|
Türkiye’nin Suriye ve Rusya politikası değişecek mi?
Sorularla başlayalım:

Türkiye'nin
Suriye politikasında bir değişiklik
olacak mı?


Türkiye'nin,

Rusya ile ilişkilerinin bir yumu

şama dönemine girme ihtimali var mı?



İçeride teröre ve terör görünümdeki

“iç işgal"

girişimine çok ağır operasyonlarla karşı koyan ve

ciddi başarı

sağlayan Türkiye, bundan sonra

sınırın diğer tarafına yönelebilir mi?


Bu üç sorunun üçüne de

“evet, muhtemelen"

cevabı verebiliriz.



Hatta

olmalı, değişmeli

, yeni bir yol haritası çizilmeli, bu artık bir şekilde

zorunluluk hali

almıştır, diyebiliriz.



Kendi göbeğini kendi kesecek


Son günlerde hem dışarıda hem de içeride Türkiye'nin dış politikasında, özellikle Suriye geneli itibarıyla

bazı değişiklikler

olacağına dair

sinyaller

sanırım doğrulanacak. Bu yönde içeride de

beklentiler

olduğu malum.



Ama

ne tür değişiklikler olacak

? Bunu henüz bilmiyoruz. Detaylar çok kısa zaman içinde öne çıkacaktır muhakkak. Türkiye'nin Suriye konusunda

geri adım

atmasını bekleyenler yanılabilir.

Değişiklik geri adım atmak anlamını taşımıyor

.



“Düşmanlarımızın sayısını azaltıp dostlarımızın sayısını artıracağız"

ifadesi bir ipucu verebilir mi? Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birkaç kez

“kendi göbeğimizi kendimiz keseriz"

yeni dönemin işareti olabilir mi?



Bunu da bekleyip göreceğiz.



Ancak Suriye meselesi,

Türkiye'nin bütünlüğünü sarsacak

noktaya gelmiştir. Bu bir gerçektir ve bu gerçeğe göre adım atmak zorundayız. Çünkü meselenin

mahiyeti

değişmiştir.



Türkiye'yi çevreleme, Güney'den kuşatma


ABD'den Avrupa ülkelerine, İran'dan Rusya'ya kadar

“Türkiye'yi çevrelemeye"

,

“Güney'den kuşatmaya

" dönük bir cephe oluşmuştur.



Suriye savaşı

Türkiye savaşına

dönüşmüş, doğrudan Türkiye

açık hedef

yapılmıştır.



PKK üzerinden başlatılan son saldırı furyası,

terör değil, bu kuşatmanın bir aşaması

olarak planlanmıştır. Tıpkı

Gezi ve 17-25 Aralık

müdahalesi gibi.



Türkiye bugün,

üç yıl önce

yapması gereken noktadadır. Üç yıl önce bugün yapılması gerekenler yapılamadığı için içeride bu kadar sıkıntı yaşadık, Suriye krizi de bu kadar

kilitlendi

. İşin doğrudan tarafı olan Türkiye iken, bir çok ülke Suriye'de açık savaşın içindedir ve

bizi dışarıda tutmaktadır

.



Bize saldıranlar nereye kayboldu?


Biz,

Suriye savaşının şehitlerini içeride verdik

zaten. Savaşın fiilen içinde olan hiçbir ülke bizim

Güneydoğu'da verdiğimiz şehitler

kadar kayıp vermedi.



Maalesef, Suriye krizi ilk patladığında bu

kaygıları

hep yazmıştık. Krizin

birkaç yıl değil, on yılda çözülemeyeceğini

, Suriye'nin bölgesel bir

düğüm noktası

olduğunu,

düğümü çözmenin kolay ama bir daha düğümlemenin çok zor olduğunu

, bu ülkenin en az on katı Lübnan olarak düşünülmesi gerektiğini hep

.



Bir ülkenin dış politikası, hele hele Suriye gibi yakıcı bir meselesi

küçük nüfuz gruplarının, dar çevrelerin, küçük cemaatlerin insafına

bırakılamazdı, onlara rehin verilemezdi. Ama bu yapıldı.



O zaman bize çok ağır saldırılar yöneltildi.

O saldırıları organize edenler

, krizin böylesine kilitlendiği bir dönemde, bugün, ortalarda görünmüyor.

Ankara'da ortak bakanlar kurulu toplantısı yapıldığı gün

, bize gelip;

“Suriye'de isyan başlatacağız, bize destek olun"

diyenler bugün ortalarda görünmüyor.



İnsanlık trajedisi ve ahlaki zemin..


Zamanla savaşın

mahiyeti

değişti. Bir

insanlık trajedisi

halini aldı.

Şehirlerin, kasabaların harabeye çevrildiği, insanlık suçlarının işlendiği, toplu kıyımların yaşandığı

bir dönemde siyasi analizlerin anlamı kalmadı.

Ahlaki bir zemin öne çıktı

ve biz bu zeminde Suriye halkının yanında yer aldık, alacağız da.



Şimdi, geç de olsa, üç yıl önce yapılması gerekenleri de yeniden düşünme zamanı.

Suriye'nin onlarca yıl Türkiye'yi vuracak bir cepheye dönüşmesine müdahale edemezsek

, yarın bu ülkenin ödeyeceği bedellerden sorumlu oluruz. Çünkü her geçen gün çok daha

ölümcül

sonuçlar doğuracaktır.



Bugün vurmazsak, yarın küçüleceğiz!

Cumhurbaşkanı Erdoğan

'ın birkaç kez tekrarladığı

“kendi göbeğimizi kendimiz keseriz"

ifadesi ne anlama geliyor? Bir yumuşama mı, doğrudan müdahale ihtimali mi? Diplomasi mi, güvenlik eksenli girişimler mi?



Ama

her halükarda bir değişiklik

bekleniyor ve

bu olacak

. Sanırım diplomasi alanında yoğun bir mesai harcanacak. Ama Türkiye'nin güvenlik alanındaki pozisyonu

çok daha net vurgu ve eylemlerle

ortaya çıkacak.



Ankara, kendi geleceğini

uluslararası kurumlara ve iradeye teslim etmenin vahametini

hep göz önünde tutacak, ona göre davranacak. Çünkü bu teslimiyetin bir

intihar

olduğunu, terör üzerinden

Türkiye'yi hem içeride hem de Suriye'de vuran gücün o irade olduğ

unu anlamıştır. Tekrar edeyim, bugün Suriye konusunda yapmamız gerekenleri yapamazsak iş Türkiye'nin

küçülmesine

kadar gidecektir!



Putin ne demek istiyor?


Peki Rusya ile ilişkiler ne olacak? Çünkü bu ilişki, Suriye'deki pozisyonumuzu birebir ilgilendiren hatta büyük ölçekte belirleyen bir durumdur.



Rusya lideri

Vladimir Putin

'in

“işleri yumuşatalım ama önce Türkiye adım atsın"

mealindeki

, sadece Türkiye ile krizi yumuşatmayı amaçlamıyor. Rusya'nın içinde bulunduğu

sıkıntıyı

da ele veriyor. Türkiye,

Rus uçağının düşürülmesi konusunda özür ve tazminat meselesine şimdilik uzak

. Çünkü uçağın Türkiye hava sahasını ihlal ettiğini, Rusya'nın çok kez uyarıldığını söylüyor ve haklı olduğumuzu vurguluyor.



Hatta Antalya'daki

G20

zirvesinde

Erdoğan konuyu bizzat Putin'e söylemiş

, o da Dışişleri Bakanı Sergey

Lavrov

'a hemen orada bu işi halletmesini söylemiş. Ancak iki ülkenin içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurursak Putin'in son açıklamasının öylesine söylenmediği ve Türkiye'nin bu sözleri

ciddiye

aldığı söylenebilir.



Moskova ile mesele sadece 'uçak' değil


Burada birkaç tespit yapmak istiyorum:



Türkiye'nin Rusya ile meselesi sanıldığı gibi sadece uçak krizi değil

. Rusya'nın Suriye'de açık bir şekilde

Türkiye karşıtı pozisyon alması

söz konusu. Hatta sorun bunu bile aşıyor.

Asıl ölümcül mesele, Putin yönetiminin “Türkiye'yi çevreleme" stratejisinde ana aktörlerden biri olmayı kabul etmesi olmuştu

r.



Moskova her ne kadar Suriye üzerinden Ortadoğu'da bir

jeopolitik

atılım planlamış olsa bile,

İran'ın tetikçiliğini

yapmış, Batılı ülkelerle

ortak

hareket etmiş,

örtülü bir şekilde Türkiye'ye savaş açmıştır

. Putin'in İran ve Batı ile birlikte Türkiye'ye

“düşman cephe"

de bütün gücüyle varolmayı tercih etmesi, iki ülke ilişkilerinin

yüzlerce yıllık tarihinde ciddi kırılmalardan biri

olacaktır.



Rusya için tehdit Batı'dan gelecek

Ruslar bu durumu dikkatle düşünmelidir. Çünkü Rusya için öncelikli mesele

Suriye değil, Avrupa ile sınırlarıdır. Baltıklardır, Doğu Avrupa'dır

.

Rusya'yı vuracak tehdit Batı'dan gelecektir, Türkiye'den değil

.



Ruslar yine düşünmelidir:

Sovyetlerin dağılma süreci bitmemiştir

. Rusya ile

hesaplaşma

bitmemiştir, bitmeyecektir. Asıl “

ikinci dalga dağılma planı"

için sistematik bir

olgunlaşma

süreci uygulanmaktadır. Zamanı gelince de bu plan uygulanacaktır.



Putin,

“Türkiye'yi çevreleme"

planına ortak olarak nereye varmak istiyor olabilir? Batı'yı memnun etmek mi? Bunu hiçbir zaman başaramayacaktır. Türkiye'yi düşman kategorisine koyması Putin için büyük bir

siyasi basiretsizlik

örneği olarak tarihe geçecektir. Ayrıca, ne yaparsa yapsın, Suriye'yi kendine bırakmayacaklarını bilmelidir.

Zamanı gelince Rusya'yı oradan çıkaracaklar

dır.



Türkiye ve Rusya, bugün için çözülebilecek sorunların üstesinden gelmeyi bilmelidir. Zaman geçtikçe

küçük krizleri bile çözemeyecek hale gele

cekler, Doğu Akdeniz'den Karadeniz'e kadar daha ciddi krizlerle yüzleşeceklerdir.



Daha güneyden yeni hat çizdiler

Suriye'de çözüme ilişkin somut bir adım kalmamıştır.

IŞİD'le mücadele bir göz boyamadır

. ABD ve Türkiye'nin Batılı müttefikleri

PYD üzerinden Türkiye'ye fena bir tuzak kurmaktadır

. “Savaş sebebi" gördüğümüz

, adım adım gerçekleşmektedir.

2013

yılından sonraki harita değişimlerine, PYD'nin alan genişletmesine dikkatinizi çekiyorum.



Türkiye'nin geç de olsa müdahil olması bu koridor planını

“şimdilik"

bir yerde durdurdu. Ancak

daha güneyden yeni bir koridor haritası

çiziliyor. IŞİD'den boşaltılan yerlerin büyük çoğunluğu PYD üzerinden denetim altına alınacaktır. Yani, Türkiye'nin

sınırdan müdahale edebileceği alanın güneyinden yeni bir hat

çizilmektedir.



İki cepheden kuşatılıyoruz


Burada

büyük hesap Türkiye ile coğrafyanın bağlantısını koparmaktır

. Bunu

Kafkaslarda yap

tılar. Orta Asya,

Türk dünyası

ile bütün bağlantılar koparıldı. Aynısını Güney'de yapıyorlar. Bu sefer

Müslüman dünya

ile bağlantısı koparılıyor. Suriye savaşında büyük hesap da, büyük hedef de bu yüzden Türkiye'dir.



Hırçın olanın değil, sabredenin kazanacağı
bir jeopolitik hesaplaşma

ya tanık oluyoruz. Ancak

sabır zaaf değildir

. İlmik ilmik işlenen bir stratejidir.



Rusya, Türkiye'yi çevreleme planının parçası olmaktan vazgeçmelidir. İlişkileri yumuşatmanın

tek yolu

budur ve iki ülkenin de buna ihtiyacı vardır.



Türkiye, coğrafya ile bütün bağlarımızı kesecek o planı boşa çıkarmak için ne gerekiyorsa yapmalıdır.

“Kendi göbeğimizi kendimiz kesmek"

de buna dahildir.


#Suriye
#Rusya
#Putin
8 yıl önce
Türkiye’nin Suriye ve Rusya politikası değişecek mi?
AK Parti neden koalisyon yapmamalı?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…