladı ve Rusya''ya, "Gelin teröre karşı birlikte savaşalım" çağrısı yaptı.

Rusya''nın Çeçenler''in terörist olduğu, teröre karşı savaştığı yönündeki tezi bütün dünyada inandırıcılığını kaybetti artık. Herkes Ççenistan''daki katliamların Moskova''daki iktidar savaşı olduğunu biliyor. Dünya, bölgede yaşanan insanlık trajedisine odaklanmış, Moskova''nın insani yardımları bile engellemesi kendisine yönelen eleştirileri öfkeye dönüştürmüş, binlerce Çeçen Gürcistan''dan Türkiye''ye doğru yola çıkmışken imzalanan böyle bir anlaşmanın bedelini kim ödeyecek?

Bu ısrar neden?

Hal böyleyken Ankara Mavi Akım projesiyle Ruslar''ı ödüllendiriyor. Türkiye gerek petrol boru hatları ve gerekse doğalgaz boru hatlarıyla yeni yüzyılda bir enerji kavşağı olmayı hedefliyor. Bu büyük bir proje ve alkışlanması gerekir. Çünkü, yeni yüzyılda Avrasya merkezli güvenlik stratejileri üzerinde Türkiye''ye büyük bir etkinlik sahası açacak. Ancak Mavi Akım Projesi''nin, Kafkaslar''daki trajedinin devam etmesine yönelik Rusya''ya destek sağlamasının dışında, kimin yararına olduğu iyi tespit edilmeli. Bir kere Türkiye''nin 2020 yılı için tespit edilen doğalgaz ihtiyacı, Rusya ile daha önce yapılan anlaşmalarla sağlanan, Cezayir''den alınan, İran''dan geçecek boru hattı ve Bakü-Ceyhan''a paralel olarak Azerbaycan''dan getirilmesi planlanan doğalgazla karşılanıyor.

Ekonomi mi güvenlik mi?

Peki Mavi Akım üzerindeki bu ısrar neden? Türkiye fazla gaz ithal edip dünya pazarlarına taşıyabilir. Bu yadırganacak bir düşünce değil. Ancak olay sadece ekonomik açıdan değerlendirilemez. Hazar petrolleri ve boru hatları ekonomik olmaktan ziyade güvenlik stratejileriyle ilgili bir konudur. Doğalgaz kaynakları ve bunlara bağlı boru hatları da böyle. Bir kere ABD, Türkmenistan ve Azerbaycan, Rusya''nın ısrarla üzerinde durduğu bu projeye şiddetle karşı çıkıyor. Türkiye''nin Bakü-Ceyhan''a dair beklentileri için de ABD ve bölge ülkeleri belirleyici bir durumda. Peki ABD ve bölge ülkelerinin desteği olmadan Bakü-Ceyha''ın savunmasını bile doğru dürüst yapamayan Türkiye, dünyayı karşısına alarak Mavi Akım için nasıl bu kadar kararlı olabiliyor? Bu konuda kamuoyu ikna olmuş değil. Bu proje ekonomik çöküş yaşayan Rusya''ya bir hayat damarı kazandıracak. Ayrıca, Hazar çevresinden ve boru hatları güzergahlarından uzaklaştırılmaya çalışılan Rusya bu projeyle enerji alanında tekrar etkinlik kazanacak. Bu açılardan bakıldığında Mavi Akım, dünya enerji pazarından kovulmaya çalışılan Rusya''nın tekrar bu pazara dönmesi anlamına geliyor. Bu da Moskova''nın güneye yönelik politikaları açısından büyük bir kazanç. Hazar enerji kaynaklarının Rusya topraklarından Avrupa''ya ve dünyaya ulaştırılmasıne güvenlik endişesiyle izin vermeyen Batı, Mavi Akım''ı yine güvenlik endişesiyle kolay kolay hazmedemez.

24 yıl önce
Rusya ile Avrasya ortaklığı mı?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak